SİNEK SARAYI VE IŞİD, Hilmi ÇAKIR

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 08.12.2015


 
Dünyanın gündemine oturmuş, yaptığı katliamları İnternet üzerinden yayınlayarak, korku çemberini her geçen gün genişleten, dünyaya yayan IŞİD Adlı cani terör örgütüne karşı, bütün dünya mücadele ediyormuş gibi yapıyor. Nasıl bir mücadeledir ki; ABD öncülüğünde, bir koalisyon gücü her gün IRAK ve SURİYE topraklarında IŞİD’in hakim olduğu toprakları bombalıyor ama bitiremiyor. Son zamanda, Suriye güçleri ile birlikte, Rusya da bu güce eklendi ama ortada kazanılmış bir zafer görülmüyor.
 
 
 
Tabiat boşluk kabul etmez. ABD, Irak’ı işgal etmesinden sonra , Irak üç
parçalı bir konuma getirildi. Ülkenin birlik ve bütünlüğü bozuldu.
Çimentosu çatladı. Kendi içinde, iç çatışma yaşar duruma geldi. Bu boşluğu gören, dünyanın birçok bölgesindeki radikal İslamcı Terör örgütleri, batılı güçlerin de, perde arkası veya direk destekleri sonucu, ülkelerini terk ederek, cihad adına eşini ve işini bırakarak bu topraklara geldiler. IŞİD adlı örgüt, var olan zemini kullanıp, boşluğu değerlendirerek, bölgede böylece doğdu ve büyüdü.
 
 
 
Baba evinin salonunda, adına “sinek sarayı!” denen, renkli, parlak iplik
ve ince sazlardan örülmüş, en küçük rüzgar veya canlının dokunması ile
hareket edebilen ve salonun tavanına tutkala benzer yapışkanlı bir madde
ile yapıştırılmış bir obje. Ne işe yaradığını, yıllar geçtikçe çözdüm.
 
 
 
Yaz günleri, havanın sıcaklığından dolayı, kapı pencere açık tutuluyordu.
Dışarıdaki arı, sinek ve böcekler evin içine giriyordu. Giren bu canlılar,
salona girer girmez ilk durakları bu hareketli, renkli tavandaki oyuncak
idi. Bir miktar oyun oynadıktan sonra, tavandaki parçaya dokunmak
istedikleri anda, kanat ve ayakları tutkala bulaşıyordu. Bu aşamadan sonra,
artık kurtuluşları imkânsız, çabalaya çabalaya can veriyorlardı. Birkaç
günde bir, bu sinek sarayına temizlik yapılırdı. Biz de, bu toplayıcı
aparat sayesinde, sineklerden kurtuluyorduk. Bazen birçok sinek , arı ve
böcek son nefeslerini bu tutkalda verirdi. Bu, süs görüntüsündeki oyuncak
“sinek sarayı” dışarıdan gelen haşerelerin ömürlerine son noktayı
koyuyordu.
 
 
 
*Ortadoğu bataklığı dipsiz bir kuyudur. BU batağa saplanan, ayaklarındaki
çamuru hiç bir zaman temizleyemez. Adaletin terazisi bozulmuş bir kere.
Dengeye gelmesi, doğru tartması nerede ise, imkansız. Bizim nesiller
göremez ama, gelecekte ne ve nasıl olur bilemem!.. Dünyanın enerji
kaynaklarının merkezi konumunda olması, bütün emperyalist güçlerin ilgi
odağı olmasına neden oluyor. Kendi halkları fakir ama, yönetenler, şatafat
ve saltanat içinde, ayrı dünyalarda yaşıyorlar. 
 
Ortadoğu, yukarıda sözünü ettiğim sinek sarayı gibi, dünyanın birçok
ülkesinde yetişmiş, içinde bulunduğu ortamdan , yaşadığı hayattan mutlu ve
memnun olmayan, macera peşinde koşan, ne kadar radikal İslamcı genç varsa,
arkasına bakmadan bu coğrafyaya geldiler ve kişilik kazandılar.
Bulundukları yerlerde normal bir vatandaş iken, birden, dünyaya kafa tutan
bir gücün parçası oluverdiler. Aslında; emperyalist batı güçleri
“sinek sarayı”nı bunlar için hazırlamışlardı. Şimdi, kendi ülkelerinde yok
edemedikleri bu güçleri, ekonomik ömrünü tamamlamış, imha edilmesi gereken
bombalarla, havadan acımasızca her gün vuruyorlar. Öyle bir kısır döngüye
girdi ki bu durum, onlar vurdukça, bunlar çoğalıyor.
 
