KORUMANIN BOĞAZINA SARILAN SAVCI, Afet ILGAZ

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 14.04.2010

Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”

                                                                                                   

Lâedri

 


 
Afet ILGAZ

Yüksek hakimlerin, Ankara hakim ve savcılarıyla yapılacak sohbet toplantısını görmüşsünüzdür. Bir Cumhuriyet savcısı, hem de kadın olan korumanın boğazına yapıştı, o toplantıda.
Savcıyı anlamaya çalıştım. İlk ağızda söyledikleri, oturacak yer bulamamaktan kaynaklanan öfkeli sözlerdi. Bunu anladım ama sonra söyledikleri tam bir “yandaş” tavır ortaya koydu. YARSAV’dan bahsetti, oraya gelip oturmuş ve diğerlerine yer bırakmamış yüksek yargı mensuplarından bahsetti. Oysa dikkat ediyorum, önce göz altına alınan, sonra tutuklanan o kadar yüksek şahsiyetten bir teki bile içeri atılırken, böyle bağırmadı, birilerini suçlamadı. Bu savcının, meslektaşı İlhan Cihaner içeri atılırken, Erzincan’daki dosyası İstanbul’a kaçırılırken ve böylece Ergenekon’a bağlanırken ve aslında onun yargılanmasının Yargıtay’da yapılması lazım gelirken sesinin çıktığını hiç sanmıyorum.
İktidara yakın olarak bilinen yüksek hukukçulardan Sami Selçuk bile geçen gün TV 8 de:
 “Tutuklama vazgeçilmez bir kötülüktür” diyordu. Buradaki “vazgeçilmez” kelimesi gerçi cümleyi renklendirmiş ama  “kesinlikle” anlamı taşıdığı anlaşılıyor.


Turgut Kazan anlatıyor
Aynı gece Cihaner’in avukatı Turgut Kazan, dehşet içinde, edindiği bazı bilgileri anlatıyordu muhabirlere.
“Erzincan’ın İliç kazasında altın madeni varmış ve bu madeni Kanadalı bir ABD şirketi işletiyormuş. Bu arada İliç savcısı rüşvet almakla suçlanmış. Savcı kendisini “müdafaa ederken”, “Bunlar Ergenekoncu” demiş ve Osman Şanal onu gizli tanık yapmış. Bir avukat, hele de Turgut Kazan gibi bir avukat belgelere dayanmadan konuşmaz herhalde.
Yandaş hukukçu olmak bu yüzden iyi bir şey değildir
Yandaş hukukçu olmak, bu yüzden; bilmiyorum, hukuk etiği diye bir şey var mı, yoksa hukuk baştan aşağıya “ethik” midir (Grekçe böyle yazılır) hükümet yanlısı olmak veya olmamak değildir, hukuk ahlakına uygun davranıp davranmamaktır.


Ümit Kaftancıoğlu’nun bir hikayesi

Ümit Kaftancıoğlu’nun ölüm yıldönümü haberlerini dinlerken, aklıma o günler geldi. Romanlarımın ve hikayelerimin bazıları TRT de yayınlanırdı o yıllarda. Arkası Yarın, Çocuk Bahçesi, Radyo Tiyatrosu gibi programlarda. Aslında benim yazı hayatına başlayışımda radyonun da katkısı olmuştur. Bir radyo oyunum TRT de, dramada, mansiyon almıştı. O zamanlar dramaturg olduğunu sandığım Adalet Ağaoğlu’ndan ve Radyo Müdürü İskender Cenap Ege’den teşvik edici mektuplar aldım, oyunum da radyoda oynadı.
İstanbul TRT’de yapımcı olarak çalışan, üniversiteden birkaç arkadaşım da vardı. Bu yüzden radyoya gider gelirdim. Şimdi hatırladım, felsefe bölümünden tanıdığım Turhan Oflazoğlu da radyo tiyatrosundan sorumluydu. Mevkilerin adını tam çıkaramıyorum, şimdi.
Ümit Kaftancıoğlu’nu o yıllarda tanıdım. Asıl söylemek istediğim, birkaç kere yazdığım ve hiç unutmadığım, bir hikayesi vardır Kaftancıoğlu’nun. Hangi kitabında olduğunu hatırlamıyorum. Adı galiba ”Süpürge“ idi.
Kaftancıoğlu, Karslıdır ve Kars’ı anlatırdı. Yayladan köylerine dönen bir aileyi anlatırken yollarda çektikleri eziyeti, yaşadıkları zorlukları anlatırken, güzel tabiat tasvirleri de yapılan bu hikayede asıl, beni çarpan ve son derece sinematografik bulduğum bir şey vardı: Süpürgeyi yayladaki evlerinde unutmuştur aile.
Böyle bir durumda, şimdiki üretim ve tüketim mantığıyla bakarsanız:
” Gelecek yıl nasıl olsa lazım olacak “ der ve geçersiniz değil mi; hayır evin küçük oğlu, süpürgeyi getirmek için geri yollanır. Yıllar geçti unutamadım. Unutamadığım, o zorlu şartlar altında yapılmış yolculuk ve küçük çocuğun itirazsız geri dönüşü, ailenin de çok tabii, hiç şaşırmadan ve şaşırtmadan bunu ondan istemeleriydi. Aslında kötü niyet yok, hiçbir şey yok. Yani kötü olan bir şey yok. Her şey kendi doğal bağlantılarıyla işliyor. İşte bu hikâyeyi düşündüm gene o haberleri dinlerken. Bir sinemacı çıksa da, bu hikâyeyi çevirse!

 

 

Arşiv

Tarih: 14.04.2010 Okunma: 790

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?