Neden İktisad Yapamıyoruz ?

Lütfiye Kader - 11.11.2020

    NEDEN İKTİSAT YAPAMIYORUZ ?

   İktisat kelimesinin TDK’de(Türk Dil Kurumu) ki sözlük anlamı ekonomi ve tutumdur. Ekonomilerin en temel kaynağı, üretim araçlarını doğru kullanmak ve yönlendirmekse, aynı disiplin ve tutarlılıkla üretilen ürünlerin yeniden değerlendirme tutumu da o kadar önemli.

Yeni bir ürün, her bakımdan enerjisi yüksek bir maliyettir. Ham maddeden ilk kez ürün elde edilirken, daha yolun başında çevreye zarar vermeye başlanılıyor.Hammaddenin elde edildiği konumdaki ekosisteme zarar vermesi, hava ve su kirliliği yaratması gibi durumlar bu zararların başında geliyor. Geri dönüşüm, hem ülkelerin hem de dünyanın kaynaklarının tükenmemesi yönünde yapacağımız en verimli üretimdir. 

    Çevre ve canlı düşmanı, yaşamı tehdit eden fosil enerjiler ve özellikle nükleer santrallerin atıkları hiçbir koşulda yok edilemiyor. Çünkü bu atıklar yönetilemiyor, bertaraf edilemiyor sadece depolanıyor. Fosil kaynaklı yakıtların yanmasıyla oluşan enerji verimli ama bir o kadar da çevreye ve ekolojik dengeye zararlıdır. 

     Doğalgaz enerji üretimi, özellikle topraklarında doğalgaz çıkan ülkelerde umut verici olmaktadır. Doğal gaz fosil yakıt dediğimiz kömürden daha temiz ama o da yenilenebilir değil.     Buna rağmen doğalgaz santrallerinde oluşan metan gazı sızıntısı önlenebilirse, alternatif temiz bir enerji kaynağı olarak seçeneklerin başında yer alır diyebiliriz.Teknolojik gelişmelerin ışığında bilim insanlarının inovasyon ve yaratıcı çalışmalarıyla metan sızıntısı sorununun,  çözümü bulunabilir.

Enerji sektörüne yatırım yapmak isteyen iş adamlarımız şirketlerinde AR-GE çalışmalarını bu yönde geliştirirse, ülkemizde bulunan doğalgaz rezervlerinin çok büyük anlam ve önemi olur.Yoksa doğalgaz santrallerinin teknolojilerindeki, bu sorun giderilmezse, atmosferdeki karbon emisyonunun artmasından dolayı, iklim değişikliğinin hızlanacağı gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz.

     Buradan şöyle sonuç çıkarıyoruz. “Her şeyin bedeli var” sözünden yola çıkarsak, bedelin en az ödeme tarafında olarak, dünyadaki tüm canlılar için yaşamın sürdürülebilirlik şansını da artırmış oluruz.Özellikle doğaya bırakılan ve yok olmayan plastiklerin ve karbon emisyonu fazla olan her üretimin zararları, geri dönüşümle telafi etme yoluna gidilmesi umut verici bir gelişme olmasına rağmen, ülkemizde geri dönüşüm mekanizmalarımız ve çevre bilincimiz ne yazık ki kaplumbağa hızıyla gidiyor.

 Toplumsal kültürümüzde tasarruf yapmak var ama bundan neden vazgeçtik. ?

    1. ve 2. Dünya savaşlarından beri dünyada ki değişimler, tasarruf etme alışkanlıklarımızı da değiştirdi. Örneğin; Eskiden ailelerin evlerinde tek tencere kaynardı. Gıda üzerine her şey tarıma dayalı ekonomiyle üretilip yönetiliyordu. Bu yüzden tarımla uğraşan kesim sadece temel ihtiyaçlarını özellikle hayvancılık ve ziraatla uğraşarak para kazanabiliyordu. Ortada dönen para çok azdı. Buna karşın katma değeri yüksek endüstriyel ürünler pahalıydı.

    Türkiye’nin ilk ekonomik sorunlarının tartışıldığı ve kurtuluş savaşıyla kazanılan zaferden sonra prensip olarak, siyasi ve ekonomik bağımsızlığı öngören ve 17 ŞUBAT -4 MART 1923 de, 1135 delegeyle yapılan İzmir İktisat kongresinde alınan kararlar, Türkiye’nin önünü açarak bugünkü endüstri ve özel sektörü desteklemiş ve gelişmesine yol açmıştır.

