İLAÇSIZ Yaşayabilir, Yaşlanabilir miyiz?

İsmail Hakkı CENGİZ - 19.03.2024

İlaç kullanmadan 90’lara ulaşmak ve genç kalabilmek mümkün mü?

Psikiyatri uzmanı Dr. David Servan-Schreiber, KURTULUŞ adlı kitabının baş tarafında, “Depresyon, kaygı ve stresi iyileştirmek için, insan bedeninin kendini doğal olarak iyileştirme mekanizmalarını keşfe çalıştık” diyor.

Cümledeki, “insan bedeninin kendini doğal olarak iyileştirme”sine özel dikkat!

Cildimizdeki, bir çarpma veya kesikle oluşan yara-berenin zaman içinde kendiliğinden iyileştiğini hepimiz biliriz. Bu yarayı onarması gibi, iç organlarımızda veya organların etkileşiminde  bir yara, nodül, hastalık, işlev bozukluğu olması halinde de bedenimizin kendi kendini doğal olarak iyileştirme yeteneği bulunuyor.

Dr. Schreiber, beyin içinde bir de “duygusal beyin” olduğunu söylüyor ve onu madde madde şöyle tanıtıyor:

1.    Beyin içinde “gerçek bir beyin”. Bu ikinci beynin değişik bir yapısı, değişik bir hücre düzeni olduğu gibi, biyokimyası da -dil ve düşünme merkezi olan, beynin en “gelişmiş” bölgesi sayılan- “neokorteks”ten farklıdır. Duygusal beyin bir dereceye kadar, bu “gelişkin” beyinden bağımsız çalışır. Aslında, dil ve bilişsel yetinin duygusal beyne müdahalesi sınırlıdır. Bir duyguya, yoğunluğunun artmasını veya kaybolmasını buyuramazsınız; buna karşılık, beyninize konuşma veya susma komutu verebilirsiniz.

2.    Duygusal beynin payına, psikolojik rahatlığın işlemesiyle ilgili ne varsa ve beden yapısının da büyük bir bölümünü denetlemek düşer: Kalbin çalışması, tansiyon, hormonlar, sindirim hatta BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ.

3.    Duygusal düzensizlikler, yine duygusal beynin düzensiz işleyişinin bir sonucudur: Birçok kişide, düzensiz işleyişin ardında şu anla ilgili olmayan ancak geçmişte yaşanan ve duygusal beyne silinmeyecek biçimde yazılmış olup, hâlâ yaşamlarını denetim altında tutacak güçte acılı deneyimler yatmaktadır.

4.    Psikoterapinin en önemli görevi, duygusal beynin geçmişteki durumlara bağımlı tepkiler verecek yerde, bugüne ayak uydurması için, yeniden “ayarlanması”dır.  Bu hedefe ulaşmak için, duygusal beynin kapalı kaldığı konuşma ve mantığa bağlı yaklaşımlar yerine, beden yoluyla duygusal beyni doğrudan doğruya etkileyecek yöntemlerin kullanılması genellikle daha etkili olur.

5.    Duygusal beynin, doğal kendi kendini iyileştirme işlevleri vardır: “İyileşme içgüdüsü”. Bu içgüdü, tıpkı bir yaranın kapanması veya bir iltihabın giderilmesi, insan bedeninin diğer kendini iyileştirme mekanizmaları gibi, duygusal beynin denge ve iyilik durumuna ulaşmaktaki örtülü becerilerini içinde barındırır. Bunlar dengeyi ve rahatlığı yeniden kurmayı sağlayan, yaradılıştan var olan niteliklerdir. Bedenimiz üzerinden işleyen yöntemler bu mekanizmaları kullanır.

Bu beş maddeyi dikkatlice, hiçbir kelimesini, kelimelerin anlamları ve birbirleriyle bağlantılarını kaçırmadan okudunuz mu? Yukarıdaki açıklamaları, insan ömrü, sağlığı, hastalıkların tedavi edilmesi açısından son derece hayatî önemde görüyorum.

Dr. Schreiber, kitabın bütününde, hastalarına ilaç vermekten kaçındığını, “duygusal beyin”le tedavinin ilaçtan daha etkili olduğunu vurguluyor. Duygusal beyin iyi ve sağlıklı olursa, insanın hem ruh halinin hem de zihinsel ve fiziksel sağlığının iyi olacağını, ortaya çıkabilecek her türlü rahatsızlığı duygusal beynin tedavi edebileceğini söylüyor.

Hastalarına, psikiyatri ilaçları yerine, duygularının, en başta sevgilerinin kullanılmasının daha tedavi edici olduğu bilgisini veriyor. Gönüllü çalışmanın, gönüllülüğün ruh ve beden sağlığına müthiş katkısı olduğunu bildiriyor. Kuş, köpek, kedi beslemenin, çiçek yetiştirmenin, sosyal etkinliklerin, beden eğitimi ve sporun, derin nefes uygulamalarının ruh sağlığımıza çok iyi geleceğini örneklerle açıklıyor. Ruh sağlığı iyi olan kişinin zihin ve beden sağlığının da iyi olacağını, ilaçlara ihtiyaç duymadan yaşayabileceğini söylüyor.

Meyve-sebze ve omega3 ağırlıklı beslenmenin beyin ve beden sağlığı açısından önemine dikkat çekiyor.

BU AÇIKLAMALARDAN ÇIKAN SONUÇ

Evet, ilaç kullanmadan yaşayabilmek, uzun ve sağlıklı bir ömür sürmek mümkün. Nitekim çevremde, 75-80 yaşlarında olduğu halde; tansiyon, diyabet, mide-gastrit, kalp-damar veya prostat gibi kronik hastalık ilaçlarına bağımlı olmadan yaşayanlar var. Ayrıca, aşağıda kısaca hayat hikâyesini okuyabileceğiniz, annemin dayısı merhum Mustafa Karabulut’un 90 yaşının üzerine kadar ilaç kullanmadan, bedenen ve zihnen, bütünüyle sağlıklı olarak yaşadığına şahidim.

Bunun sırrı ne?

Ortada sır falan yok! Bilmek var… Bedeni, özellikle beyni tanımak var… Yüreğin ve “duygusal beynin” sesini dinlemek var… Bilinçli yaşamak var.

x   x   x

İLGİLİ YAZILAR

Nev’i Şahsına Münhasır Celep Dayımız, Mustafa Karabulut

MUCİZE KAFAMIZIN İÇİNDE

Mükemmel Bir SAĞLIK, Sınırsız DİNÇLİK, Kalıcı MUTLULUK ve HUZUR

DERİN NEFES Uygulaması Her Derde DEVA mı?

İlacın Tehlikeli Yan Etkileri ve TÜRK’ÜN GELECEĞİ

 

[email protected]

Tarih: 19.03.2024 Okunma: 231

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Özgür DENİZ

22.03.2024 - 05:55

Basit gibi görünen ama derin ve muazzam bilgiler. Gerek alıntılar gerek katkılarla aydınlatıcı yazı için emeğinize, yüreğinize, bedeninize ve beyninize sağlık saygıdeğer güzelinsan saygıdeğer paşam saygıodeğer ağabey. kalben sonsuz teşekkürler. ilgiyle ve dikkatle okunacak bir yazı olmuş. yükte hafif pahada ağır bir yazı. saygılar.

İ.Hakkı Cengiz

22.03.2024 - 10:41

Teşekkür ederim Özgür kardeşim. Gönülden selâmlar...