GEÇTİ DOST KERVANI, EYLEME BENİ!... Hilmi ÇAKIR

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 02.04.2017


Yaşam sürecinde, insanoğlu hep bir arayış içerisinde yol alır. Ya aradığını bulur, ya da  buldum zanneder. Zaman ve olaylar her şeyin ilacıdır. İlaçlar, acıdır ama, kullanmak zorunda kalırsınız. Kah şifa bulur, kah bulamaz, yeni reçeteler yazdırır, yola devam edersiniz. Yaşam bu ya!...

İnsanlar, mutlaka güven içinde olmak ve güven duyacağı dost elde etmek için, uğraş verir. Yaşamın her aşamasında, bu kural geçerlidir. Güzel ortamlarda oluşan  arkadaşlıklar, pek dostluğa dönüşemez. Genellikle Günlük olurlar. Dostlukları; yokluk, kıtlık, zorluk dönemlerindeki paylaşımlar oluşturur. Genellikle, çıkar ve menfaat son planda, İnsanlık ve fedakarlık ön planda olur. Böyle dar zamanlarda, birlikte olmak, uzun süreli dostlukları getirir ve geliştirir.

Dostla arkadaş arasındaki en büyük fark şudur. Dost hisseder ve hissettiğini size hissettirir. Ne kadar önemli değil mi? Ne zaman, başınızın dara düştüğünü o görür ve o an maddi ve manevi olarak yanınızdadır… Onun için, çok bulunmaz bunlar, Hint Kumaşı gibidirler. Aşık Veysel bile, bir ömür aramıştır onu. En sonunda, şu dizeleri bize armağan etmiştir. “Dost dost diye nicesine sarıldım./Benim sadık yarim kara topraktır!” diyerek kara toprakla buluşmuştur.

Vefa; insan olabilmenin en önemli vasıflarındandır. Geçmişi unutmamak, unutturmamaktır. Ortak yaşam sürecinde, geçirilen iyi kötü günlerin hatırına, daha sonraki yıllarda, hiçbir karşılık beklemeksizin, o gün elinizden tutan,yanınızda olan, yadım eden, zor ve dar günlerde, dayanışma içinde olduğunuz kişileri, düze çıktığınız zaman unutmamaktır. Vefa olmadan, dostluk  da olmaz.

Maddi-çıkarcı, günümüz dünyasında, içinde boğulduğumuz, bir de sanal dünya geliştirdi insanoğlu. İşler tam bir çıkmaza girdi. Aynı evin içinde sohbet de bitti. Bir bardak suyu bile, WhatsApp’dan isteyecek duruma gelindi. Şimdi, bu aşamaya gelmiş bir toplumda, dostlukların gelişme imkanı var mı? Aynı masada oturan dört arkadaşın, hepsi ayrı dünyaların içinde. Sadece, çaylar gelince bir bardak sesi duyuyorsunuz. Sohbet bitmiş, tartışma, dertleşme, fikir alış verişi hepsi yalan olmuş! Hasbelkader, yanındakine bir şey sorsan, sana hemen yolunu gösteriyor. “Google Hazretlerine bak, o ne diyorsa doğrudur.” deyip, sanal dünyadan kafasını bile kaldırmıyor.

Menfaatin, çıkarın her şeyin başında görüldüğü bir toplumda, dost kervanına katılma şansınız, günden güne yok oluyor. Bugün, en yakın akrabalar bile, kendi aralarındaki ilişkilerde çıkarı göz önünde bulundurmaktadır. Menfaati varsa sizden, size yanaşıyor, işi bitince uzaklaşıyor. Toplumun realitesi acı da olsa budur. Çevrenin kalabalık olabilmesi için, ya çok paranız olacak, ya da, iyi bir makamınız olacak. Yani iyi süt vereceksiniz. Süt verdiğiniz sürece, sizden iyisi yok, süt kesildiği zaman, bir anda, çil yavrusu gibi o kalabalık, dost sandıklarınız kendiliğinden yok olurlar. Post gittiği için, dost sandığınız kervan da yok olup gider. Birden, dilinizden Pir Sultan Apdal’ın o güzel dizeleri sıralanıverir. “Geçti dost kervanı, eyleme beni!” Onun için bugüne kadar gerçek dosta ulaşamadıysanız, o Kaf Dağının arkasında kalmıştır.

Hilmi ÇAKIR

01.04.2017

Tarih: 02.04.2017 Okunma: 854

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?