İNGİLİZCE NEDEN ÖNEMLİDİR?

Lütfiye Kader - 30.12.2020

               İNGİLİZCE NEDEN ÖNEMLİDİR. ?

İnternetin olumlu yönlerinden biri de bana ilham veriyor olması. Çünkü tam bir sanal gerçeklik makinası. İyi, kötü, yalan, yanlış, bilimsel, bilim dışı, intihal( başkasının bilimsel yayınlarının kendine mal edilmesi yani akademik suç .) yani her şey var.

Aynı zamanda bir iletişim kaynağı. İletişim çağında yaşamamıza rağmen hepimiz, hemen hemen aynı yalnızlığı yaşıyoruz ne garip! Sosyal medyada binleri aşan arkadaşlarımız var. Ama kaçıyla tam anlamıyla iletişim içindeyiz!

 İnternette İngilizce dersi veren İngilizce öğretmeni Cengiz Hoca’nın verdiği istatistiki rakamlar çok dikkatimi çekti. Soruları şöyle: Acaba İngilizceyi Dünya’da kaç kişi konuşuyor?

 1. sırada İngilizce: Ana dili olan, olmayan 1 milyar 121 milyon kişi, en etkin dil olarak İngilizce konuşuyor.  2. sırada Çince: (1 milyar 107 milyon insan konuşuyor. Nüfusu çok fazla 1 milyar 436 milyon) 3.de Hintçe: 534 milyon 4.İspanyolca: 5.Fransızca: 285 milyon (Sömürgeci olduğundan işgal ettiği yerlere Fransızca öğretmiş) 6.Arapça: 274 milyon 7.Rusça:265 milyon 8.Bangla:262 milyon 8. Portekizce: 236 milyon 9. Endonezya: 198 milyon

Ana dili İngilizce olup da İngilizce konuşan insanların sayısı, yaklaşık 400 milyon. Ana dili  İngilizce olmayanların sayısı ise 750 milyon. Dünya’da ki konuşmaların sadece % 25  ‘i ana dilini konuşanlardan oluşuyor.% 75 ‘e yakını ana dili olmadığı halde İngilizce konuşuyor.

Peki; Neden İngilizce bu kadar çok konuşuluyor? İnternetin baskın dili İngilizcedir. Literatürün %80-90’ ı İngilizcedir. Bilgiye ulaşma dilinin  %54 ‘ü İngilizcedir. Günümüzde eğer İngilizce biliyorsanız bir bilim insanı ile konuşabilirsiniz. Bilim dili de bir dildir. Bilimden faydalanmak ve bilimi kaynak edinmek isteyenlerin, bilim dilini ve bu dili nasıl konuşup, nasıl anlayacağını öğrenmesi gerekir.

18.YY da başlayıp 21. YY da devam eden sanayi devrimlerinde, teknolojiyle, bilimle uğraşanlar karlı çıkmışlardır. Çünkü sanayi devrimiyle, ilk buharlı makineyi bulan James Watt, ilk uçağı icat eden, Amerikalı mucitler olan Wright kardeşler, sonra  Alexander Grahambell’in telefonu icadı, bilgisayarı bulan İngiliz matematikçi Charles Babbage ve niceleri   hep batılı bilim insanları tarafından icat edilmiştir.

Sanayi devriminin, öncüleri ve bilim insanları teknolojiyi yarattılar. Yani ABD ve İngiltere teknolojinin esas mimarlarıdır. Her icat kendi ana dilinde anlamlıdır. İngilizce dilinin dünyada en çok kullanılan dil olması, o dili konuşan insanların bilime, teknolojiye koydukları katkılar yüzündendir.

 Yukarıdaki buluşlar ve bilimle ile uğraşıların, dünyada İngilizcenin çok konuşulur olmasının ana nedeni olmakla birlikte, sömürgeleriyle kurdukları iletişimin, onları egemenlikleri altında tutarken, kimliklerini dillerini, kültürlerini asimile ( kendi benliğini ve özünü kaybetmek ) etmek, zorunlu olarak uyguladıkları bir baskının sonucunun da etkisi vardır.

Demek ki; ülkelerin egemenliği, dillerin egemenliği ile oluyor.  Dil milletlerin kimliklerini, kültürlerini, düşüncelerini, davranışlarını, ruhlarını, içinde barındırıyor.  M.Heidegger'in de dediği gibi, "dil varlığın evidir" Yunus Emre de, "dil hikmetin yoludur" diyor.

