İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...63...

Özgür DENİZ - 15.02.2021

Biz insançocukları, herkesin inancını sorgulamaya tevessül eden ama kendi inancımızı sorgulamaktan hazer eden zavallılarız. Sanki âlem yanlış tek doğru biziz. Böyle yapa yapa doğruların da anlamı kalmadı şimdi hepsi yalan oldu artık inananı yok. Oysa gerek başkalarını, gerekse kendimizi kemal-i ciddiyetle ve namusluca sigaya çekmeyi başarabilmeliyiz. Muayyen bir edep, usul, erkân çerçevesinde yapabiliriz bunu. Sorgulamak hakaret etmek demek değildir. Sorgulamak yanlışları eleyip, doğruların eleğin üstünde kalmasını sağlamaktır ve o doğrulara göre yaşayabilmektir. Bilmiyoruz ki, bir fikrin apolojisini yaptığını iddia eden biri haddizatında o fikri zımnen cerh ediyordur ama biz farkında değilizdir. Çünkü bir fikri öldürmek mi istiyorsun onu yanlış savunacaksın ve maalesef fikirlerini öldürenler hep o fikre sımsıkı bağlı olduklarını söyleyenler olmuşlardır, tarih bunun örnekleriyle doludur. Yahut Che’nin dediği gibi en hızlı merkebi ama en kısa yolu seçeceksin, ki çabuk ulaşıp aniden can veresin. Ömrümüzü bir düşünceye adıyoruz, handiyse ömrümüzü yiyip bitiriyor o düşünce ama bir kez bile olsun ömrümüzü adadığımız, yoluna varlığımızı koyduğumuz düşünceyi sigaya çekmeyi düşünmüyoruz. Yılanın bile kabuğunu değiştirdiği bir dünyada yapıyoruz bunu. Belki de nice nesilleri boş yere heba etmişizdir o düşünce uğruna nereden biliyoruz? Çendan böyle bir gerçeklik varsa ama biz fark edemiyorsak ve sigaya çekme neticesinde ortaya çıkacaksa bunda ne zarar vardır, belki de kurtuluş vardır, başka nesilleri heba etmekten kurtulmuş oluruz, kötü mü olur? Yahut da eksiklikleri fark etmiş olur ve bir hal çaresine gideriz. Niçin büyük bedeller ödensin bu uğurda, zaten bir gün köhnemiş olan her şey terkedilecektir, bu niçin ertelenir ki? Reforme edip yarınlara daha güzel halde bırakmalı değil miyiz bazı şeyleri? Ahhh akıl neredesin?  Hayır, niye kendi doğrularımız olarak tolere ettiğimiz doğrular dâhil, başkalarınca da bize doğru olarak sunulmuş şeyleri, aklımızın erdiğince, gücümüzün yettiğince, dilimizin döndüğünce sorgulayıp, o doğru diye bildiklerimizle ve sunulanlarla hesaplaşma yoluna gitmeyi düşünmüyoruz? Niye atalarımızdan tevarüs etmiş yanlış inançlardan sıyrılıp çıkmıyoruz da hala aynı yerde debelenip duruyoruz? Kime ne faydası var, nesilleri heba etmekten, yarınları berhava etmekten başka? Yazık, günah değil mi? Yandık, yaktık ve yine yakmaya çalışmak hangi ahlaka sığar? ‘’Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal’’ demiyor muydu Mevlana? Yanlış mı? Tükendiyseniz, bittiyseniz, verecek bir şeyiniz kalmadıysa meydanı terk edecek, çekip gideceksiniz, çekin gidin. Yeninden kalktığınızda bir bakılmak istenilsin, bir daha, hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir koşulda ve şartta bakılmayacak hale gelmeyin, taaa ruhta tiksinilmeyin.

Tarih: 15.02.2021 Okunma: 262

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?