SEÇİM 2011 (2), CHP, MHP ve Diğer partiler, Yusuf DÜLGER

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 26.06.2011

Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”

                                                                               

Lâedri

 

 
 

Yusuf DÜLGER
                          İlahiyatçı-Gazeteci-Yazar

              Cumhuriyet Halk Partisi:

    TC’ni ve CHP’yi Atatürk kurdu. TC Atatürk döneminde büyük saygınlık kazanmıştı. CHP kadroları Atatürk devrimlerinin öncülüğünü yaptı. Günümüzde hem Cumhuriyet, hem CHP kan kaybediyor. Bu gidişle TC de, CHP de eriyecek. Neden?

    Çünkü Atatürk’ten sonra gelen üst düzey TC ve CHP yöneticileri Atatürk’ün tam bağımsızlıkçı, milli egemenlikçi, akılcı, bilimci, özgürlükçü, demokrat çizgisinden sürekli sapıyorlar. Bu iddiayı temellendirelim.

    Atatürk’ün makamına kurulan birisi, TC’nin vatandaşlarına zulmettiğini, ömrünü tamamladığını söylüyor. Başbakanlık makamında oturan birisi, demokrasiyi (Atatürk Cumhuriyeti) amaç değil, araç olarak kullandığını itiraf ediyor. 2011 seçimleri öncesinde/süresince CHP yönetimi, Cumhuriyet’i savunacağı yerde, işbirlikçi, bölücü, ortaçağcı güçlere yanaşıyor. Artık CHP’nin bazı sözcü ve milletvekilleri Atatürk devrimlerini eleştiriyor, tekke ve zaviyelere methiyeler düzüyor. Bu partinin genel başkanı Atatürk ve Cumhuriyet sözcüklerini ağzına almamaya başladı. CHP’nin bugünkü kadroları, AB anayasasını TC anayasasının üzerine çıkaracaklarını (milli egemenliğin devrini) açıklıyor.

    Bu CHP erir. Bu TC’’ini koruyamaz. Öyleyse, samimi Atatürkçü ve CHP’lilere bugün, Atatürk Cumhuriyeti CHP’sini kurtarma görevi düşüyor. Bunu yapabilirler mi? Zor. Zira bunlar öz güvenlerini kaybetmişler, Cumhuriyet ve devrim karşıtlarının etki alanına girmişler.

          Milliyetçi Hareket Partisi:

    MHP Milliyetçilik ve mukaddesatçılık üzerinden siyaset yapan bir partidir. MHP yöneticileri bu iki değer üzerinden samimi siyaset yapmış olsalardı, MHP hiçbir zaman yüzde 20’den aşağı oy almazdı. Oysa MHP hep yüzde 10’un altıyla üstünde dönüp duruyor. Demek yanlış olan bir şey var. Bu yanlışlık milletin soy ve inancında mı, “milliyetçilik-Müslümanlık” üzerinden politika yapanlarda mı?

    Milliyetçiyim diyeceksin, “milli” projelerin olmayacak. Milliyetçiyim diyeceksin, “milli coğrafyanda” ayak izlerin dahi olmayacak. Bu nasıl milliyetçilik? Müslüman’ım diyeceksin, İslam ahlakına uymayacaksın. “MHP’ne komplo var” diyorsunuz. Geçin bunları. O videolar kimin? Sizin değilse, niye yalanlamıyorsunuz da ortalıktan kayboluyorsun? Sonra siz nasıl bir genel başkansınız ki, en yakınlarınızı ya tanımıyor, ya da tanıdığınız halde, marifetleri ortaya çıkıncaya kadar sessiz kalıyorsunuz?

    Devlet Bahçeli 1999’da elde ettiği hükümet olma hakkını sonuna kadar kullanamadı; ferdi bir kararla MHP’yi Türkiye ve dünyanın gündeminden düşürdü. Bahçeli (ve tabii o günkü çevresi, tüm MHP milletvekilleri) Öcalan konusunda da başarısız oldular. Bahçeli’nin bir huyu var, buyruklarına uymayanları karalar, partiden kovar. Eleştiri hakkını kullananları hainlikle suçlar. Demokrat olmayan, düşünce ve ifade özgürlüğüne saygı duymayan birisi MHP’yi de, TC’ni de yönetemez. Bahçeli ve çevresi bugüne değin, “yalnızca biz biliriz, az olsun bizim olsun” gibi bir tutuma girdiler. Türk milliyetçiliği, bir avuç insanın duygularını tatmin etmek için doğmadı, milli ideallerin hayat bulması için doğdu.

