ÇÜRÜYÜŞ...55...

Özgür DENİZ - 20.06.2020

Bakınız eyyy insançocukları! Burada her daim mustazafların dininden söz ediyorum, insanlığın diliyle konuşuyorum; müstekbirlerin dininden söz etmiyorum ve hayvanlığın diliyle konuşmuyorum. Çünkü bir mustazafların-ezilenlerin-insanların dini olduğunu, bir de müstekbirlerin-ezenlerin-hayvanların dini olduğunu düşünüyorum. İşte bu yüzden diyorum, ey zalimler sizin tanrılarınıza inanmıyorum ve perestij etmeyeceğim! Benim inandığım Tanrı’da sizin tanrınız değil. Binaenaleyh, bendenize kendi tanrılarınızın hükümleriyle gelmeyin. Kabul edilmeyeceksiniz! Bu yüzden de kutsallık kılıfıyla sarıp sarmaladığınız ve bizlere yutturmaya yeltendiğiniz yalanlarınızı asla yutmayacağız. Zer (altın-mülk-karun), zor (iktidar-kudret-firavun) ve tezvir (aldatma-uyutma-din-haman) şebekenize boyun eğmeyeceğiz ama şebekenizi mutlaka er ya da geç çökerteceğiz. Çünkü insanlığı asırlar boyunca kutsallık kılıfı giydirilmiş yalanlarınızla uyuttunuz, avuttunuz, aldattınız ve üçayakla döndürülen çarklarınızda öğüttünüz. Söylediklerinizin hepsi yalandı ama beyinlerini ve kalplerini çaldığınız ve mankurtlaştırdığınız insanlığı inandırdınız. İnandırarak kendinize kul ve köle ettiğiniz insanları da acımasızca ezdiniz, sömürdünüz. Fakat istediğiniz düzeyde başaramadınız ve bademada başaramayacaksınız. Artık sonunuz geliyor, tarihin tekerleği bizden yana dönüyor ve vaat edilen mutlaka sahibini bulacak! Sizin için korkudan başka hiçbir şey olmayacak; taptığınız, sahiplendiğiniz, yığdığınız, uğruna insanlığı acılardan acılara sürgün ettiğiniz bu dünyada. Günahlarınız da boğulacaksınız and olsun ki! Acı çektiren mutlaka misliyle çekecektir. Ağlatan mutlaka ağlayacaktır. Ve insanlığa nasıl davrandıysanız, size de aynıyla davranılacaktır yani adaletsizlik olmayacaktır. Çünkü kadim yasa der ki; ‘’insanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.’’ Nasıl davrandıysanız, aynısıyla karşılığını bulacaksınız. Adalet budur!

 

Çürüme sessizce olur, farkında olmadan olur. Çünkü insan dediğin sessizce bozulur, farkına bile varamaz nasıl bozulduğunun. Geçelim! Senin iyiliğin için yapıldığını düşündüğün ama gerçekte seni çökertmek için yapılan şeyleri kabullendiğin ve şehvetle uygulamaya geçirdiğin gün olur. Senden olduğunu sandığın şahısların her dediğine eyvallah ettiğin gün olur. Senden olsa bile acı gerçekleri söyleyenlerin senden olmadıklarını düşündüğün ya da onların söyledikleri sana dünyadan bir şeyler kaybettireceği için onları düşman bellediğin gün olur. Güya senin iyiliğin için yapılıyormuş havası verilir, biraz rant koklatılır, biraz dünya nimetleri ve menfaatleri ön plana çıkarılır ve istenilen her şey kotarılır. Tüm bunları yapanlar için planlarını yaptırdıklarının gelecekleri değildir önemli olan, kendi hedeflerine varıp varmadıkları ve yaptıklarından ne kadar kazandıklarıdır ve dahi planlarını yaptırdıklarının itibarını ne kadar sarstıkları ve onlara neler kaybettirdikleridir. Maalesef bizde de böyle olageldi, böyle oluyor ve böylede olup gidecek gibi görünüyor. Çok basit bir misal verelim; bu ülkede üniversite sayısının çokluğu bizim iyiliğimize mi, kötülüğümüze mi? Böyle bir şeyi isteyenler kimlerdir? İsteklerine neden olarak gösterdikleri argümanlar nelerdir? Hangi hedefleri ortaya koyarak bunların yapılmasını istemektedirler? Nesnel ve bilimsel temellerde çözümleme yapılarak mı uygulamaya geçilmektedir? Bunların yapılmasına tavassut edenlere biçilen ücret nedir? Tavassut edenlerin bizimle merbutiyet derecesi nedir, ne kadarda bizdenmiş gibi görünüyor olsalar da? Mevcut üniversiteler ya da genelleme yapalım, kıt imkânlarla eğitim öğretim faaliyeti yapan üniversiteler çürümeyi mi tetiklemektedir, bilinçli bir dirilmeyi mi?  Hadi tüm bunları bırakalım, böyle yapılması neticesinde bizim kazandığımız nedir, kaybettiğimiz nedir? Faraza 100 üniversite olacağına 50 üniversite olsa, 100 üniversiteye kıt kanaat akıtılacak kaynaklar, 50 üniversiteye kifayet edecek derecede pay edilse ve hizmetler daha üst düzeyde verilmiş olsa, materyaller ihtiyaç duyulan kadar ve kaliteli olanlardan temin edilse, böyle yapılmasından kim kazanır ya da herhangi bir kayıp olursa ne olur, kazanç olursa ne olur? Nesnel ve bilimsel temellerde çözümleme yaparak cevap verilsin isterim. Bendenizin ki masum bir sorgulamadan ibarettir ve yanılma payı mahfuzdur. Keza bu ülkede eğitim fakültelerinin çokluğu ya da haddinden fazla öğrenci alması bizim iyiliğimize mi, kötülüğümüze mi? Böyle bir şey gerçekte yüz yıllık bir planın ayağı olabilir mi? Bizim böyle bir uygulamadan elde etiğimiz fayda nedir? Eğer zarlıysa zararları nelerdir? Zararları varsa uygulamakta ki ısrarın anlamı nedir? Eğer ki, yerleştirebileceğimiz kadar öğrenci alsak, onları üst düzeyde yetiştirsek ve okullarını bitirir bitirmez vazifelerini kendilerine tevdi etsek burada bir zarar mevzubahis olabilir mi, olursa o zararın tarifi yapılabilir mi? Şayet fayda varsa da, faydalı olan bir şeyi ısrarla uygulamamakta gizli bir niyet olabilir mi ve ne olabilir o niyet? Maalesef aklı ve bilimsel çözümlemeyi bir kenara koyduğumuz gün içten içe çürümeye başlamıştık ve ne hazindir ki çürümeyi durduracak hiçbir hamle yapılmadı, yapılmıyor, yapılacak gibi de görünmüyor. Oysa akletmemiz gerektiği bir emirdi bize. Emri bihakkın ifa etmezsen, itaatsizlik seni çürütür ve gömer! Nice şeyleri bu minvalde akledebiliriz, nesnel ve bilimsel temellerde çözümleyebiliriz ve gerçekçi, faydalı, nitelikli uygulamalara geçebiliriz. Bilakis, bataklıkta debelenir dururuz. Düşünce kötü olamaz; düşünen namussuz değildir; gerçek düşün insanından da asla ve kata zarar gelmez, kim olursa olsun, nasıl düşünürse düşünsün. Ama düşünen insandan korkuyoruz maalesef ve düşünceyi beyinden çıkmadan boğmak istiyoruz. Yazık!

Tarih: 20.06.2020 Okunma: 385

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?