TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 02.02.2013


Orhan Karataş / ORTADOĞU / 22 Ocak 2013

ÖNCE bir tespit yapalım. AKP'nin bir toplum mühendisliği ürünü olduğu, özel bir misyonla kurulduğu ve siyaset sahnesine sürüldüğü, artık net ve kesin olarak ortaya çıkmıştır. 28 Şubat ve kasıtlı ekonomik krizlerle zemin hazırlanmış, meydan boşaltılmış ve AKP iktidara taşınmıştır.

Millet düşmanları sıraya girdi

Bunun sonucudur ki, AKP kendisine iktidar yolu açanların beklentilerini boşa çıkarmamıştır. Devletin genleriyle oynanmış, milli birliği dinamitlenmiş, bölünmez bütünlüğü tartışılmaya başlanmış ve içeride ve dışarıda bu ülkeyle, bu milletle meselesi olan her kim varsa sıraya girmiştir. BOP Eşbaşkanlığı görevi ve bu görevin gerekleri her şeyin önüne geçmiş, Türkiye buna göre yeniden yapılandırılmıştır. Sonuçları ortadadır. Dışarıda bütün komşularıyla savaşın eşiğine gelmiş, saygınlığı ve itibarı yerlerde sürünen, iddia ve önceliklerini kaybetmiş, her türlü etkiye ve tehlikeye açık bir ülke. İçeride lime lime edilmiş, devletle ve milletle hesabı olanlar coşturulmuş, bölünmenin eşiğine getirilmiş, yarın ne olacağı belli olmayan bir süreç.

Ne oldu bu millete?

Bütün bunları anlıyoruz ve değerlendirebiliyoruz. Ama bir türlü anlayamadığımız ve kabul edemediğimiz şey şudur: Türkiye Cumhuriyeti gibi, yüzde 99'u Müslüman olan, vatan ve bayrak sevgisinin her zaman zirvede olduğu, en zor ve sıkıntılı dönemlerinde milli birliğin, dayanışmanın, paylaşmanın mükemmel örneklerini vermiş bir millet bu durumu nasıl kabullenebilir? Bu kabullenmeyi, bu sessizliği ve boş vermişliği hiçbir ölçüye, hiçbir değere sığdıramıyoruz. Bunun sonucudur ki, "muhalefet dediğimizi yapmaz ve bize destek olmazsa, Anayasa değişikliğine gider, yüzde 70'le kabul ettiririz" diyebiliyorlar. Muhalefetten kast ettikleri MHP'dir. Çünkü MHP dışında zaten muhalif olan kimse kalmamıştır. İstedikleri destek ülkenin federasyona dönüştürülmesi, ayrıştırılması ve sonunda bölünmesi içindir. Ve en acı olanı, en vahim olanı Türk milletinin bunu yüzde 70 oranda kabul edeceğini, çok pişkince söyleyebilmeleridir.

Sokakların hali

Bu cesareti nereden bulduklarını anlamak hiç zor değildir. Sokaklara ve medyaya bakmak yeterlidir. Bugün Türkiye sokakları işgal edilmiş, kendi içinde birlik ve beraberliğini kaybetmiş bir görüntü veriyor. Yazılısıyla, görseliyle Türk medyası bölünmenin, dağılmanın ve yok olmanın borazanlığını yapıyor. Hiç uzatmaya ve geriye gitmeye gerek yok. Sadece son bir hafta içinde yaşananlara bakmak yeterlidir. İlginç bir tesadüfle 3 tane olay yaşadık. Birincisi Paris'te 3 PKK'lı teröristin kendi iç hesaplaşmalarıyla öldürülmeleridir. Bunların içinde olan ve PKK kurucusu ve yöneticisi olduğu söylenen Sakine Cansız'ın Kürt kökenli değil, aslında bir Ermeni olduğu da ortaya çıktı. Ve şu işe bakın ki, böyle bir ihanet, böyle bir kalleşlik Türkiye'nin en önemli ve hayati meselesine dönüştü. AKP öncesinde bırakın ülkeye sokulmasını, isimlerinin anılması bile mümkün olmayan bu teröristler büyük kahramanlar olarak getirildiler. Bu bahaneyle Diyarbakır başkent ilan edildi. PKK paçavraları her tarafa asıldı. Devleti yok ettiler ve meydanı tamamen PKK'ya bıraktılar. Sonra da utanmadan çıkıp, "olay çıkmadı, barış kazandı" gibi laflarla bu milletle alay ettiler. Ve ne acıdır ki, bu millet bunu hazmetti.