Bu kararları kısaca özetlersek; 

Ÿ  Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dalları kurulması gerekmektedir.

Ÿ  El işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrikaya veya büyük işletmeye geçilmelidir.

Ÿ  Devlet yavaş yavaş iktisadi görüşleri de olan bir organ haline gelmeli ve özel sektörler tarafından kurulamayan teşebbüsler devletçe ele alınmalıdır.

Ÿ  Özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir Devlet Bankası kurulmalıdır.

Ÿ  Dış rekabete dayanabilmek için sanayinin toplu ve bütün olarak kurulması gerekir.

Ÿ  Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır.

Ÿ  Sanayinin teşviki ve milli bankaların kurulması sağlanmalıdır.

Ÿ  Demiryolu inşaat programına bağlanmalıdır.

Ÿ  İş erbabına amele değil, işçi denmelidir.

Ÿ  Sendika hakkı tanınmalıdır. 

    Kurtuluş savaşından zaferle çıkıldıktan sonra ekonomik olarak   güçsüzlüğümüz olmasına rağmen, toplumun ahlaki ve değer yargıları     henüz bozulmadığı için, çalışmak üretmek ve tasarruf bilinci   fazlaydı.Teknoloji geliştikçe insanların refah düzeyleri   artıkça,alışkanlıkları ve tasarruf bilinci kaybolarak insanlar bilinçli bir   şekilde tüketime yönlendirildi. Bunu sessiz kuşağın (1925-1945) içine   hapsettiği tasarruf alışkanlıklarımızın duygu düşünce ve eylemlerin   patlama noktasında, sosyal bir evrime mi uğradı diye de              s   sorgulayabiliriz.

21. YY.ın mottosu (sloganı) bu!  Madem para kazanıyorsun sen de   harcayacaksın. Peki; bu mottoya uymayan ülkeler kimler diye   baktığımızda, tasarruf oranlarının en yüksek olduğu ülkeler listesinde   Çin başı çekerken, bu ülkeyi Lüksemburg, İsviçre ve İsveç takip   ediyor.

  Neden bu mottoya uymak istemiyorlar? Çünkü Dünya’nın   kaynakları tükeniyor.

    Alman halkının büyük çoğunluğu ise, tasarrufun bir erdem olduğuna inanıyor. Almanlar da gelirinin yüzde 10’unu tasarrufa ayırıyor.  İsveçliler gelirlerinin yüzde 16.16’sını tasarruf için ayırıyorlar. Japon halkı için israf ve gereksiz harcamalar kötü birer davranış olarak görülüyor.Toplum olarak 1922 ‘den 2020 yılına kadar savaş görmedik ama bu zaman Aralığında 5 kuşak oluştu.

1925-1945: Sessiz Kuşak (Silent Generation) :

    Şu an ki dedelerimiz ninelerimiz. Toplumsal olaylara karşı sessiz kalmanın ve görüşlerinin açıkça konuşmamalarının öğretildiği bir kuşak. İkinci Dünya Savaşı ve Büyük Buhran’ı görmüşlerdir. Uyumlu, kanaatkâr ve otoriteye saygılıdırlar. Mevcut düzeni değiştirmek veya karşı çıkmak yerine uyum sağlamayı tercih etmişlerdir.  Bu kuşaktaki kadınların %88’inin iş gücü olarak görülmediğini de belirtelim. Savaş ve yokluk görmelerinden dolayı; başarı, güç, daha iyi bir gelecek gibi hırsları vardır.

 

1946-1964: Bebek Patlaması (Baby Boomer) :

    İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tüm dünyada bebek doğum oranlarında büyük bir patlama yaşandı, “Bebek Patlaması” ismi de buradan geliyor. Bu nesil hala hayatın birçok alanında söz sahibi durumda. Kuralcı, çalışkan ve başarı odaklıdır. Önceki nesillere göre çok daha rahat ortamda büyüdükleri için, dünyayı değiştirme ve toplumsal gelişmelerde söz hakkı bulma şansları olmuştur. Aynı anda anne baba ve çocuklarına bakmak zorunda kalmışlardır.İş sadakatleri yüksektir, çalışmak için yaşamışlardır. Siyasi görüşleri gençliklerinde genellikle sol eğilimdeyken, yaşlandıkça sağ eğilimli görüşlere yakınlaşmışlardır.