    MHP genel başkanı ve çevresindekilerin statik ve anti demokratik halleri AKP’nin işine yarıyor. AKP’nin iktidar olması, içteki liboş/dönek takımı ile dıştaki Türk/Türkiye düşmanlarının işine geliyor. O zaman MHP, iç ve dış ihanet odaklarının işine yarıyor olmasın, MHP için böyle bir kaftan biçilmiş olmasın?

         Dışarıda şunlar konuşuluyor:

    AKP’nin Türkiye’de İslâm ve Müslümanlara zarar verdiğine inanan bazı kesimler ile MHP’nin Meclis dışında kalmasını TC için tehlike gören bazı CHP’liler, bir kurtuluş yolu olarak MHP’ye oy verdi. Bu oylar olmasaydı, MHP TBMM’ne giremezdi.

    Seçim süreci başlamadan önce MHP çizgisine yakın bazı partiler MHP ile güç birliği yapmak istediler. Bahçeli bunlara yanaşmadı. Bunun benzerini Kılıçtaroğlu yönetimindeki CHP de yaptı. Eğer CHP ve MHP böyle davranmasaydı, güç birlikleri gerçekleştirilseydi, 2011 seçimleri sonunda AKP meclise bu kadar güçle giremezdi. Öyleyse bugünkü durumun baş sorumlusu CHP ve MHP yöneticileridir.

    MHP Türk milliyetçiliğinin yükünü taşıyamıyor, milliyetçilerin oylarını bloke ediyor. Eğer Bahçeli ve ekibi Türk milliyetçiliğine saygılı iseler, çekip gitmeliler.

         Diğer Partiler:

    Saadet, Has, Büyük Birlik ve Demokratik Sol Parti gibi partilere giden oylar bu seçimde de AKP’nin işine yaradı. DSP hariç, zaten bu partiler anayasa oylamasında AKP’yi desteklediler; “yetmez ama şimdilik evet” dediler. Dün AKP’ye evet diyenlerin, bugün AKP’ye hayır demeleri anlamsızdır.

         Sonuç:

    Türkiye bir ayağı dışarıda olan üç-beş siyasetçiyle, bir avuç kiralık aydın ve gazeteci taslağıyla yönlendiriliyor. Türkiye çözülüyor. “Senin partin, benim derneğim” inadıyla bu çözüm çöküntüye dönüşüyor. Çöküntüyü durdurmak görevimizdir. Bu görev hepimizindir. Bu görev, “tam bağımsızlık ve milli egemenlik” teziyle başarılabilir.

    Kurtuluş Savaşını birlikte kazandık. Cumhuriyet’in şemsiyesi altında beraber yaşadık. Türkiye, kuzu postuna bürünmüş kurtların “demokrasi, insan hakları, tarikat-cemaat hakkı” gibi çığlıklarıyla parçalanıyor.

    Türkiye çözülürse hiç birimizin yaşama şansı kalmayacaktır. “Partim-derneğim” hastalıklarını bırakalım, kendimizi aşalım; TC’nin bekası için yüce bir idealin etrafında birleşelim.

 

 


[email protected] 



