YENİ SÖMÜRGECİLİK ANLAYIŞI
78. Cannes Film Festivali başladı. Açılış gecesinde Altın Palmiye Onur Ödülü'nü alan usta oyuncu Robert De Niro, ABD Başkanı Trump'tan 'Amerika'nın cahil başkanı' diye söz etti, "Sanat, dünyanın otokratları ve faşistleri için bir tehdittir" diye konuştu. Ama bilin bakalım ne olmadı? Tutuklanmadı ve hakkında soruşturma başlatılmadı. Güzel haber, hakkını yememek lazım...
İnsanı, demokrasiyi, özgürlüğü hatırlatan bu kısa dalga haberi içimi ferahlattı. Bu haberin ana fikri doğruyu söylemek, doğruyu yapmak. Dünyanın süper güçlerinden biri olan ABD Devlet Başkanı Trump’a bir sinema sanatçısı içinden gelen doğruyu söylemiş.
Trump gerçekten cahil mi , deli mi, faşist mi, otokrat mı? Yoksa çok zeki birisi mi?
Donalt Trump baba tarafından Alman, anne tarafından İskoç kökenli bir aileden gelmektedir. Amerikalı, siyasetçi, emlakçı ve iş insanı. Donald Trump, globalizmi (küreselcilik) sert bir şekilde redderken, vatanseverliği ve ekonomik milliyetçiliği savunmaktadır. Ergenlik döneminde okuldaki müzik öğretmenine yumruk atmıştır. Adaylık süresince mal varlığını kesin olarak belirtmekten kaçındı. Pansilvanya Üniversitesinde ekonomi eğitimi almış medyatik bir kişilik. Geçmiş yıllarında vergi kaçırdığı ortaya çıktı, rakibi Hillary Clinton'la giriştiği münazarada Federal Hükümet’e 20 yıl vergi vermediğini itiraf etti. 1993 ve 1997 yıllarında hakkında iki taciz davası açılan Trump, seçim kampanyaları süresince birçok taciz iddiası ile gündeme geldi. Trump uzun süredir idam cezasının savunucusudur.
Donald Trump Kürt güçlerinin hayranı olduğunu ve onlara olan desteğin devam etmesi gerektiğini söyledi. Donald Trump, Türkiye'de İstanbul Mecidiyeköy'de Trump Towers Mall adında rezidans ve alışveriş merkezini 2012 yılında Doğan Holding ile açarak İstanbul'da büyük bir yatırım gerçekleştirdi. Trump Towers'ın açılışına dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan katıldı. Daha fazla merak edenler özgeçmişini Google’dan öğrenebilir.
Buradan Trump hakkında bir fikir geliştirmek mümkün. Süper güç olan Amerika ‘yı yönetebilmek için sanırım Trump’ın özellikleri demek ki yeterli gelmiş ki seçilmiş. ABD ‘nin başına kim gelirse gelsin oradaki kuvvetler ayrılığı ,sağlam ve denetimli bir hukuk sistemi, yanlış bir şey yapmasına izin vermiyor.
Delilik; savunma, direnme ve toplum yararına mücadele etmek ise deli olmakta fayda var. Atatürk hiç kimsenin umut vermediği bir anda, hem ülkesini düşman işgalinden kurtarıp hem de cahil bir toplumu 10 yılda çağ atlatabiliyorsa bu akıllıların dahi göze alamadığı olağanüstü delilik ve başarıdır. Atatürk’ün bu çılgınlığı, Osmanlı’yı ıskalayıp geçen Avrupa Rönesans ve reformunu Türk Milleti’ne armağan ettirmiştir. Türk Milleti’nin makûs talihi ülkenin tapusu olan “Lozan Antlaşması’yla yenilmiştir. Tarih, böyle çılgınlık yapan başka bir toplum liderini hala daha görmemiştir. Bundan dolayı 102 yıldır tahtını kimse yıkamadı.
Peki, bir asır’ı geçen bu sürede Batı ve Doğu cephesinde neler değişti?
21.YY ‘da da sömürgeci devletler, emperyalist devletler olarak hala sömürgeci ruhlarını devam ettiriyorlar. Anlayışları değişmese de taktikleri çağa göre değişti. Modern sömürgeciliğin adı emperyalizm oldu.
Yeni-sömürgecilik, klasik sömürgecilikte olduğu gibi zengin ve güçlü ülkelerin fakir ve zayıf ülkeleri askerî güç ile doğrudan değil, daha çok ekonomik güç kullanarak dolaylı bir şekilde kontrol altında tuttuğu bir tür emperyalizmdir. Sömürgecilik, başkalarına ait kaynaklara el koyma ve işgaldir. Yeni sömürgecilik coğrafya, ekonomi ve din olgusu üzerinden yapılmaktadır.
Batı dünyası, 16. yüzyılla birlikte ekonomik ve siyasi üstünlüğünü dünyaya kabul ettirmeye başlayınca, bilimsel ve teknik üstünlüğüyle dünyaya büyük oranda egemen oldu. Tarihte sömürgecilik konusunda önde gelen başlıca ülkeler Portekiz, İspanya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İtalya, Almanya, Rusya, Japonya, Çin ve Amerika'dır. Sanayileşmiş Batılı devletler serbest ticaret, hammadde ve pazar arayışı için 19. yüzyıldan itibaren Orta ve Uzak Doğu ülkeleriyle bağlantılarını geliştirdiler. Osmanlı Devleti de (1856-1881) yarı sömürge haline getirildi. 20. yüzyılda ABD ve Japonya yeni sömürgeciliğe dahil olmuştur. Denizaşırı sömürgeciliğin ağababası olarak kabul edilen İngilizlerin günümüzde de 14 bölge hâlâ Britanya'nın egemenliği altında bulunmaktadır. Antik Çağ ve Orta Çağ dönemlerinde sömürgecilik, Fenikeliler, Yunanlılar, Türkler ve Araplar tarafından uygulandı.
