DİN

İsmail Hakkı CENGİZ - 01.05.2012

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

Çok şükür, Müslüman Türkiye’de doğmuşuz ve dinimiz de “İslâm” olmuş.

Dinî vecibeler, din kuralları, ibadetler doğumdan ölüme kadar bizimle birlikte...

Dolayısıyla “din”i iyice öğrenmemiz lâzım.

Aklımız ermeye başladığından itibaren ana-babamızdan, büyükannelerimizden bilgiler dimağımıza akmaya başladı. Adımızı ezberlemeden önce bazı sureleri ezberledik.

İlkokuldayken, yaz aylarında “Kur’an Kursları”na gönderildik. Eski yazıyı öğrenmeye, İslâm’ı özümsemeye çalıştık. İyi birer Müslüman olabilmemiz için hocalarımız ellerinden geleni yaptı.

x   x   x

Evlenip çocuk sahibi olunca, aynı yoldan kendi çocuklarımız geçti.

İlköğretimdeki çocuklarımıza eski yazıyı öğretmeye çalıştık. Yaz aylarında “subay lojmanları”nın yakınındaki Kur’an Kursu’na gönderdik.

Onlar da dinini, diyanetini bilen, imân sahibi birer Müslüman olsun diye gayret ettik.

x   x   x

Yıllar, din bağlamında ahenk içinde akıp geçiyordu.

Evet, hayatımızda dinin çok çok çok önemli bir yeri vardı.

Fakat nihayet bir vicdan meselesiydi.

Ne kimse “dindar” olma iddiasındaydı...

Ne de kimsenin “dini”, “dindarlığı” sorgulanırdı.

Bu ülke, 1996-97 yıllarında “dini politikaya alet ettiği” iddia edilen Erbakan iktidarını yaşadı. O dönemde bile nihayet din bir vicdan işiydi. İktidar tarafından kimsenin dindarlığının sorgulandığı falan yoktu. 28 Şubat’ta, Erbakan’a büyük haksızlık yapıldığı, şimdi daha iyi anlaşılıyor.

x   x   x

BUGÜN

2002 Kasım’ından beri ülkede, sürekli “din”e gönderme yapan, hemen her icraatında “dini ölçü aldığını” söyleyen bir iktidar var.

Bu iktidar mensupları duraksız, her gün, her yerde, her fırsatta ne kadar “Müslüman”, ne kadar “dindar” olduklarını vurguluyor, “dinî akıdeleri ve kaideleri” öne çıkarıyor.

x   x   x

E, doğal olarak “dindar” olduğunu ve dine uygun davrandığını öne süren bir iktidarı sen de o yönden sorguluyorsun!

İslamiyet’in emir ve yasaklarına ne denli uygun davranıyorlar diye...

Bakıyoruz...

Bakıyoruz...

Bize doğduğumuz günden beri öğretilen, bizim Mukaddes Kitabımızda okuduğumuz emir ve yasaklara hiç de hassas olunmadığını görüyoruz.

Misâl; Kur’an-ı Kerim, en fazla “cömertliği” emrediyor.

Bu hükümetin işçiye, memura, emekliye “cömert” davrandığı söylenebilir mi? Sadece “asgarî ücret”in miktarına bakmak bile AKP iktidarının “cömertlik” hususunda sınıfta kaldığını görmeye yeter.

Sonra, dinimiz “adalet”i emrediyor. Bu iktidarın bütün kesimlere “adil” davrandığını söylemek mümkün mü? Devletin kaynaklarını 75 milyona hakça dağıttığını iddia edebilir miyiz?

Sonra, “dinde derinleşenler” öteden beri Amerika’yı “şerrin kaynağı” olarak görüyor ve onunla mücadele edilmesi gerektiğini söylüyor.

“Dindarım” diyen AKP ile Amerika’nın arasından ise su sızmıyor.

Onu destekleyen medya Amerikan hayranı... Dün (30 Nisan), öğlen saatlerinde, TGRT Haber’e  bir akademisyen çıkmış “Kargaşa arttıkça Suriyeliler Amerika’ya buyurun diyecek” beyanında  bulunuyor, kanal da bu sözleri büyük puntolarla altyazı olarak veriyordu.

Müslümanlık bu mudur?

(Bitmedi)

x   x   x

LEMAN'DAN



Tarih: 01.05.2012 Okunma: 612

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?