Peki; geçmişimize dönüp baktığımızda Osmanlı İmparatorluğu, bir göçebe imparatorluktur, Yerleşikliği ise, fetihlerle elde ettiği topraklar üzerinde yaşayan halkların servetleriyle yürümüş, payitaht kavgalarıyla, bir sürü israf kalemleriyle, yarınları düşünerek, bilime, sanata, eğitime ve kul olarak gördüğü vatandaşlarına, onları maddi manevi zenginleştirecek bir miras bırakmamıştır. Aksine yeni Türkiye Cumhuriyeti’ne ağır borçlar ve kapitülasyonlar bırakmıştır.

Osmanlı: insanlık adına ne bir keşif, ne bir buluş, ne bir bilim adamı, ne bir üretim atılımı içinde olmuştur. Hâlbuki savaşlarla elde ettiği topraklar üzerinde yaşayan insanların özgürlüklerine, dinlerine, dillerine, geleneklerine gösterdiği özeni ve korumayı, onlara kendi dilini, örfünü âdetini öğretip, onlardan da bilime, sanata, eğitime mesleklerine olan becerilerini halkının öğrenmesini sağlatsaydı, kim bilir Türkçe de resmi dil olarak sadece 3 ülkede ve Dünya’da ise 10 ülkede Türkçe konuşulmazdı.

Türkçe neden bilim dili değildir? Sorusu sanırım hepimizin en çok merak ettiği ve arzuladığı bir şeydir.

Doç.Dr. Ali Osman GUNDOGAN * Atatürk Üniversitesi KKEF. Felsefe Grubu Eğitimi Bölüm Başkanı 13.05.1997 tarihinde Atatürk Üniversitesi Türkiyat Enstitüsünce düzenlenen "Bilim Dili Olarak Türkçe" konulu paneldeki bildirisinde; Türkçe ‘nin neden bilim dili olmadığını şöyle açıklıyor. Acaba bir dil, bilim dili olabilmek için hangi vasıflara sahip olmalıdır?

1-      Bir dilin bilim dili olabilmesi için öncelikle o dilin eğitim-öğretim dili olması gerekir.

2-       Dil, soyut düşünüşe yatkın olmalı ve varlığa nüfuz etmede zengin çağrışımlar uyandıran kelimelere sahip olmalıdır.

3-      İnsan zihninin düşünmesine elverişli olmalı ve düşünceyi ifade edişte zorlanmamalıdır.

4-       Gelişmeye, zenginleşmeye uygun olmalı ve bilim ve teknoloji alanındaki yeniliklere karşılıklar üretebilmelidir.

5-      Bilim ve tefekkür yapabilecek bir terminolojiye sahip olmalı ve bu terminoloji kendini yenileyebilmelidir.

Türkçe kavram üretmeye uygun zengin bir dildir. Türkçe'nin bilim ve felsefe dili olmak bakımından, bugün içinde bulunduğu bazı güçlükler şöyle sıralanabilir.

1) Dilimiz için trajik bir tarihi geçmiş vardır.

2) Yabancı dille eğitime aşırı istek ve düşkünlük.

 3) Türkçeleştirme adına yapılan çalışmaların dili (Sadeleştirmek adına kısırlaştırmak)

Yabancı dille eğitime duyulan istek, ana dilimizin gelişmesini engellediği gibi bilgi üretme ve düşünme imkânını da yok etmektedir. Zaten yabancı dille eğitimi savunmak, Türkçe ile bilim ve felsefe yapılamayacağını söylemek, Türkiye'deki bilimsel hayatı bir yabancı dile endekslemek bundan sonra hiçbir bilim adamı ve filozofumuzun yetişmeyeceğini ve Türkiye'deki bilimsel hayatın medeniyete hiçbir katkısının olmayacağını söylemek çok büyük hata olur. Türklerin İslam kültür ve medeniyeti içine girmeleriyle birlikte, bilim dili olarak Arapçanın tercih edilmesi, Türkçe ‘ye Arapça ve Farsça kelimelerin girmesi, Türkçe'nin gelişmesini engellemiştir.

Karamanoğlu Mehmet Bey'in çabası, Kutadgu Bilig’deki saf Türkçe, Ali Şır Neva’nın "Muhiikemetü'l Ulgateyn" adlı eseri bu anlamda Türkçe ‘ye en büyük hizmetler olarak gösterilebiliniz. Bir Türk, Arapça ve Farsça kelimelerle düşünemediği ve onun zihninde yabancı kelimeler hiçbir çağrışım yaptırmadığı için, İngilizce ve Fransızca kelimelerle de düşünmesi mümkün değildir. Bilim ve felsefe yapmaya uygun bir düşünce faaliyetinin ancak anadiliyle düşünüldüğünde mümkün olacağını göstermektedir. Başka dillerden kelime alınması, "bir zihin tembelliğidir". Çünkü bilim ve felsefeye ait terminoloji yabancı kelimelerden meydana gelirse, bu kelimeler zengin çağrışımlar yaptıramayacağı için bu tür terminolojinin düşünmeye olumlu bir katkısının olabileceğini söylemek te pek mümkün değildir. Önemli olan, derin düşünme neticesinde ulaşılan kavramları Türkçe ifade edebilmektir. Eğer düşünmezseniz, icatlar yapmazsanız, felsefede yeni kavramlar icat edemezseniz, bilim ve felsefeye ait kavramları Türkçeleştirmekle de bir yere varamazsınız.

