İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...3...

Özgür DENİZ - 10.12.2020

Öyleyse, bir olguyu ve o olgunun sebep olduğu olayı tenkit etmek, onu tashih etmek maksatlı olabilir ancak, aksi durumda tenkit anlamını kaybeder ve kusurlu olur. Bir düşünce serdetmek ancak yanlışları cerhetmek adına olabilir yoksa ortaya konulan düşüncenin tolere edilmesini sağlamak ve kendimizi mutlak hakikatmiş gibi göstermek için değil. Maateessüf insanlık için pekte iç açıcı bir durumda değiliz, hiçbir yönde. İnsanız diyebilecek bir durumda bile değiliz. Keşke zevahirde nasıl insan görünüpte batında nasıl insan olamadığımızı izah ve izhar edebilsek ama dokunur insan olamayan mahlûklara ve hayatı zindan eylerler bize. Gerçekler acı ve ağır geliyorsa, bu bendenizin suçum değildir, içine düştüğümüz resmin en bedihi ifadesidir. Bugün çalakalem her şeyi yazıyoruz, fevkalade edebiyat yapıyoruz, çok süslü cümleler kuruyoruz ama tüm bunların içinde hakikate dokunan tek bir söz etmiyoruz. Ne tenkidimiz oluyor ne de teklifimiz, yazmış olmak için yazıyoruz, söylemiş olmak için söylüyoruz, konuşmuş olmak için konuşuyoruz. Çünkü cahiliz, çünkü sekteriz, çünkü olguyu bilmiyoruz, çünkü yaltaklıktan beynimiz yanmış. Dalkavukluktan, şarlatanlıktan öte gidemiyor hiçbir davranışımız. Peki, burada insanlığın göstergesi olabilecek tek bir hüccetimiz var mı? Hayır, bilakis insan olmadığımıza bin türlü hüccetimiz olabilir belki. Niye böyleyiz? Çünkü kendimize ve kendimiz gibi olanlara tapınç içindeyiz ve insan olduğumuz vakit Rabler edindiğimiz herkesin boyası dökülüverecektir. Kral çıplak kalacaktır, takke düşüp kel görünecektir ama böylesi bir şeyinde beri yandan dünya menfaatlerimize ağır darbeler indirmesi söz konusu olacaktır ve işte bizim de insanlığımızı kaybettiğimiz ilk adımlardan birisi burada atılmaktadır. Yani ne yapıyorsak kendi ellerimizle yapıyoruz ve ektiğimizi biçiyoruz. Niye onurlu yaşam yolunu tercih etmiyoruz da, onursuzca yaşamayı ama onurlu yaşıyormuşuz gibi görünmeyi tercih ediyoruz. Niye çürük bir ağaca sarılmakta inat ediyoruz, oysa nice ağaçlar var gidip başka bir ağaca sarılsak olmaz mı, o da çürürse yine eskiden sarıldıklarımıza sarılabiliriz yahut bir başkasına ama hayır ille de aynı ağaca sarılıp duracaz ve onunla birlikte bizde çürüyecez, burada mantığın, aklın emaresi olabilir mi, burada cehaletin en ağırı, sekterliğin en keskini yok mu? İşte bu yüzden dedim görünmekle olmak çok ayrı şeylerdir diye. İnsan görünmekle insan olmak arasında uçurum vardır. Öyleyse bizler bir an evvel görünmeden olmaya doğru evrilmeliyiz ve yeniden insan olabilmemin yollarını aramalıyız. Kendimizi insan gibi göstermek hiçbir derdimize deva değildir ve olamaz da. Ki, böyle yapmakla kimse de bizi insan görmez, münhasıran görüyormuş gibi davranır. Niye her zamanda, şartta ve koşulda münhasıran hakikate bağlı kalmıyor da, devre göre davranıyoruz. Sonra da çarkımız yavaşlayınca yeniden hakikate dönüyoruz? Dönemsel hakikate başvurduğumuzda insan mı oluyoruz? Bugün bir şeyin yanlış olduğunu bile bile yap, o yanlışı sana yaptıran güç zayıflayınca hemen doğru olanı söyle yine yanlış yapabileceğin konuma gelinceye kadar, burada hangi insanlık barınmaktadır behey pezevenk? Oysa hakikat tektir ve her zamanda, zeminde aynıdır, değişmez. Hayır, bilakis yüzümüze tükürülüyor ama duyumsamıyoruz sadece. Oysa her devirde hakikate ram olsak, bağlı kalsak, her devirde saygı duyulan oluruz ve insan olduğumuzun bile fevkine varır, kendi kendimizle onur duyarız, söylediklerimizde her devirde dikkate alınır. Allah ile aldanan zavallılarız, cahilleriz, sekterleriz.

Tarih: 10.12.2020 Okunma: 394

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İ. hakkı Cengiz

10.12.2020 - 11:53

Çok isabetli tespitler: "onursuzca yaşamayı ama onurlu yaşıyormuşuz gibi görünmeyi tercih ediyoruz. Niye çürük bir ağaca sarılmakta inat ediyoruz" gibi... Bu arada, "Allah İle Aldatmak" yazarına, Yaşar Nuri Hoca''ya bir selâm gönderelim mi? Rahmetle analım mı? Selâmlar...

Özgür Deniz

10.12.2020 - 12:10

Eyvallah inşaAllah saygıdeğer paşam. Maalesef hayatın bize sunduğu gerçekler bunlar. Kaynağımız hayat zira. Maalesef birileri birilerinin geçmişlerini gözümüze sokup sokup kendisine kul köle olmamızı istiyor ama hayır geçmiş geçmiştir ve bizim için bugün önemlidir ve bugünü nice geçmişlerden beter olanlar vardır. Öyleyse her şey aşikardır. Yaşar Nuri Öztürk hocaya sonsuz rahmet olsun ve mezkur eser için sonsuz teşekkürler olsun. Mutlaka ama mutlaka okunması gerekir. Aydınlanmak bilmek görmek tanımak hesap sormak için. Derin saygılar saygıdeğer paşam.