 
 
Rusya’nın buradaki konumu ve anlayışı daha farklı. Öncelikle,
Akdeniz’deki tek üs ve limanı konumunda Suriye. Her türlü desteği vermek
zorunda. Diğer önemli bir konu da, Kafkaslarda yıllardır Çeçen’lere
uygulamış olduğu, acımasız politikasını burada da sürdürmek istiyor.
Sanırım, bu IŞİD’in içinde, Kafkas kökenlilerin de olması, Rusya’nın
intikam duygularını kamçılıyor. Şiddet şiddeti doğuruyor. Mısır’da,
geçenlerde düşürülen Rus Hava-yollarının uçağı gibi!... Her zaman olduğu
gibi, terör hep masum insanları buluyor. Artık, günümüzde dünyanın hiçbir
bölgesi, güven içerisinde görülmüyor. Dolayısı ile, yönetimler , terörle
mücadele edeceğim diye, her geçen gün kendi halklarının özgürlüklerini
daraltıyorlar. 11 Eylül saldırılarından önce, Amerikan vatandaşları,
dünyanın her noktasında, rahatça dolaşabilirken, bugün geldiğimiz noktada,
dünyanın birçok ülkesi, onlar için riskli konuma gelmiştir. Bu sadece
Amerikalılar için mi? Tabi ki değil değil, birçok ülke vatandaşı için de,bu
durum geçerlidir.
 
 
 
Batı, 11 Eylül saldırılarından sonra, teröre karşı daha hassas ve
koordineli çalışmalar yürütüyormuş gibi görüntü veriyor. Ortadoğu Bataklığı
ve BOP bu iş için kullanılarak, İslam’ı terörle bağdaştırmaya çalıştılar ve
büyük ölçüde başarılı da oldular. Avrupa’da, nüfusunun %10’u teşkil eden
ve en çok Müslüman’ın yaşadığı yer Fransa’dır. Fransa’da; yaşanan terör
saldırılarından sonra, teröre bulaşmış her kim olursa olsun, sınır dışı
etme kararı bile aldılar. Fransa, ibadethaneleri de sıkı denetim altına
aldı. Üç camiyi ibadete kapattı. İslam, Avrupa’da mevzi kaybetmeye başladı. Bu işlerin arkası gelecek gibi görülüyor…
 
 
 
Batı, bir taşla çok kuş vurmayı iyi becerir. Hatırlayın, Almanya’nın
Kaplancılar ve diğer İslami örgütlere verdiği desteği. Şimdi, kendi
yarattıkları canavar, kontrolden çıkınca, “SİNEK SARAY!” yaparak, bütün
sinekleri bir yere toplamayı, hem kendi toprakları zarar görmeden, bu işi
bitirmek için, IRAK ve SURİYE topraklarını, bu işe uygun hale getirdiler.
Konjoktür de, çok uygun olduğu için, Birleşik Cephe oluşturularak mücadele
etme kararı alındı. Kime karşı? Bu gücün adı “IŞİD!”(IRAK-ŞAM İSLAM
DEVLETİ).Onlar da, dünya karması yaparak mücadele bayrağını açtılar.
Ülkemiz de bu karmanın içinde. Bu maç nasıl sonuçlanır bilmiyorum. Her gün
iki taraf da yeni transferler yapıyorlar(!). Batı gücü, hem pilotlarını
yetiştiriyor, hem de, kendilerinde atış alanı kalmadığı için, depolarında
ömrünü tamamlamış cephanesini kullanarak, stok temizliği yapıyorlar.
Mutlaka bedelini, faturayı birilerine keserek. Fatura kime kesileceğini
onlar biliyor. Hadi, kara gücünüzü gönderin dediğiniz zaman dirsek
gösteriyorlar. Şimdilik, PKK/PYD işlerini görüyor.
 
 Osmanlı’yı, İngiliz ajanı LAWRENS'in kışkırtması ile arkadan hançerleyen
Araplar'ın bir kısmı, bugün tarihin acılarını yaşıyorlar. İngilizlerle bir
olup, dedelerimizin, o topraklarda esir olmasına, şehit olmasına sebep
oldular. Osmanlı’nın son dönemi, o topraklar için, çok can verdik.
Asırlarca, bu topraklarda Osmanlı’nın himayesinde, sömürülmeden, insan gibi
yaşamanın kıymetini, hiç ama hiç bilmediler, anlayamadılar. Geldiğimiz
noktada, petrolün şımarıklığı ile, Türk’lere daha düşman oldular. Tarihi de
çarpıttılar. Yeni dostlar buldular. Geçmişte, bu coğrafyada, çok can
verdik, kan verdik, bu saatten sonra, vereceğimiz bir damla kan yoktur
bizde. O günleri bize unutturdular veya unuttuk ama, Tanrı, bunları
unutmuyor. Bu topraklara sahip olmanın ve yaşamanın bedeli çok ağırdır. Bu millet, asırlardır bu bedeli ödeyerek yaşıyor bu topraklarda. IŞİD gibi
örgütler, misyonunu tamamladığında, “sinek sarayı!” örneğinde olduğu gibi, bu topraklarda yok olup gideceklerdir.
 
Hilmi ÇAKIR
 
5.12.2015

Tarih: 08.12.2015 Okunma: 727

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?