Arşiv

Tarih: 26.06.2011 Okunma: 668

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Tahir Kemal Polat

17.01.2012 - 15:25

internette dolaşırken sayın filik in bu yazısına rastladım sayın filik ''ücret fiyat'' arasındaki farkı anlamış yada anlamaya çalışmış ama tam anlamıyla anlamış olsaydı sosyalist olurdu kapitalist sistemin en bereketli kaynağı emekçi kesimin ücretlerinden amiyane tabiri ile kırpıklamak bu çağlar boyu sistemin açmazlarının krizlerin olmazsa olmaz sınırsız kaynağı ücretli kesimin sırtından geçinmektir akp dahil gelmiş geçmiş tüm hükümetler ülkemizde dahil olmak üzere fiyatlara %30 ücretlere %300 zam yapsanızda oran değişmez sorulması gereken soru şudur ilizyonun perde arkası dır yani neyin %30'u neyin %300 'dür olmalı iktidarlarda olan hükümetler ücretlere yapılan zamları göz önünde tutarak fiyatlara yapan zamları ilizyonla gizlemeye çalışırlar görülmesi gereken budur bir diğer husus ise enflasyon tanımının yorumudur enflasyon bir x malın (para nın) yokluğu değil çokluğundan kaynaklanır buda krizi doğurur örneğin bir ülkede pirinç konusunda kriz yaşanıyor enflasyon deyimi kullanılıyorsa bu ortada pirinç olmamasından değil aşırı çok olmasından kaynaklanır ülkede işsiszlik var iş gücü enflasyonu bu durumda ortada işçi olmamasından söz edilmesi mümkünmüdür kesinlikle hayır bu durumdada iş gücünün fiyatının aşırı ucuz olması çok normaldir aynı zamanda kapitalizmin arz talep dengesi diye bir söylemleri vardır olmaz eşyanın tabiyatına aykırı arz talep birbirini dengelerse kriz olur denge sağlanmamalı ki 'kar' ve çıkar bantları çalışsın ücret fiyat arz talep aslında formül eksik tam olanı ''ÜCRET FİYAT VE KAR '' üçlemesi üzerine objektif bir bakış ve özgür bir yorum gereklidir

Mustafa Can

03.05.2011 - 12:15

Eline diline sağlık bu gerçekleri yazdığın için size sonsuz teşşekkür ederim .Ampulu KIR ATA MÜGÜRÜ BAS

HÜSEYİN ÖZTÜRK

05.05.2011 - 10:16

Doğan bey mükemmel inşallah halkımız doğru karar verir. Saygılarımla,

Tahir Kemal Polat

17.01.2012 - 15:25

internette dolaşırken sayın filik in bu yazısına rastladım sayın filik ''ücret fiyat'' arasındaki farkı anlamış yada anlamaya çalışmış ama tam anlamıyla anlamış olsaydı sosyalist olurdu kapitalist sistemin en bereketli kaynağı emekçi kesimin ücretlerinden amiyane tabiri ile kırpıklamak bu çağlar boyu sistemin açmazlarının krizlerin olmazsa olmaz sınırsız kaynağı ücretli kesimin sırtından geçinmektir akp dahil gelmiş geçmiş tüm hükümetler ülkemizde dahil olmak üzere fiyatlara %30 ücretlere %300 zam yapsanızda oran değişmez sorulması gereken soru şudur ilizyonun perde arkası dır yani neyin %30'u neyin %300 'dür olmalı iktidarlarda olan hükümetler ücretlere yapılan zamları göz önünde tutarak fiyatlara yapan zamları ilizyonla gizlemeye çalışırlar görülmesi gereken budur bir diğer husus ise enflasyon tanımının yorumudur enflasyon bir x malın (para nın) yokluğu değil çokluğundan kaynaklanır buda krizi doğurur örneğin bir ülkede pirinç konusunda kriz yaşanıyor enflasyon deyimi kullanılıyorsa bu ortada pirinç olmamasından değil aşırı çok olmasından kaynaklanır ülkede işsiszlik var iş gücü enflasyonu bu durumda ortada işçi olmamasından söz edilmesi mümkünmüdür kesinlikle hayır bu durumdada iş gücünün fiyatının aşırı ucuz olması çok normaldir aynı zamanda kapitalizmin arz talep dengesi diye bir söylemleri vardır olmaz eşyanın tabiyatına aykırı arz talep birbirini dengelerse kriz olur denge sağlanmamalı ki 'kar' ve çıkar bantları çalışsın ücret fiyat arz talep aslında formül eksik tam olanı ''ÜCRET FİYAT VE KAR '' üçlemesi üzerine objektif bir bakış ve özgür bir yorum gereklidir

Mustafa Can

03.05.2011 - 12:15

Eline diline sağlık bu gerçekleri yazdığın için size sonsuz teşşekkür ederim .Ampulu KIR ATA MÜGÜRÜ BAS

HÜSEYİN ÖZTÜRK

05.05.2011 - 10:16

Doğan bey mükemmel inşallah halkımız doğru karar verir. Saygılarımla,