        1964-1979: X Kuşağı:

    Çeşitliliğe açık bir nesildir. Şüpheci, rekabetçi, otoriteye karşı kısmen saygılı bir kuşaktır. Farklı ırk ve dinlerden insanlarla, önceki kuşaklara nazaran daha iyi anlaşırlar. Bankalara en çok borcu olan kuşaktır. Kadınların erkeklerden daha eğitimli olduğu ilk kuşaktır. Aile fertleriyle büyümekten ziyade, arkadaşlarıyla birlikte büyümüşlerdir kuşağı güzel bir nesildir, duygulu ve anlayışlı insanlardan oluşur.

      1980-1995: Y Kuşağı (Millennials):

    Hem sokakta oynayarak hem de sanal alemde sosyalleşebilmiş, hayatın bu iki farklı alanına tam anlamıyla hakim olan belki de tek kuşak olduklarını söyleyebiliriz.

Sorgulayıcı, tatminsiz ve girişimci ruhlu bir kuşaktır. Otoriteye karşı saldırgandır. Kendini LGBT olarak tanımlayan insanların oranı da en çok bu kuşakta görülmektedir.

2016 itibariyle dünyada en çok nüfusa sahip olan nesil, Y Kuşağı olmuştur. Kendini bir dini inanca ait hissetmeyenlerin oranı en çok bu kuşakta görülür Akranlarının görüşü, kendilerinden yaşça büyük insanların görüşünden daha önemlidir.

1996-2020: Z Kuşağı

    Teknolojinin içine doğan bu kuşağın, çok genç olmaları nedeniyle (bazıları hala çocuk) ön görülemeyen bir yapıda oldukları söylenilebilir Y kuşağı kadar olmasa da otoriteye karşı saldırgan hatta umursamazdır. Yaratıcı, tüketici ve geleneksellikten uzak bir kuşaktır. Kuşaklara göre daha cesur, daha girişimci bir yapıları vardır. Çok kültürlü bir dünyada yetiştikleri için; ırk, din, mezhep gibi nedenlerden dolayı insanları ayrıştırmaları beklenmiyor.

  Peki, bu kuşaklar arası farkları ve özellikleri neden yazdım?

Çünkü; her kuşağın çok güzel özellikleri avantajları dezavantajları var. Dinler arası diyalog diyoruz, kültürler arası diyalog diyerek gençlerimizi Avrupa Birliği değişim programlarına gönderiyoruz. Dünya miraslarını korumak için UNESCO ‘nun çalışmalarını önemsiyoruz da niçin kuşaklar arası diyaloğu sağlayamıyoruz? Bence bu da sağlanmalı!

Ÿ Sessiz kuşağın;  Başarı hikâyelerinden, gelecek için tasarruf ve sorumluluklarından,

ŸBaby Boomers kuşağın; Dünyayı değiştirmede ve toplumsal gelişmelerde 

fikirlerinden, çok çalışma ve iş sadakatinden,

·  X kuşağının; Şüpheci, rekabetçi, otoriteye karşı kısmen saygılı ve uyumlu olmalarından, çeşitliliğe  (demokrasiye) açık olmalarından,

·  Y kuşağının; Sorgulayıcı ve girişimci ruhundan, akran iletişim becerilerinden, dijital kullanım becerilerinden, keşfetmek istedikleri tecrübeler için maddi kaynak sağlayan araçların kazanılması, üretilmesi yönünde ,

·  Z kuşağının; Yaratıcı, tüketici ve geleneksellikten uzak bakış açısından, cesur ve girişimci yapılarından, teknoloji bağımlılıklarından, dil, din, ırk, mezhep cinsiyet gibi ayrımcılıkların sayılmadığı, geniş dünya görüşüne sahip olmalarından, NEDEN YARARLANMAYALIM!

Kuşaklar arası diyaloğumuzu neden kurmayalım! Bunun için, kanaat önderlerine, bilim insanlarına, iş adamlarına eğitimcilere, toplumun her kesiminden, toplum için, vatan için gönüllülere ihtiyacımız olacağı kesin.

 

                                                                                                                                                        23.08.2020

                                                                                                                                                      Lütfiye Kader

                                       Emk Uzm Fen bilimleri Öğretmeni

 

Tarih: 11.11.2020 Okunma: 873

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?