AYAKKABI KUTUSU VE PARA SAYMA MAKİNESİ İLLÜZYONLARI

İsmail Hakkı CENGİZ - 15.01.2015

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Bu iki nesne meşhur olduktan bir ay kadar sonraydı… Bütün Türkiye bunları konuşuyor… Bendeniz de o sıralar İstanbul’dayım… 78 yaşındaki bir yakınımdayım… Bir anda kendimizi bu konuları hararetli bir şekilde tartışırken bulduk…

Ben, “ayakkabı kutuları, milyonlarca dolar, para sayma makinesi ve 700 bin liralık kol saati”nn TV’deki görüntülerinin her şeyi kanıtladığını söyledikçe, yakınım, “Yahu, sen aydın bir adamsın, böyle şeylere nasıl inanırsın? Onların hepsi resim, resim” diyordu…

78 yaşındaki yakınıma göre, ekranlarda gördüğümüz her şey illüzyondan ibaretti!

Yani televizyonlar “olmayan bir şeyi” tekrar tekrar gösteriyorlardı.

Böyle bişey mümkün mü?

Evet, mümkün!

Bırakın kutuları, makineleri, saatleri; o sihirli kutu ölmeyenleri ölmüş gibi bile gösterebiliyor, hepimizi de inandırıyor. Dolayısıyla, yakınım haklı olabilirdi.

Tâ ki o “resimlerde gösterilen” ve “el konulduğu” bildirilen “milyon dolarlar” “sahiplerine” iade edilinceye kadar… Kimmiş sahipleri? Bir sene önce ekranlarda söylendiği gibi bir bankanın genel müdürü ve o günkü İçişleri Bakanı’nın oğlu…

x   x   x

O yakınımla bir daha görüşemedik. Bir sene evvel “resim, resim” dediklerine şimdi ne diyor olabilir?

Bilimsel bir tahminde bulunmaya çalışalım…

Elimde bize yardımcı olabilecek bir yayın var: Amerikalı psikolog Daniel Goleman’ın, “Hayatî Yalanlar, Basit Gerçekler” adlı eseri…

Yazar, yaşanmış bir olayla gerçeklerin nasıl ters yüz edildiğini, inkârın aşamalarını ve gerçekle yüzleşmenin bedelini ve kaçınılmazlığını yalın bir şekilde anlatıyor:

Sapasağlam, genç bir baba aniden ölür… Ardında iki oğul bırakır (biri 9-10 yaşlarında olsa gerek)… Akrabaları, babanın ölümünü küçük çocuktan saklamaya karar verirler ve onu, cenazeye götürmek yerine, ağabeyiyle sinemaya gönderirler… Aslında her şeyin farkında olan çocuk olayı sorgulamaz ve babasına ne olduğunu sormaz… Bu, gerçeği “unutmak ve unuttuğunu da unutmaktır”.

Burada “inkâr ve tersine çevirme” vardır… “Gerçekte olan değil, bunun tam tersi söz konusu edilir.” Baba ölmemiş gibi davranılır, hakkında konuşulmaz, sual sorulmaz, yaşıyormuş farz edilir.

 “İnkâr ve tersine çevirme”nin çok çeşitli mekanizmaları vardır. “İnkârcı”, bu ruh hâllerinin birini veya birkaçını yaşar veya bu mekanizmaları farkında olmadan hayatına uygular. Şöyle:

1. “Yansıtma: Eğer bir kimsenin duyguları baş edilmeyecek kadar fazlaysa zihin onları uzaklarda bir yerlerde işler”. Ölümün meydana getirdiği üzüntü, çevreye kızgınlık sanki kendine ait değilmiş gibi davranılır.

2. “Yalıtma: Tatsız olay değil fakat bu olayın uyandırdığı duygular bastırılır… Burada gerçekler aynı olarak kalırlar fakat bunlarla beraber ortaya çıkması gereken duygulardan yoksundurlar”. Bastırılan duygular bilinçaltında birikir.

3. “Akılcılaştırma: Kişi kendine sığınabileceği bir hikâye yaratır. Bu yalnızca kendimize değil fakat başkalarına da çekinmeden söylediğimiz kurnaz yalanlardır.”

4. “Yüceltme: Dürtüler, her ne kadar değiştirilmiş şekillerde olsalar da onaylanırlar. Çalma dürtüsü, bankacılık mesleğinde başarı kazanmak olarak yeni bir bedene girer; çığlık, bir şarkı şeklinde görünür; tecavüz etme dürtüsü, kur yapma kıyafetini giyinir.”

Ve şunlar eklenir:

5. “Seçici dikkatsizlik: hoşuma gitmeyenleri görmem.

6. “Otomatizm: Yaptığımın farkında değilim.

Yaptıklarımızın çoğu otomatik olarak yapılır ve bizi rahatsız edecek unsurların, olayların üzerini kaplar, örter. Seçici dikkatsizlikte, algılananların bir kısmı, farkındalığa (şuura) ulaşmadan önce çıkarılır.” (Goleman, Hayatî Yalanlar, Basit Gerçekler, S.158-177)

Bu aldatıcı mekanizmalar, gerçeği ilelebet saklamaya hizmet edemez. Kişi eninde sonunda gerçekle yüzleşmek zorundadır. Babasını kaybeden çocuk örneğinde, çocuk büyüdükçe acı gerçeği kabullenmeye başlayacaktır. Lâkin inkârın bir bedeli vardır. Daniel Goleman bu bedelin, “tekrar tekrar hatırlamak” olduğunu söylüyor. Bu hatırlamalar kişinin hayatında bir “takıntı” olarak kalıyor ve iş, aile, sosyal bütün hayatında etkili olabiliyor.

x   x   x

Elbette bu “inkâr” mekanizmaları bizler için de geçerli… Biz de “Yansıtma”, “yalıtma”,

“Akılcılaştırma, bir hikâye yaratma”,

 “hoşumuza gitmeyeni görmeme” eğilimindeyiz.

Tabii biyere kadar!

Geçen sene 78 yaşında olan yakınım, gerçekle yüzleşebilecek mi?

Hiç kuşkusuz!

Büyüdükçe, gerçekleri kabullenmeyi öğrenecek!

 

x   x   x

GÜNÜN ÇİZGİSİ, baattinkarikaturleri.blogspot.com'dan



Tarih: 15.01.2015 Okunma: 651

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?