Vatandaşlık Bilinci ve Vatan

İsmail Hakkı CENGİZ - 09.08.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


 

“Vatan” kavramı çok eski… Binlerce yıllık bir mazisi var. Kutsal, dokunulmaz, neredeyse bir tabu! Hamasi bir terim. “Yurt” öyle değil.

“Vatan” denilince heyecanlanırız. İçimiz titrer.

“Vatan” için gözümüzü kırpmadan ölürüz.

*                 *                 *

Bu, uğrunda gözümüzü kırpmadan öldüğümüz varlıktan türetilen “vatandaşlık” kavramı ise oldukça yeni bir terim. Batı için 250-300, Türkiye için 120-130 yıllık bir geçmişi var.

“Vatan” bilinci köklü... Onun bir karış çorak parçası asla, kimseye verilmez.

Vatandaşlık bilinci ise kökleşmemiş… Gerçi, böyle bir bilincin Batı’da var olduğu bildirilir fakat ülkemizde “yok” denecek kadar zayıf olduğunu söyleyebiliriz.

*                 *                 *

Hâlbuki bugün geldiğimiz noktada, “vatandaşlık bilinci” vatan bilincinden daha önemli.

Günümüzde vatanı koruyabilecek en güçlü, en etkili silah vatandaşlık bilincidir. Artık, sadece ölerek vatanı ve vatan bütünlüğünü koruyamazsınız.

Bugün, vatana sahip çıkan, onu koruyan “kahraman”; “vatanımın bir karış çorak toprağı için ölürüm” diyenden ziyade, “vatanımın her karış çorak toprağını yeşertirim” diyebilenler ve bunu gerçekleştirenlerdir.

*                 *                 *

“Vatandaşlık” terimi, elbette hamasî değil, hukukî bir terim.

Bu kavramın getirdiği hem haklar, hem görevler, hem de sorumluluklar var. “Vatandaşlık bilinci” hem hakların, hem de görevlerin farkında olmayı gerektirir.

Eğitim, sağlık, güvenlik vb. hizmetleri almak vatandaşın hakkı; vergisini ödemek, kanunlara uymak vb. görevi; oy vermek vb. de hem hak, hem de görevidir.

Bunlardan ötesi ve önemlisi ise vatana sahip çıkma bilinci ve sorumluluğudur.

Vatandaşlık görevlerimizi resmî olarak yerine getirmek vatana sahip çıktığımızı kanıtlamaz.

Vatana sahip çıkabilmek, çok yüksek bir vatandaşlık bilincini gerektirir.

*                 *                 *

Cadde ve sokakların temizliği-kirliliği üzerinde sıklıkla duruyorum. Çünkü pek çok etkenle birlikte, sokaklara sahip çıkmak, kirli veya temiz olması, vatandaşın vatana sahiplenmesi veya sahiplenmemesinin son derece net bir göstergesidir.

Evlerimizle mukayese edelim…

Kirada bile oturuyor olsak, şu ev bizimdir. Kapı eşiğinden balkon diplerine kadar her yer, köşe bucak tertemizdir. Evin herhangi bir yerinde çöp, kâğıt parçası veya izmarit olabilir mi? Kazara olsa bile hemen alır, “çöp”e atarız. “Evimiz”i o kadar kıskanç bir şekilde sahipleniriz ki; çoğu ev kadını, en sevdiği misafirlerinin bile ayakkabılarını kapının dışında çıkarttırır. Evin girişi dahi kirlenmesin diye!

*                 *                 *

“Evimiz”e gösterdiğimiz sahiplenmenin onda birini olsun neden cadde ve sokaklarımıza göstermeyiz, habire kirletiriz, çöpleri kutularına atmayız?

Çünkü sokak ve caddeler bizim değil!

Kimin?

Bilmiyoruz! Belediyenin, devletin, hükümetin…

Peki; belediye, hükümet, devlet kim, kimin?

Bizden başka herkes, herkesin!

Vatan kimin?

Biziiim!

*                 *                 *

Tabii “vatandaşlık bilincini”, durduğumuz yerde kazanamayacağımız açıktır.

Devlete; onun en temel organları olan belediyelere, hükümetlere; özellikle bu organların başındakilere çok büyük iş düşüyor.

Zirvedekiler, kendilerinde “muazzam bir vatandaşlık bilinci” olduğunu göstermeli, hissettirmeli ve vatandaşa yansıtmalıdır.

