Bu dünyada
herkese yer var.
Perşembe akşamı, Habertürk’te,
Fatih Altaylı’nın konuğu iki yabancı gazeteciydi.
Hollandalı olan 8 senedir Türkiye’deymiş. Diğeri de
AB üyesi bir ülkeden ama hangisi olduğunu anlayamadım. O ise 20 yıldır
Türkiye’de gazetecilik yapıyormuş. İkisi de Türkçe konuşuyordu.
Bizim açımızdan, yaşadıklarımız gayet doğal… Her şey
normalmiş gibi gözüküyor. Ülkeyi ve dünyayı tanıyan yabancıların gözlem ve
görüşleri ise daha gerçekçi ve tarafsız olabilir. Elbette ilginç de olabilir.
Nitekim her iki gazetecinin görüş ve gözlemleri de bana ilginç geldi.
Sekiz yıldır Türkiye’de olan Hollandalı gazeteciye
göre; Türkiye’de “çok az ümit var!”
Yani, insanların umudunun azaldığını söylüyor. Fakat aynı gazeteci “gençler iyi gidiyor, ümit verici!”
diyor. İngilizce öğrenmelerini buna kanıt olarak gösteriyor.
Bu gazeteci şeffaflığın
azaldığını, Hrant Dink dosyasının
aydınlatılamadığını, hatta gittikçe karanlığa gömülmekte olduğunu söyledi.
Şunu da ekledi; Türkiye’de halâ, 10 yıl
önce işlenmiş cinayetler konuşuluyor (Tabii daha eskileri de konuşuluyor), Hollanda’da, en fazla 2 sene içinde dosya
aydınlatılır ve kapanır, diyor.
Son olarak; Ergenekon
konusunda, derin devlete son verilirse, ülkeye büyük hizmet olur, diye
ekliyor
* * *
20 senedir Türkiye’de olan gazeteci ise, şunları
söyledi:
Siyasette
20 yılda kafa hiç değişmedi…
Kadın haklarında gelişme oldu…
Ekonomik
kriz teğet geçmedi, vuruyor…
Sayın Erdoğan çok kolay kızıyor…
Şeffaflık
ve ümit azalıyor.
* * *
Tabii ben, programı ikinci yarısında açmıştım.
Başında neler konuşuldu, bilemiyorum. Fakat şu yukarıdaki tespitler bile bana
üzerinde durulmaya ve düşünmeye değer olarak göründü.
Biz, saydamlığın
gittikçe arttığını zannederken Avrupalı gazetecilere göre, azalıyor.
En önemlisi, her iki gazetecinin, “ümidin azaldığı”
yolundaki ortak gözlemleri…
Ümidimiz,
umutların tükenmemesi!
Ümit biterse geriye ne kalır?
* * *
Uysa Da Uymasa Da
Ergenekon
kimin işine yarıyor!..
Ergenekon'un ne olduğunu tartışmıyorum. Tartışmam da..
Ben yargıya inanıyorum. Türk yargıcı, uzun
da sürse, sonunda neyin ne olduğunu en
hakça, en inandırıcı ortaya koyacak nasılsa..
Bulanık suda balık avlamaya çıkmışlar varsa cezalarını çekecekler. Bu arada bir
kısım insan masum olduğu halde acılar yaşamış olacak. Olur.. Devletler ve
milletlerin yaşamında böyle şeyler hep vardır. Hep olacaktır..
Ergenekon diyelim var..
Peki kime yarıyor bu Ergenekon hiç gerçekçi düşündünüz mü?.
Ergenekon'da adı geçen emekli subayların, eski YÖK Başkanı, Eski Yargıtay
Başsavcısı, kafayı üşütmüş polis şefi gibi insanların, iddia edildiği gibi
"İhtilal" yapacak halleri, güçleri var mı?.
"Var" diyen yok zaten.. Ne diyen var?..
"Bunlar ortam yaratıyorlar.."
Yani elinde ihtilal yapacak güç olan insan ve kurumlar var ülkemizde. Bunlar
durup dururken darbe yaparlarsa, ne içerde kabul görürler, ne dışarda.. O zaman
ortam yaratmak gerek.
Düşünün bakalım, bu ülkede ihtilal yapacak güç kimin elinde?..
