Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
“Vatan” kavramı çok eski… Binlerce
yıllık bir mazisi var. Kutsal, dokunulmaz, neredeyse bir tabu! Hamasi bir
terim. “Yurt” öyle değil.
“Vatan” denilince heyecanlanırız. İçimiz
titrer.
“Vatan” için gözümüzü kırpmadan ölürüz.
* * *
Bu, uğrunda gözümüzü kırpmadan
öldüğümüz varlıktan türetilen “vatandaşlık”
kavramı ise oldukça yeni bir terim. Batı için 250-300, Türkiye için 120-130
yıllık bir geçmişi var.
“Vatan”
bilinci köklü... Onun bir karış çorak parçası asla, kimseye verilmez.
Vatandaşlık bilinci ise kökleşmemiş…
Gerçi, böyle bir bilincin Batı’da var olduğu bildirilir fakat ülkemizde “yok”
denecek kadar zayıf olduğunu söyleyebiliriz.
* * *
Hâlbuki bugün geldiğimiz noktada, “vatandaşlık bilinci” vatan bilincinden
daha önemli.
Günümüzde
vatanı koruyabilecek en güçlü, en etkili silah vatandaşlık bilincidir. Artık,
sadece ölerek vatanı ve vatan bütünlüğünü koruyamazsınız.
Bugün, vatana sahip çıkan, onu
koruyan “kahraman”; “vatanımın bir
karış çorak toprağı için ölürüm” diyenden ziyade, “vatanımın her karış çorak toprağını yeşertirim” diyebilenler ve bunu
gerçekleştirenlerdir.
* * *
“Vatandaşlık”
terimi, elbette hamasî değil, hukukî bir terim.
Bu kavramın getirdiği hem haklar, hem
görevler, hem de sorumluluklar var. “Vatandaşlık
bilinci” hem hakların, hem de görevlerin farkında olmayı gerektirir.
Eğitim, sağlık, güvenlik vb.
hizmetleri almak vatandaşın hakkı; vergisini ödemek, kanunlara uymak vb.
görevi; oy vermek vb. de hem hak, hem de görevidir.
Bunlardan ötesi ve önemlisi ise
vatana sahip çıkma bilinci ve sorumluluğudur.
Vatandaşlık görevlerimizi resmî
olarak yerine getirmek vatana sahip çıktığımızı kanıtlamaz.
Vatana sahip çıkabilmek, çok yüksek
bir vatandaşlık bilincini gerektirir.
* * *
Cadde ve sokakların
temizliği-kirliliği üzerinde sıklıkla duruyorum. Çünkü pek çok etkenle
birlikte, sokaklara sahip çıkmak, kirli veya temiz olması, vatandaşın vatana
sahiplenmesi veya sahiplenmemesinin son derece net bir göstergesidir.
Evlerimizle mukayese edelim…
Kirada bile oturuyor olsak, şu ev
bizimdir. Kapı eşiğinden balkon diplerine kadar her yer, köşe bucak
tertemizdir. Evin herhangi bir yerinde çöp, kâğıt parçası veya izmarit olabilir
mi? Kazara olsa bile hemen alır, “çöp”e
atarız. “Evimiz”i o kadar kıskanç bir şekilde sahipleniriz ki; çoğu ev
kadını, en sevdiği misafirlerinin bile ayakkabılarını kapının dışında
çıkarttırır. Evin girişi dahi kirlenmesin diye!
* * *
“Evimiz”e gösterdiğimiz sahiplenmenin
onda birini olsun neden cadde ve sokaklarımıza göstermeyiz, habire kirletiriz,
çöpleri kutularına atmayız?
Çünkü
sokak ve caddeler bizim değil!
Kimin?
Bilmiyoruz!
Belediyenin, devletin, hükümetin…
Peki; belediye, hükümet, devlet kim,
kimin?
Bizden başka herkes, herkesin!
Vatan
kimin?
Biziiim!
* * *
Tabii “vatandaşlık bilincini”,
durduğumuz yerde kazanamayacağımız açıktır.
Devlete; onun en temel organları olan
belediyelere, hükümetlere; özellikle bu organların başındakilere çok büyük iş
düşüyor.
Zirvedekiler, kendilerinde “muazzam bir vatandaşlık bilinci”
olduğunu göstermeli, hissettirmeli ve vatandaşa yansıtmalıdır.
Makamlarında
memlekete hizmet, taş üstüne bir taş daha koymak, “çorak yerleri yeşertmek”
için bulunduklarını ispat etmeli, icraatlarıyla bunu göstermelidirler.
Ülkede yönetim sorumluluğu alan
kişilerin; ailelerinden fazla vatandaşı ve vatanı düşündükleri, onlara sahip
çıktıkları konusunda vatandaş tam bir inanç sahibi olabilmeli, yönetenlerin
şahsi menfaatlerine yönelik icraatlar yaptıklarına dair en küçük bir şüphe, en
basit bir dedikodu bahis mevzuu bile olmamalıdır.
Ancak
böyle lider-yöneticilerin varlığı vatandaşa güzel örnek olur.
Ancak böyle liderler vatandaşın da
vatana sahip çıkma bilincini sağlayacak program ve projeler üretip,
uygulanmasını sağlayabilirler.
* * *
Ülke insanının vatana sahip
çıkmamasından mustarip olduğunu, yaşadığı dönemde merhum Mehmet Akif şu iki
mısra ile dile getirmişti:
Sahipsiz
kalan bir memleketin batması haktır,
Sen
sahip olursan bu memleket batmayacaktır.
Akif’in bu seslenişinden neredeyse
yüz yıl sonra, vatandaşın vatana sahip çıkmamasından bugün biz de ıstırap
duyuyoruz.
Önceki Yazılar