"GERÇEKLER SAKLANIYOR"

Neslihan KORUTÜRK - 10.11.2008



Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne giremeyeceği kesindir. Bunu Avrupalılar söylemektedir, Avrupa'nın önde gelen bütün politikacıları bunu söylemektedir. Avrupalı filozofların hepsi söylemektedir. Çünkü Avrupa Birliği bir hıristiyan birliğidir. Bunu biz söylemiyoruz, bunu AB'nin başındaki Delors söylüyor. İngiliz başbakanı söylüyor, bunu Avrupa'da herkes söylüyor.

Sayın dışişleri bakanı dediler ki, 'Sayın Başbakan 2001 yılında Türkiye'nin AB'ne gireceğini', söyledi dediler.

Peki, ben şimdi kendilerine soruyorum: AB projeksiyon yapmış, 2010 yılında, kimler AB üyesi olacak diye... O ülkelerin içerisinde dünkü Komünist ülkelerin hepsi, hatta baltık ülkeleri, sırbistan, Bulgaristan, Romanya, Çekler, malta, Kıbrıs Rum Kesimi... Bütün bunlar var mı? Bunların hepsi var.

Peki, Türkiye'nin ismi geçiyor mu bu dokümanda? Kaldı ki 1963'ten beri Türkiye girmek için uğraşıyor, uğraşıyor.

Var mı Türkiye'nin ismi? Yok! Dolayısıyla gerçekler saklanıyor.

Her şey tek taraflı olarak gitmektedir. Avrupa'nın menfaatları söz konusu olduğunda tavizler verilmektedir. Vaz geçilmektedir.

Fakat Türkiye'nin çıkarları söz konusu olduğunda hiçbir direniş, hiçbir ısrar olmamaktadır.

Bu, şudur, ne pahasına olursa olsun Türkiye, AB'ne girecek. Türkiye, Gümrük Birliğine girecek anlayışındadır.

...

Aslında Türkiye kendi gayretleriyle girmedi (bu işe)... AB'ne Türkiye'nin alınmayacağı kesin olunca, Türkiye'nin de kendi başına bırakılması Avrupa'nın çıkarına değildi. Çünkü Türkiye'nin önünde büyük bir potansiyel vardır. Bu tarihi bir potansiyeldir, bir realitedir. İstesek de istemesek de... İşte, Türk Cumhuriyetleri çıkmıştır. İşte, İslâm ülkeleri vardır.

Bugün bir Almanla siz bir Azerbaycan'a, bir kazakistan'a gittiğinizde gösterilecek ilgi çok farklıdır. Avrupalı bunu bildiği için Türkiye'yi serbest bırakmak istememiştir. Çünkü Türkiye'de dürüst bir yönetim, sermayenin, holdinglerin emrinde olmayan, halkın emrinde olan bir yönetim iş başına gelirse, Türkiye bu potansiyeli kullanır, Türkiye eskiden olduğu gibi bir denge unsuru olur. Bunun bilincinde olan Avrupa, Türkiye'yi, işte kendi avantajlarından faydalandırmamak için yeni bir mekanizma bulmuştur ve Gümrük Birliğine sokmuştur. Bugün yeni bir statü vardır. Daha önce, dediğiniz bütün anlaşmalarınız kâğıt üzerindedir. Bu statüyü Türkiye kabul etmiştir. Buna göre, Türkiye'nin Avrupa Birliğine girip de o avantajlardan yaralanması hikayedir.

...

1994'teki Avrupa Birliği ülkelerinin Türkiye'deki büyükelçilerinin en büyük faaliyetleri ne idi? Türkiye'yi Gümrük Birliğine sokmak için ikna ile geçti (vakitleri). 'Gümrük Birliğine girmek Türkiye'nin zararına' diyen siyasi guruplarla, üniversitelerle, ekonomik topluluklarla uğraştılar, ikna ile uğraştılar.

Zaten girmek için can atan Türkiye'den daha büyük tavizler, Kıbrıs tavizi gibi, alarak, sözüm ona girilmiştir.

Göreceğiz tabii neler getirecek Türk sanayisi açısından!”



Bunları ben söylemiyorum. Bütün yukarıdakileri 08.03.1995 tarihinde, Yüce Meclis kürsüsünden Abdullah Gül söylüyor.

Konuyu gündeme getiren televizyon sunucusunun bir önerisi var, diyor ki:

1995'teki Abdullah Gül'ü, şimdiki Abdullah Gül'ün karşısına getirin, koyun. Gül Güle konuşsunlar.”

Eh, bu öneriden sonra ne ilave edilebilir ki?

Tarih: 10.11.2008 Okunma: 827

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?