12’DEN VURANLAR VE ÖPÜCÜK POLİTİKASI

İsmail Hakkı CENGİZ - 13.09.2011

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


12’den vuranlar büyük itibar kazanır, nüfuzları artar, üstelik çevrelerinde hayranlık uyandırırlar…

İlk önce Kenan Evren 12’den vurmuştu.

Tam 31 sene evvel… Dünya-âlem hayran olmuştu. Gayet büyük prestij kazanmıştı. Bu prestij, hayranlık ve kitleler üzerindeki itibar onu “kanun benim” noktasına taşımıştı. Kendine göre kanunlar vazetti… Bir bakıma yeni bir “rejim” kurdu…

Netekim o “rejim” %92’nin oyuyla onaylandı. Ve tam 30 sene sürdü…

Tâ ki, yeni birisi 12’den vuruncaya dek…

Ve geçen yıl Erdoğan 12’den vurdu…

Yine bir 12 Eylül günü… Yüzde 58’lik oyla büyük itibar ve nüfuz kazandı. İçeride ve dışarıdaki hayran kitlesi arttı…

Eski “rejim”e son verdi.

Artık, kanun Tayyip Erdoğan oldu.

Yeni bir “rejim”in ilk adımları atıldı…

Derken…

Ortaya yeni bir hedef tahtası kondu… 2011’in Haziran’ında… Erdoğan bir kere daha 12’den vurdu. Halkın iki kez üst üste onayına mazhar olmuştu. Prestiji daha da arttı… Artık yeni “rejim” bütün kurum ve kurallarıyla yürürlüğe girebilirdi.

Nitekim girdi…

Bu nasıl bir “rejim” mi?

Çok basit bir göstergesi var:

Hukuk!

Hukukta olanlara şöyle bir bakmak; bütün davaların bir yana “Deniz Feneri” davasının bir başka yana konduğunu görmek yeni “rejim”in ne olduğunu görmemize yetecektir.

x   x   x

Bu rejimin eskiden farkı sadece iktidardaki isimlerin değişmiş olması değildir…

Evet, eskiden de hukuk iktidarlardan etkileniyordu fakat iktidarlar aleyhine karar verdiği de oluyordu. Hatta şimdilerde öğreniyoruz ki, daha 12 Eylül 1980’in ilk dönemlerinde bile askerî iktidara kafa tutabilen yargıçlar varmış.

Bugün iktidara yakın olanlar hakkında soruşturma açmak, hakkaniyetli karar çıkartmak mümkün müdür?

İlk 12’den vuranın rejimi 30 sene sürmüştü… Bakalım yeni 12’den hem de iki kere vuranın rejimi kaç sene sürecek?

x   x   x

 ÖPÜCÜK POLİTİKASI

Rejimlerin değişmesi ülkenin, insanların ve siyasetçilerin gelişmesi anlamına gelmiyor, elbette!

Olmayan demokraside iktidar mücadelesi ve muhalefet de işte o kadar oluyor…

Misâl; Başbakan, gemileri Gazze’ye götürmekten bahsediyor… Buna karşılık Ana Muhalefet lideri “gemileri Gazze’ye götürebilirsen alnından öperim” diyor.

Burada elbette Erdoğan’ın siyasî güç ve cesaretinin, icraata yetmeyeceğini dile getirmek istiyor. Fakat dış politikada devletin siyasî ve askerî gücü bir bütündür.

Yukarıdaki sözleriyle, Kılıçdaroğlu gemileri Gazze’ye götürmek bakımından askerî gücün de yetersiz olduğunu iddia etmiş oluyor. Böyle bir muhalefet olur mu? İktidarın, İsrail’e haddini bildirmek için yaptığı çıkışa her Türk’ün destek vermesi gerekmez mi?

Kılıçdaroğlu ne yazık ki bu kadarını bile değerlendiremiyor.

Lâkin Başbakan’ın, CHP liderine verdiği cevap da ondan daha olgun değil…

“Tertemiz alnımı senin kirli dudaklarına öptürmem” diyor.

Bir kere, verdiği cevap kendi iddiaları ve işin ciddiyetiyle hiç bağdaşmıyor.

Hem,

Alnınız o kadar “tertemiz”se, bırakın da onu kendiniz değil de başkaları dile getirsin!

 

Önceki yazılar

Tarih: 13.09.2011 Okunma: 647

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?