SÖMÜRÜ FORMATI! Hilmi ÇAKIR

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 16.11.2016

 

Bu ülkede yaşayanların yaşam öyküsünde, kolay ve bedelsiz yaşam,  en büyük hedeftir. Bu konuyu bir de övünç kaynağı yaparlar. “Bir görseniz, bir eli balda, bir eli yağda!” gibi tabirlerle!..Onun için, bu topraklarda bu kadar cemaat ve tarikat türemiştir. Bir cemaat veya tarikata gir, onun nimetlerine sahip ol ve rahat yaşa. Temel felsefe ve mantık budur. Hak etmeden, birçok şeye sahip olmaktır temel hedef. Ne isterlerse, onu yap, başka bir şey düşünme, araştırma, sorgulama, beynini yorma, taze kalsın!.. Bağış ve hibenin bedeli çok ağırdır, bunu anladıklarında, köprünün altından çok sular akmış olacaktır…

Diğer tarafta;  bundan  78 yıl önce, hakkın rahmetine kavuşmuş, bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten, bugün bile, yattığı yerden, medet umanların olması çok üzücüdür. O yapacağını fazlası ile yapmış ve fikirleri ile içimizde yaşamaktadır. O ki; ne demiştir. “ Tek bir şeye ihtiyacımız vardır: Çalışmak, çalışmak, çalışmak!”  Hayatta, yatarak kazançlı çıkan tek varlık tavuktur. Kılını kıpırdatma, oturduğun yerden medet bekle. Dünyada böyle bir insan tipine ancak bizde rastlanır herhalde!..

Karşılaşılan her türlü haksızlığı, Allah’a havale etme hastalığı da, yine bedelsiz yaşamı tercih edenlere mahsustur. Kendileri hiçbir şey yapmazlar veya yapamazlar. Bu kadar ağlamaya ve yakınmaya karşı ne yaptın diye sorduğunuzda: “Ben onları Allah’a havale ettim” şeklinde cevap alırsanız şaşırmayın!..

Yaşamın ana teması, bedel ödemektir. Yaptığınız veya yapmadığınız her şeyde, bir bedel çıkar karşınıza. Bedel ödeme cesaretiniz yoksa, bu hayatta hep tutunacak, sarılacak bir dal ararsınız. Maalesef, bu toplumun yapı taşında, bu tür milyonlarca insan mevcuttur. Kendi ayakları üzerinde durmayı bilmeyen ve beceremeyen milyonlar, bu ülkenin kaderini belirlemede en önemli miktarı oluşturmaktadır.

Sömürü formatı yiyen toplumlarda; kendi ayakları üzerinde dik durabilen toplum ve birey istemezler. Mutlaka, bir yerlere dayanan, güçsüz, cesaretsiz, çekingen, üretmekten korkan, hakkını tek başına arayamayan, her şeyde bir aracı kullanmayı benimsemiş, inancında bile, Allah’a ulaşmada aracı kullanan fert ve toplumlar yetiştirmek ana hedeftir. Ondan sonrası kolaydır. Bu safhaya gelince, fırında taze pişmiş ekmek gibi yemesi, yutması kolaydır!..

Güçlü toplum olmanın bedeli; yediden yetmişe üretmek, çalışmak ve son nefesine kadar da, bu ülkenin kalkınması için elinden geleni yapmak/yapabilmektir. Alman toplumunda, ana felsefe bu olduğu için, dünya markalarını üretir konumdadırlar. Bizim gibi, hazırcı, tembel, sömürge mantığı ile yetişen toplumlar da, onların ürettikleri ile geçinenler sınıfına girmektedir. Bugün, Almanya’da 3.5 milyon vatandaşımız ekmeğini o topraklardan çıkarmaktadır. Orada, bu vatandaşlarımıza, en azından bu çalışkanlık ve üretkenlik bulaşır da, bize de faydası olur diye düşünürken, daha ne görelim, onlar, daha Kapıkule’den içeri girer girmez, eski hallerine dönüvermektedirler, ne yazık ki!…

Bugün geldiğimiz noktada, hangi taşı kaldırsanız altında menfaat çıkmaktadır. Geçmişte, maddiyat bu derece önemli değildi. Toplumda, bir lokma bir hırka felsefesi hâkimdi. Vahşi Kapitalizm, bütün dünyada, tüketim ve sömürü ekonomisini ön plana çıkarınca, ne kadar tüketir, BORÇLANIRSAN o kadar iyisin. Bütün toplum tüketici oluverdi gözümüzün önünde. Köylüler bile; artık yoğurt sütün yerine, neskafe ve kolayı tüketiyor. İsteseniz de, bir çok köylüde bugün, yoğurt bulamazsınız ama, buzdolabında kolayı bulursunuz. Acı ama, gerçek budur. Kolay yaşamaya formatlanan toplumların, zaten başka şansı ve  tercihi de yoktur. Efendileri ne emrederse, onu yaparlar. Ekecekleri tohumu bile, onlardan alırlar. O tohumdan çıkana razı olmaktan başka çareleri  de yoktur.

Hilmi ÇAKIR

15.11.2016

Tarih: 16.11.2016 Okunma: 809

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?