Makamlarında memlekete hizmet, taş üstüne bir taş daha koymak, “çorak yerleri yeşertmek” için bulunduklarını ispat etmeli, icraatlarıyla bunu göstermelidirler.

Ülkede yönetim sorumluluğu alan kişilerin; ailelerinden fazla vatandaşı ve vatanı düşündükleri, onlara sahip çıktıkları konusunda vatandaş tam bir inanç sahibi olabilmeli, yönetenlerin şahsi menfaatlerine yönelik icraatlar yaptıklarına dair en küçük bir şüphe, en basit bir dedikodu bahis mevzuu bile olmamalıdır.

Ancak böyle lider-yöneticilerin varlığı vatandaşa güzel örnek olur.

Ancak böyle liderler vatandaşın da vatana sahip çıkma bilincini sağlayacak program ve projeler üretip, uygulanmasını sağlayabilirler.

*                 *                 *

Ülke insanının vatana sahip çıkmamasından mustarip olduğunu, yaşadığı dönemde merhum Mehmet Akif şu iki mısra ile dile getirmişti:

Sahipsiz kalan bir memleketin batması haktır,

Sen sahip olursan bu memleket batmayacaktır.

Akif’in bu seslenişinden neredeyse yüz yıl sonra, vatandaşın vatana sahip çıkmamasından bugün biz de ıstırap duyuyoruz.

Önceki Yazılar

Tarih: 09.08.2008 Okunma: 750

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Ekrem Şama

27.06.2008 - 10:09

5400 sene önce meydana gelmiş bir olaydan bize ne? Dememek gerek. Galiba gündem aynı, tartışmalar aynı. Belki de bizim durumumuzun 5400 sene önceki görüntüsü... :) Her neyse yazarımız kurguyu iyi oturtmuş... Yorumlarda şiir pek düzgün görünmese de bir şiirimi eklemek istiyorum. Konu ile ilgili olduğundan: AMUTTAKİ GENÇLİK Görün neler oldu, şu gençlik ne halde? Hiç ümit olur mu, böyle istikbalde? Şimdi gerçekleşen acep hangi niyet? Artık ilkokulda silahlı cinayet... Genç yürütülüyor adeta amutta Gözleri, ağzına düşecek armutta... Kolları kullanır bacak niyetiyle, Ağız görevlidir defi hacetiyle. Her lafın başına koyarak sin kafı, Tenasül uzvuyla söyler sanki lafı... Onbeşinden önce Allah Kuran yasak, İnkar edersiniz, bizler anlamasak... Ekrem Şama

özgür deniz

27.06.2008 - 20:30

keşke herkes herkesin işine karışmasa ve haddini bilse...varlık çelişki üzerine yaratılmış gibi ki hiç ciddi çözüme ulaşılmıyor ya da ortak noktada buluşulmuyor..gerçekten aydınlatıcıydı.yüreğinize sağlık..saygı selam dua muhabbet umut ile

Ekrem Şama

27.06.2008 - 10:09

5400 sene önce meydana gelmiş bir olaydan bize ne? Dememek gerek. Galiba gündem aynı, tartışmalar aynı. Belki de bizim durumumuzun 5400 sene önceki görüntüsü... :) Her neyse yazarımız kurguyu iyi oturtmuş... Yorumlarda şiir pek düzgün görünmese de bir şiirimi eklemek istiyorum. Konu ile ilgili olduğundan: AMUTTAKİ GENÇLİK Görün neler oldu, şu gençlik ne halde? Hiç ümit olur mu, böyle istikbalde? Şimdi gerçekleşen acep hangi niyet? Artık ilkokulda silahlı cinayet... Genç yürütülüyor adeta amutta Gözleri, ağzına düşecek armutta... Kolları kullanır bacak niyetiyle, Ağız görevlidir defi hacetiyle. Her lafın başına koyarak sin kafı, Tenasül uzvuyla söyler sanki lafı... Onbeşinden önce Allah Kuran yasak, İnkar edersiniz, bizler anlamasak... Ekrem Şama

özgür deniz

27.06.2008 - 20:30

keşke herkes herkesin işine karışmasa ve haddini bilse...varlık çelişki üzerine yaratılmış gibi ki hiç ciddi çözüme ulaşılmıyor ya da ortak noktada buluşulmuyor..gerçekten aydınlatıcıydı.yüreğinize sağlık..saygı selam dua muhabbet umut ile