Meydan okuma bahanesi

Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgili ne düşündüğümüzü daha önce defalarca anlattık. Bu katliamın, bu ülke ve millete yapılabilecek en büyük kötülük olacağını, bunun üzerinden her türlü istismarın, her türlü ihanetin meydan bulacağını daha ilk gün yazdık. İşte geldiğimiz nokta. Yıl dönümleri bile devlete baş kaldırmanın, Türk milletine meydan okumanın bahanesini oluşturuyor. Ellerinde "hepimiz Ermeniyiz" pankartlar taşıyan binlerce kişi sokaklara dökülüp, her türlü yakıştırmayı, yalanı, iftirayı bu devlete ve bu millete sıralayabiliyor. Ve ne acıdır ki, bu millet bunu hazmediyor.

Bu sicil kimin?

Tesadüfe bakın ki, aynı günlerde Gazeteci Mehmet Ali Birand hayatını kaybetti. Birand'ın kim olduğunu bu millet bilmiyor mu? "Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar zengin bir ülkedir" diyebilen, İmralı canisini dağda ziyaret ederek itibarlı duruma gelmesinin ilk adımlarını atan, bu milletin değerleriyle, bu devletin kurumlarıyla her zaman kavgalı olan, beş şehitten aşağısının haber değeri taşımadığını söyleyebilen, TRT ile ilgili utanç davasında mahkumiyet alan ve Belçika vatandaşlığına geçen Mehmet Ali Birand değil miydi? Sanki bu sicil onun değilmiş, sanki bu ülkede başka hiçbir gazeteci yetişmemiş, sanki büyük ve eşsiz bir kahraman gibi bir rüzgar estirilmesini ve bütün Türkiye'nin ayağa kaldırılmasını da ne yazık ki, bu millet hazmetti.

Ya kardeşlik, ya kalleşlik

Ne oldu bize? Ne oldu bu millete? Bir defa daha ve altını çizerek soruyorum: Yüzde 99'u Müslüman olan, vatan ve bayrak sevgisinin her zaman zirvede olduğu, en zor ve sıkıntılı dönemlerinde milli birliğin, dayanışmanın, paylaşmanın mükemmel örneklerini vermiş bir millet bu durumlara nasıl düşebilir? İşte böyle bir boş vermişliğin olduğu, böyle bir vurdumduymazlığın yaşandığı bir ülkenin iktidarı da AKP oluyor. Nasıl da her şey birbirini tamamlıyor? MHP lideri sayın Bahçeli'nin geçen hafta grup toplantısında sorduğu "Türkiye nereye gidiyor?" sorusunu tekrar ve ısrarla soruyoruz ve şu tespitini bir defa daha hatırlatıyoruz: "Bundan sonra; Ya yurdum diyeceğiz, ya da yutulacağız. Ya bütünlük diyeceğiz, ya da büküleceğiz. Ya kardeşlik diyeceğiz, ya da kalleşliklere göz yumacağız. Ya milliyetçilik diyeceğiz, ya da mihnete razı geleceğiz. Ve elbette ya herkesle birlikte var olacağız, ya da vampirlere yem olacağız. Bize göre başka bir alternatif kalmamıştır."

Tarih: 02.02.2013 Okunma: 693

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?