ANLAMAK...

Özgür DENİZ - 03.01.2023

Şu alemde bir mutluluk varsa, o da anlamaktır. Gerçekten, anlamak, tarifinde kelimelerin kifayetsiz kalacağı bir nimettir. Anlamak, en büyük mutluluktur hatta en büyük zenginliktir. Anlamak yetisi, anlayan için en büyük talihtir. Gerçekten öyle bir talihtir ki, yeryüzünün en talihli insanıdır o. Mesela; karşınızda birisi konuşur durur, yalan da söyler, doğru da söyler ama siz anlıyorsanız eğer yani anlama yetisine sahipseniz, onun ne söylediğini, nasıl söylediğini, niçin söylediğini yüce bir fark edişle fark edersiniz. Yalan söylüyorsa şayet ama bu yalanı doğru söylüyormuş gibi hissettirmeye çalışarak söylüyorsa, siz anlama gücünüz sayesinde bu ikilemli durumu anında farkedersiniz ve onun ne tezgah çevirdiğini anlarsınız ve belki susarsınız ama niyetini de, maksadını da fark etmiş olursunuz ve eğer sizden bir beklenen varsa, istenileni asla vermezsiniz. Ama ahmaksanız, aptalsanız, söylenen her şeyi doğru kabul eder ve istenileni istenmeden de veririsiniz ve mal gibi ortada kalakalırsınız. Keza; birisi bir şeyler söylemeye çalışır hem de öyle bir söyler ki, ne insan lan dersiniz, şuna bak dersiniz, nasıl da söylüyor ama dersiniz, oysa gerçek görünen yüz değildir, söyledikleriyle yaptıkları tamamen zıttır ve siz onu kaliteli biri olarak görüsünüz, velakin onun yaptığı zevzeklikten başka bir şey değildir oysa siz anlamadığınız için ahmakça yorumluyorsunuzdur yahut belki de çıkarınız vardır ama bu bile sizin anlamaktan mahrum olduğunuzun delilidir. Zira anlayan insan, onurludur ve onurlu eylemler sergiler, gerek düşün gerekse duygu boyutunda ve bunların davranış olarak yansımalarında. Çünkü yapmadığını söylemek, bedel ödemeyeceğini bilerek bol keseden atıp tutmak, tamamen tezgahtır, söylemiş olmak için söylemektir ve siz bunu anlamalısınız. Mesela; yaşamadığın halde söylemek riyakarlık değil midir? Piyasaya dürüstlük satarken, gerçekte sahtekar olmak nasıl bir şeydir? Anlamak, anlatılanı hem anlayabilmek hem de doğru anlamak demektir. Tabi bu söylediklerimiz de anlayanlar için geçerlidir ve bir anlama sahiptir. Anlamayanlar; ‘’ne diyor bu ya?’’ Diyeceklerdir. Binaenaleyh ne hazindir ki, anlama özürlü insanlarız. Karşımızdakini dinliyor gibiyiz ama kafamız orda değil, ne düşünüyorsun dendiğinde bön bön bakıyoruz.  Yani attığınız taş çamurda halka oluşturmuyor, zaten çamurda halka oluşmaz, çamurlaşmak vahimdir. Ve en doğru sözler en yanlış sözler oluveriyor bir anda dinleyen ama anlamayan bön olduğunda, zaten bönlük anlaşılmaz kılıyor ya söyleneni. Shakespare boşuna dememiş; ‘’nükteli bir konuşma, alığın kulağında uyur’’ diye. A diyorsun Ğ anlıyor, B diyorsun Z anlıyor. Birde anladığı gibi yorumluyor.  Ahmak anlamıyor ama yorumluyor. Ne iyi de mi? Anlamadan yorumlamak. Ya anlamadığını yorumlayan ahmağa inananlara ne demeli? Öyle ya, netice yargılama oluyor. Yargılama varsa mantıklı yorumlama olmalı, mantıklı yorumlama için de doğru anlama olmalı oysa ama giriş yanlış olunca, gelişme de, sonuçta yanlış oluyor velakin olan kaynağa oluyor yani sözün çıktığı yere yani size. Ali’ye diyorsun başka anlıyor, Veli’ye diyorsun başka anlıyor ve herkes anladığınca, daha doğrusu anlamadığınca yorumluyor. Hadi cahil cahilde ya okuyupta cahil kalana ne diyeceksin? Bir şey söylüyorsun alığa, kulak duymuyor, kalp hissetmiyor, kafa düşünmüyor, çünkü dinlemiyor ya da dinlese de anlamıyor ama duymadığı yahut anlamadığı halde yorumluyor yani uyduruyor. Ve toplum içine karıştığında duymadıklarını ve anlamadıklarını öyle bir yorumluyor ki, siz, siz değil bambaşka biri oluveriyorsunuz anında ve öyle bir yargılanıyorsunuz ki adeta hain oluveriyorsunuz yahut tanındığınızdan bambaşka biri oluveriyorsunuz. A demişsiniz ama dolaşa dolaşa olmuş D. Siz nasıl olduğunu sorgulayadurun, mahkeme kurulmuş, yargılama yapılmış, karar verilmiş, ceza onaylanmış oluyor. Gerçekten böylesi ahmak ve aptal bir insanlık dünyasında yaşamak ister miydiniz ya da yaşamaktan mutlu olur musunuz? Çok tiksindirici bir durum değil mi? Zira böyle böyle konuşamaz hale geliyorsunuz, doğruların bile canı acıyor, yanlışları yok edemedikleri için. Ya da hiçbir şeyi duymak istemiyorsunuz, çünkü anlarsanız canınızın acıyacağını biliyorsunuz, zira anladığını anlatamamak cehennem azabından daha yakıcı bir şey. Yahutta zamanla güven kaybı oluştuğu için anladıklarınızı anlatacak birilerini bulamamak kabus gibi bir şey. Çünkü her şeyin yanlış anlaşıldığı bir yerde yahut hiçbir şeyin anlaşılmadığı bir yerde, anlatmak beyhude değil midir? İşte anlamak hem cennettir hem de cehennem ama ne olursa olsun emsalsiz bir nimettir, tabi anlayanlar aklını doğru kullananlardır. Çünkü anlamak en emsalsiz nimet olan aklın izdüşümüdür. Anladığımızda, insan olacağız ve kurtulacağız!   


MUTLAKA AMA MUTLAKA TAKİP EDİN

 

İster sevin, ister sevmeyin; ister aynı düşünceye sahip olun, ister farklı düşünün; ister katılın, ister katılmayın ama mutlaka takip edin. En azından şüphe edersiniz ki, şüphe etmek donuk bir zekânın ilacıdır, şifasıdır ve şüphe tek gerçektir, gerçeğin hem anasıdır hem de babası.

 

TOLGA ŞARDAN

TİMUR SOYKAN

MURAT AĞIREL

BARIŞ PEHLİVAN

BARIŞ TERKOĞLU

YILMAZ ÖZDİL

Tarih: 03.01.2023 Okunma: 226

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?