Osmanlı kimleri sömürdü?
Himaye Bölgeleri, Doğu Avrupa, Lehistan Krallığı Lehistan-Litvanya Birliği Bayrağı, Eski Altın Orda Hanlıkları, haraç veren devletler. Orta ve Güneydoğu Asya, Arabistan içleri ve Umman.
Bilimin ve teknolojinin gelişmesi, Sanayi Devrimi ve bunlara bağlı olarak küreselleşmenin sömürgeciliğin formatını da değiştirmiştir. Artık, 21.YY sömürgeciliği toprakların işgal edilmesi ile olmuyor. Uzaktan kumanda ile yaptırımlar ya da işgal ile oluyor. Sömürgeleştirilecek toprakları yönetenler etki ve baskı altında tutuluyor .Sömürülecek topraklarda (Doğu Asya, Uzak Doğu ve Afrika ) yaşayan halk, din eksenli eğitim, sağlık, kültür dezenformasyonuna uğratılıyor. Kendi kaynakları artırılıyor.
Sömürülecek devletleri vekâlet savaşları ile de yönetmek istiyorlar. Örneğin, Terör örgütlerine vekalet (PKK, PYD gibi ) veriliyor. Uyuşturucu, mafyalaşma ve kriminal suç örgütleriyle , din ve mezhepçi ayrılıkçı tarikatları kullanarak, darbeler ve ayaklanmalar yaratılarak , sömürgeci devletler yeni yöntemler geliştirdiler. Tabi ki, sömürge devletlerdeki idarecileri belirleme ve isteklerini yaptırabilme, yönetebilme etkisi çok önemli bir rol oynuyor. Yakın zamanda, Libya, Irak, Filistin ve Suriye başlarına getirilen tek adam yüzünden parçalandılar. Ortadoğu coğrafya itibariyle vazgeçilmez bir konumdadır. Orta Doğu ülkelerinde ”Arap Baharı “adıyla yapılan, demokrasi ve özgürlük için parlatılmış jan jan-lı şekeri sömürülecek devletlere seve seve yedirdiler. “Arap Baharı” Ortadoğu’ya ne demokrasi, ne de özgürlük getirdi. Acı, kan gözyaşı ve esaret getirdi.
Tarihte şimdiye kadar eski sömürgecilik anlayışıyla “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” hiç sömürge olmamıştır ama ne yazık ki yeni sömürgecilik anlayışıyla kuşatıldığımız da doğrudur. Sömürgeci (emperyalist) devletlerin en önemli stratejilerinden biri de sosyal ve kültürel alandaki faaliyetleridir. Sömürgelerle aralarındaki ilişkiyi uzun vadeli tutmak amacıyla kültürel pratikleri, dil politikaları, üniversite öğrencilerinin akademik gelişimleri dâhil eğitim politikaları, medyanın işleyiş düzeninin kendi istekleri doğrultusunda gelişmesi için sömürge devletlere baskı yapmışlardır. (Wallerstein, 2018: s.103). Üniversiteler arası (Erasmus programları ) buna örnek verilebilir.
Başka bölgelerdeki zenginliklerin ele geçirilmesi adına, insan haklarının korunması, terörizmle savaş, yönetimlerin demokratikleştirilmesi gibi çeşitli sebepler üretilmekte, sömürüye dayalı hegemonya(sömürgecilik) 21.YY ‘da daha etkili bir şekilde devam etmektedir. Antik Çağda, Roma İmparatorluğu’ndaki anlayış ve kültür Avrupa ve sömürgeci ülkeler tarafından ne yazık ki benimsenmiş ve genlerine bu kötü ahlak yerleşmiştir. Ortaçağ karanlığından acılar çekerek çıkan Avrupa kültürü, içlerinde hapsettikleri özgüven eksikliğinin bedelini gelişmek uğruna, başka toplumların gelişmelerini engelleyerek, hakları olmadığı halde topraklarını ve madenlerini çalarak ortaçağdan intikam alıyorlar.
Birinci Dünya Savaşı başında İngiltere başbakanı olan Herbert Asquith sömürgeci gelişmeyi “uluslar için, tıpkı insan bedeninin gelişim süreci kadar normal, gerekli, kaçınılmaz ve gözle görülür bir yaşam belirtisi” olarak tanımlamıştır.
Kültür ve maneviyat yönünden yapılan sömürüye örnek ise yakın bir zamanda Suudi Arabistan ile bir film platformu arasında yaşanmıştır. Hürriyet gazetesi internet sitesinin (2020) haberine göre Netflix 2 , 2019'da Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti nedeniyle eleştirildiği bir programı Suudi Arabistan'da yayından kaldırma karşılığında, "pedofili" ve "eşcinsellik" içerikli videoları bu ülkede yayınlamalarına izin verildiğini açıklamıştır.
Cumhuriyetimizin, bağımsızlığımızın değerini bilmek, korumak bize düşen en büyük görev ve sorumluluğumuzdur.
21.05.2025
Lütfiye KADER
Em.Uz.Fen Bilimleri Öğretmeni
Kaynakça: Toplum ve Kültür Araştırmaları Dergisi (Murat Cihan)