1920'lerden başlayarak.. Osmanlı'yı devirmekten itibaren..
Ordu'da.. Ordu ihtilali nasıl yapar?. Hiyerarşik komuta düzeni içinde..
Yani..
Ergenekon diye bir darbe, terör örgütü
varsa eğer, bunun arkasında Ordu Komuta Kademesi olmalı.. Bakın bakalım
komutanlara.. Size böyle bir izlenim veren var mı?.
Böyle bir iddia komiktir.
O zaman Ergenekon ne?.
Tüm dünyada bir ortak yöntem vardır.. Esrarlı bir sorun çözülemiyorsa, işe
sondan başlanır.. Çıkış noktası şu olur?.
"Kime yarıyor?.."
Onuncuya varan Ergenekon Dalgaları kime yarıyor?..
Tahminleri geçin.. Somut örneklere bakın?.. Dün, Deniz Feneri gibi korkunç bir
soygun iktidara tam bulaşırken gündemden Ergenekon dalgasıyla kalkmadı mı?..
Bugün, Gazze, Recep
Tayyip Erdoğan'ın tam da baş müttefiki Amerika ile arasını açacak, hatta
gözden çıkarılmasına sebep olacakken, gündemden Ergenekon dalgasıyla çıkmadı
mı?.
Ne zaman bir Ergenekon dalgası olsa, gündem
değişiyor.. Hangi gündem?.. İktidarı sıkan, sıkıştırmaya
başlayan gündem..
Yahu bu nasıl bir darbe örgütüdür ki,
hep eylemleri, darbeyi yapacaklara değil de,
her nasılsa sözüm ona yıkılacaklara yarıyor?.
Benim demokrat, liberal, asil arkadaşlarım işe bu taraftan bakmayı denediler
mi?.
Denemezler.. Çünkü onların kalemleri merkezden yönetilir..
İşte örnek.
Bunlar liberal, bunlar demokrat, bunlar açıklıktan, şeffaflıktan yana ideal
vatandaş değiller mi lafın gelişi.. Soruyorum onlara..
Türkiye,
hukuk devleti değil mi?. Temelinde Anayasa yok mu?. Anayasa'nın temeli
"Kuvvetler ayrımı" değil mi?.
Peki o zaman Yürütmenin Başı Başbakanın
görülmekte olan bir davaya hemen her gün
müdahale edip "Ben bu davanın savcısıyım"
demesi, Anayasa'nın hem de en temel kuralının
ihlali, yürütme ile yargıyı birleştirmesi değil
mi?.
Biri çıkıp yazdı mı, sordu mu, bu Anayasa İhlalinin hesabını?. Başbakan,
üstelik laf ola konuşmadığını da üsteliyor durmadan..
"Bunlar daha başlangıç, gelecekte daha neler olacak" demek, ne
demek?. Ne olacaksa yargıda olacak.. Yürütme nerden biliyor, o yargıyı
yönetmiyorsa eğer?.
Daha neler olacağını bilmem.. Onu medyadaki satılık kalemler biliyor ve yazıyor
zaten, onlara sorun. Ya da TRT'yi izlemeye devam edin.
Ben ne zaman olacağını biliyorum.
Ülke seçim sath-ı mailinde..
Amerika "Türkler oyununuzu AKP'ye verin" diye mesajları yığmaya
başladı..
Seçimlerden AKP daha güçlü çıkmalı.. Yüzde 47'nin altına düşmek bir yana,
50'leri aşmalı.. O zaman laik cumhuriyetçiler biter. Ordu iyice yıpranır.
Ilımlı İslam anayasalı Türkiye'nin
önü açılır.
Bunu sağlamanın en kolay yolu ne?.
Korkak, kolay etkilenen seçmenler üzerine oynamak.. Medya çoğunluğu zaten
kontrolde. O zaman seçimler Korku İmparatorluğu'nda yapılmalı..
Yani en vurucu dalgalar martta gelecek.. Hatta martın son haftasında.. Seçime
birkaç gün kala.. Şimdi bir daha soruyorum..
Ergenekon kimin işine yarıyor?..
Hınçal Uluç, Sabah, 18.01.2008
Arşiv