Ancak yabancı dil eğitimi ile yabancı dille eğitimi birbirinden ayırmak gerekmektedir. Çünkü yabancı dille eğitim yapan kurumların ana diliyle düşünemeyen insanlar yetiştirmesinden ötürü, kültürümüze ve bilim dünyamıza katkıları olabileceğini düşünmek, balığın kavağa çıkmasını beklemeğe benzer.  Türkçe'nin bilim dili olamamasının önemli nedenleri ve sorunları vardır. Kendi dil bilincine sahip olamayışımız, gelişen teknoloji ve kültürün esiri olmaya yatkınlık, dilimizin yok edilmesine izin vermemiz en büyük yanlışlarımızdır.

 Türk Dil Kurumu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932'de Atatürk'ün talimatıyla kurulmuştur. Amacı, "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek. TDK kavram üretme yönünde Türkçeyi zenginleştirmelidir.

 Her disiplinin bir felsefesi vardır. Temel bilimlerin, sosyal bilimlerin, yaşamın felsefesi vardır. Türkçe’nin bilim dili olmasını ve gelişmesini engelleyen engellerin kaldırıldığında, eğitim sistemimizde felsefe derslerini ilköğretimden itibaren öğretim programlarımıza koyduğumuzda, milli dil bilincine sahip olduğumuz zaman, şunları rahatlıkla söyleyebiliriz. Felsefenin kazandırdığı düşünme becerisi dilimiz aracılığıyla; varlığımıza, ( davranışımıza, kültürümüze, kimliğimize, bilime ve sanata) Dünya’da ayrı bir pencere açacaktır.

   Doç.Dr. Ali Osman Gündoğan’a teşekkür ederim.

                                                                 30.12.2020

                                                              Lütfiye Kader

                                       Emk. Uzm. Fen Bilimleri Öğretmeni                  

 

Tarih: 30.12.2020 Okunma: 1170

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

CENGİZ SAKMANLI

01.01.2021 - 15:42

Saygı değer Lütfiye hocam, İbretlik yazınızı okudum ve tüm sayfalarımda paylaştım. Eminim ki sonuna kadar okuyanlar kazanacaktır. Saygılarımla.

Lütfiye Kader

01.01.2021 - 15:57

Teşekkür ederim Cengiz hocam. Okuyan da okumayan da kazanacak . Bu bir kıvılcım olsun inşallah

Firdevs Togar

01.01.2021 - 16:48

Kader Hanım yazınızı sonuna kadar dikkatle okudum."Önemli olan derin düşünme neticesinde ulaşılan kavramlar Türkçe ifade edebilmek "fikrinin; Türk dilinin gelişmesi açısından izlenecek yol olduğunu düşünüyorum. "Ancak;yabancı dil eğitimi ile yabancı dille eğitim"birbirinden ayrı tutulması fikrinde tamamen katılıyorum.Her lisan bir insan düşüncesindeyim. Fakat lisan öğrenmek için öncelikle Türk dilini çok iyi bilmek,doğru öğrenmek gerektigini savundum yıllarca.Dil bir toplumun ortak malıdır.Toplumu bir arada tutar.Kendi dilimizi kaybetmeden yeni dil, hatta diller öğrenelim

Sinem Can

01.01.2021 - 16:54

Lütfiye Hocam, makalenizi Cengiz Sakmanlı Hocamın Facebook sayfasında gördüm ve çok beğendim. Ben de Cengiz Hoca sayesinde hiç bilmediğim İngilizce’yi severek öğrendim. Çok kolay anlatım şekli var. Üstelik güzel Türkçemizi doğru kullanmamız için her zaman bizi tembih ediyor. Yani İngilizce öğrenirken Türkçemizi de öğrenmiş oluyoruz. IELTS sınavından 8 puan aldım. Bu başarımı Cengiz Hocama borçluyum. Yazınız için ayrıca size çok teşekkür ederim.

İ. Hakkı Cengiz

06.01.2021 - 10:28

İngilizce diline gereğinden fazla önem atfetmekle beraber makalenin çoğu yerine katılmak mümkün. Fakat, "bilim ve felsefeye ait kavramları Türkçeleştirmekle de bir yere varamazsınız." ne demek? Rahmetli Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, Türkçe''nin çok güçlü bir bilim dili olduğu konusunda çok ısrarlı. Saygı ve selâmlarımla...