Dün
olağanüstü bir coşku vardı!
Çünkü
Türkiye Cumhuriyeti 85 yaşına basıyordu.
Bu
coşkuyu ben de duydum ama hüzün, endişe karamsarlık da hissettim. Fakat bunları
dün yazıp da coşkuyu gölgelemek istemedim.
*
* *
Cumhuriyetin
nimetleri, toplumu modernleştirdiği, hatta ekonomik kalkınmayı sağladığını en
yetkili ağızlardan dün duymuşsunuzdur.
Bunları
asla küçümsememek lâzım…
Özellikle,
85 yılda 46,5 kat büyümüş olmak
muhteşem!
Bunun
anlamı; ülke nüfusu 6 kat artarken zenginliği neredeyse 46,5 kat artmış. Yani,
bugünün ortalama Türk insanı, 1925’ler Türkiye’sinin insanından 8 kat daha
zengin olmuş.
* * *
Bu
arada, geçen 85 yılda dünya ne kadar büyümüş, o bilgi yok. Ama çevremize
baktığımızda, halen “azgelişmiş”ler
safında bulunduğumuza göre, ülke olarak gelmemiz gereken yere gelememişiz. “İleri Ülke” olmayı başaramamışız.
Ekonomik
gelişme aklımıza gelen her şeyi etkilediği için aklımıza gelen her konuda da
eksikliğimiz ve geriliğimiz sürüyor.
Meselâ;
her konudaki iyileştirmenin başı olarak kabul edilen eğitimde çağdaşlaşamadık. Halen okula gidemeyen yüz binlerce
çocuğumuz olduğu gibi, okula gidenlere de çağa uygun, sorgulayıcı, öğrencinin
yeteneklerini ön plana çıkarıcı bir eğitim veremiyoruz. Ezberci eğitim devam
ediyor. Eğitim kurumları, asıl fonksiyonu olan “iyi vatandaş” yetiştirme işlevini yerine getiremiyor.
Tabii
eğitim konusu çok derin. Bugünlük bu kadarla yetinelim.
* * *
Cumhuriyetin
başaramadığı en önemli hususlardan biri de ülkedeki genel cehaleti yenememiş olmasıdır.
Nüfusumuzun
büyük bir bölümü gaflet uykusunda uyumaya devam ediyor.
Uyanmak ve hele uyandırmak kimsenin
işine gelmiyor gibi gözüküyor.
* * *
Sonra,
aradan 85 yıl geçtiği halde ülkenin büyük bir bölümünde çağdışı aşiret düzeni sürüyor.
Vatandaşlık bilinci çok zayıf…
Ülkenin
her yerinde, her türlü ayrıcalık devam ediyor.
Kadının,
çocuğun, güçsüzün ezilmesi, dövülmesi, sövülmesi engellenemiyor. Engellenme
çabaları da çok cılız.
* * *
Cumhuriyetin
başaramadıklarını daha fazla uzatmak mümkün…
Fakat
asıl başarılamayan, bütün şu sıralananların toplamından oluşan veya bütün
başarısızlıkların temelinde olan “zihniyet”in
dönüştürülememesidir.
“Zihniyet
devrimi”nin başarılamamış olmasıdır.
“Cumhuriyet”
kavramının özünde olan esasların benimsenememiş olmasıdır.
O
esaslar ki, en başta hürriyet, eşitlik, hak ve adalettir.
Hakkına
razı olurken, kendi hakkını da kimseye kaptırmamaktır.
Kimseye
imtiyaz tanınmaması ve kimsenin de imtiyaz peşinde koşmamasıdır.
Bunlar
başarılamamıştır.
* * *
Uysa Da Uymasa Da
Cumhuriyet, cumhuriyetçi mi?
Tabii ki herkes (kendine göre) bir tarafı öne çıkarabilir.
Kimileri de, bu öne çıkarılan taraflardan hoşlanmadığı için, başka bir tarafını
çıkartır.
Madem 85'inci yıl...
Ben artık şunu söyleyeyim:
Cumhuriyet, adalet duygusudur!
* * *
Bu memleketin temel sorularından biri o yüzden temeldendir:
1. Cumhuriyetçiler hakikaten cumhuriyetçi mi?
2. Demokratlar hakikaten demokrat mı?
(Kimi "liberaller"in hakikaten hep "liberal"
olması gerekmiyor; onlar "serbest"!)
Umur Talu, Sabah, 29.10.2008