Böyle
bir soruya muhatap olsanız, hemen; “Tabii,
şehitler bizim canımız-ciğerimiz, her şeyimiz. Onlar bizim için, bu ülke için,
bayrak için canlarını verdiler. Onlara şükran doluyuz, minnettarız! Bizim için
şehitlerden daha değerli ve önemli hiçbir şey olamaz!” cevaplarını
verirsiniz.
Bu
cevabı verirken de muhakkak samimisiniz, gerçek duygu ve düşüncelerinizi dile
getiriyorsunuz.
Ama
işte o kadar!
Seviyoruz, minnettarız demekle;
şehitlerimizin kıymetini bilmiş, onlara gerçek değerlerini vermiş mi oluyoruz?
Geride
bıraktıkları ne durumda, hiç merak ediyor muyuz?
* * *
Vatan
için bu topraklara düşenlere hepimiz borçluyuz fakat en çok bu toprakların
nimetlerinden en fazla yararlananlar borçlu değil mi?
Bunların başında da iş adamları,
siyasetçiler, medyacılar, sanatçılar gelmiyorlar mı?
Bu
sayılanların, hali vakti yerinde olmak münasebetiyle, şehit yakınlarına
hal-hatırlarını en çok ve en sık sorması gerekenler olması gerekmiyor mu?
Yine bu “hali-vakti yerinde olanlar” ve
ellerinde güç bulunduranlar, şehidin geride bıraktıklarının sorunlarını
çözebilecek kişiler değil midir?
* * *
Dün
akşam, haber bültenlerinde görmüşsünüzdür…
Bir şehit ailesinin TBMM’deki yürek
dağlayan feryatlarını…
Yüce
Meclis’te, günlerce bir muhatap bulamadıklarını…
Hatta itilip kakıldıklarını!
Ne
istiyor o şehit ailesi?
Kızlarına bir iş!
Demek
ki, muhtaç durumdalar!
Demek ki, bıçak kemiğe dayandı!
Ama
Meclis; şu huzurumuzu borçlu olduğumuz, kendisine minnettar olduğumuz şehit
ailesine duvar!
* * *
Şehit ailesinin feryadı şu gerçeği de su
yüzüne çıkarıyor; bir işe girebilmenin yolu Meclis’ten, daha geniş bir ifadeyle
siyasetten geçiyor.
İş
aradıkları kızları, sağlık eğitimi aldığı halde, yani bir konunun uzmanı olduğu
halde yıllardır iş bulamıyor.
Elbette,
Meclis’te iş aranmasına karşıyız ancak şehit
yakınlarına da öncelik verilmeli… Asla bu hallere düşürülmemeli!
* * *
Tabii
bu eylemi yaptıkları için bu ailenin meselesi bir şekilde çözülecek!
Fakat geride kalan binlerce şehit
yakınının sorunları nasıl çözülecek?
Hepsi
de gelip Meclis’te eylem yapamaz ki!
İnsan
merak ediyor…
Şehit ailesinden köşe bucak kaçan
vekillerimizin çocuklarının da böyle bir işsizlik sorunu var mı?
Sadece
iktidar milletvekilleri için değil, muhalefet, hatta emekli milletvekilleri
için de soruyorum sorumu?
Eski-yeni
hiçbir milletvekilinin böyle bir sorunu olduğunu duymadık.
Millet işsizlikten kırılırken, işsizlik
ocaklar söndürürken, vekili neden aynı kadere ortak olmuyor?
Aynı
soruyu yüksek bürokratlar, valiler, medyacılar, ünlü oyuncular ve diğer ünlüler
için de soruyoruz!
Bu durumda olanların hiçbirisinin
çocuklarının işsizlik problemi olduğunu duyan var mı?
* * *
İrtica, laiklik, Amerika, AB, hatta PKK
falan derken aslında asıl savaş ekonomik kaynakların kontrolü için yapılıyor
olmasın?
* * *
Uysa Da Uymasa Da
Çiçek büfeleri de AKP’li
yandaşa gitti
OTOPARKLAR, tuvaletler, billboardlar, ekmek büfeleri hepsi AKP’lilerin
elinde...
(Daha unuttuklarımız olabilir.)
Şimdi sıra çiçekçilere geldi. Özellikle de roman vatandaşlarımıza...
(Sulukule’den atılmalarından sonra şimdi de ellerindeki seyyar satış mekánları
gidiyor.)
800 seyyar çiçek satıcısının işsiz kalacağı anlaşılıyor. Bunlar 20 bin YTL’lik
büfelerden alıp, her ay 600 dolar kira verebilir mi?
Bekleyip göreceğiz.
CHP İBB Grup Sözcüsü Can Özyedierler dün meclis başkanlığına
verdiği sözlü soru önergesi ile Kültür AŞ’nin Çiçekçiler Odası’nın
bilgisi, görüşü ve ’olur’u olmadan Bekir Uğur’a İstanbul genelinde
kurulması ve işletilmesi için 1500 çiçek satış büfesinin neden verildiğini
soruyor.
AKP Grup Başkanvekili Hüseyin Evliyaoğlu Özyedierler’e ne
dediğini biliyor musunuz?
"Bu ülkenin % 50’si AKP’li, AKP’liler ticaret yapmayacak mı? Ticaret
yapmak ayıp mı?"
Özyedierler’in yanıtı ise şöyle:
"AKP’lilerin ticarette ne kadar başarılı olduklarını biliyoruz. Ayıp
olan, AKP nüfuzu kullanılarak 1500 esnafın hakkının gasp edilmesidir."
Bekir Uğur kimdir?
Belediye kulisindeki konuşmalara göre, Emine Erdoğan’ın akrabası ve
bundan bir süre önce Erdoğan, Bekir Uğur’un oğlunun nikah şahitliğini
yaptı.
Yalçın Bayer,
Hürriyet, 17.10.2008