CEVABINI ARAYAN SORULAR

Neslihan KORUTÜRK - 15.01.2009

Bu dünyada herkese yer var.


 

1. “Ergenekon” davasının temelinde, “Ergenekon Terör Örgütü”nün ülkede “kaos yaratarak bir darbe ortamı” oluşturacağı iddiası var. Bu iddialar, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı E. Oramiral Özden Örnek’in “Darbe Günlükleri” ile ilişkilendiriliyor. Öyleyse, Özden Örnek’e neden şimdiye kadar hiç dokunulmadı, hiç soru sorulmadı?

2. Özden Örnek’e soru sorulamıyorsa, bu soruşturmanın “nereye kadar gidiyorsa, oraya kadar gitmesi” mümkün mü?

3. 28 Nisan 2007 bildirisinden sonra, TV TV gezerek darbe olmasının, darbe yapılabilmesinin imkânsız olduğunu dünya âleme kesin bir dille ilân eden Mümtazer Türköne’nin şimdilerde “10 kişinin yapacağı eylemlerle darbe ortamı yaratılabilir ve darbe yapılabilir” çizgisine gelmesinde eşinin 22 Temmuz 2007 seçimleriyle AKP milletvekili olmasının bir rolü var mıdır?

3. On kişiyle darbe ortamı yaratmak mümkünse; 20 aydır tutulanlar ve daha ne kadar yakalanacağını bilmediğimiz sayıdaki “Ergenekoncu” sayısı biraz fazla değil mi? Dolayısıyla, eğer dışarıda şu anda en az 10 “Ergenekon üyesi” kaldıysa her an bir “kaos ortamı yaratacakları” korkusundan diken üzerinde olmamız gerekmiyor mu? Eğer öyleyse, süreç kimin yararına işliyor?

4. “Ergenekon terör örgütü” olduğuna iman etmiş yazarlara göre; bir de işin “dış konjonktür”ü var. Onlara göre; başta E. Org. Tuncer Kılıç, gözaltına alınanlar, Türkiye’nin İran ve Rusya’yla işbirliğini savunuyor, aynı zamanda tamamının Amerikan karşıtı olduğunu vurguladıklarına göre; davada Amerikan parmağı olduğunu kabul etmiş olmuyorlar mı?

5. Önce ortadan kaybolan, sonra teslim olan bir yarbay var. Medyaya göre; hırsızlık ve üste müessir fiil gibi çok ağır suçlardan hüküm giymiş. Bunlar doğruysa, bu yarbay, hala nasıl Silahlı Kuvvetlerde barınabiliyor?

6. Tutuklananlardan bazılarının yüzlerce cinayete karıştığı iddia edilirken, neden o cinayetlerin aydınlatılması için çaba harcanmıyor da; muhayyel bir “kaos ortamı yaratmak” izleri bulunmaya çalışılıyor?

7. Son gözaltına alınan ünlülerden, hayatının önemli bir kısmı cezaevinde geçmiş bir prof. dışında kalanlar serbest bırakıldığına göre; bunlar hakkında kuvvetli şüpheler olmadığı halde mi gözaltına alındılar? Bu nasıl bir cürettir? Bu durum, işin siyasî olduğunu kanıtlamıyor mu?

8. Bu serbest bırakılmalardan sonra; “Ergenekon”un aydınlatılmasının en ateşli taraftarlarının ateşi birdenbire düşüverdi. Bunda, şimdiye kadar, “ben bu işin savcısıyım” diyen Sayın Başbakan’ın; 2 gün önce ağız değiştirip “hakkında hüküm verilinceye kadar kimse suçlu sayılamaz!” diye açıklama yapmasının payı var mıdır?

9. En önemlisi; darbe ortamı yaratılmış olsa bile, darbeyi gerçekleştirebilecek tek güç TSK olduğuna göre, “darbe ortamı yaratma” iddiası, darbe yapabilecek güçle irtibatlı olmadan havada kalmıyor mu?

 

*                      *                      *

Uysa Da Uymasa Da

 

Dün baktım, Prof. Mümtaz'er Türköne, "Gölbaşı İbrahim Şahin cephaneliği" ardından, "Ergenekon'u savunanlar zor durumda" başlığıyla Zaman'da yazmıştı:
"Adama sorarlar: Cumhuriyet cinayet işleyerek mi korunur?.. Bugün Şahin'in cephaneliğinden şok geçirenlere karşı, 'Susurluk ayrı, Ergenekon ayrı' diye havaya bakıp ıslık çalanlara cevap vermeye bile gerek kalmadı.
Susurluk, Ergenekon denen ahtapotun sadece bir ayağı. Bu örgüt bir terör örgütü."
O da bunları keşke...
Susurluk lağımı patladığında, çok yakın danışmanlığını yaptığı Çiller'e söyleseydi.
Keşke bir zamanlar daha yakın baktığı Susurlukçu Çatlı ve arkadaşları için de söyleseydi.
Keşke, eşi gibi AKP'li olmuş, o sıra kendisiyle ortak, Çiller'e yakın danışmanlık yapan Şükrü Karaca'ya söyleseydi.
Keşke, İpekçi'yi öldüren Ağca ve arkadaşlarına sahte pasaport çıkaran Nevşehir Emniyeti'nde görevli İbrahim Şahin'in Tokat Reşadiyeli hemşerisi ve avukatı olarak davasını düşüren o Karaca'ya söyleseydi.
Keşke Çiller 'in; Şahin, Çatlı, Yorulmaz gibiler için dediği "Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir"e karşı söyleseydi; keşke o sözün müellifi olmasından şüphelenilen iki yakın danışmana, yani kendine veya Karaca'ya söyleseydi.
Keşke "Susurluk bir terör örgütü" diye o gün o kadar yakından ilan etseydi!
Keşke o gün de deseydi ki, Cumhuriyet cinayet işlenerek mi korunur!

Umur Talu, Sabah, 11. 01. 2009

 

 

Arşiv

Tarih: 15.01.2009 Okunma: 806

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?