ÇÖPLÜKTEKİ BAVULLAR

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 14.04.2013

  Hilmi ÇAKIR

 
BAVUL/Valiz her insanda farklı duyguları çağrıştırır. Kimi için sevinç,kimisi için hüzündür. Genelde hepsinde burukluk ve akan gözyaşı vardır.
Gözler yalan söylemez. Bakın onlara görürsünüz ne demek istediğini, sözegerek yoktur, sözün bittiği yerdir. Valiz öyle bir gereçtir. Kullanılmadığı zaman en tenha köşesinde istirahat eder. Piyasaya çıktı mı bir telaş başlar ki, yer yerinden oynar, önemli olan dönüşü olan yolculuklar olsun.
 
Bavul ile tanışmamız uzun yıllara dayanır. Baba ocağında rafın en dip köşesinde tahtadan büyükçe bir kutu dururdu. Merak ettim sordum. Babanın asker bavulu dediler. İçinde ne vardı ne yoktu hiç merak etmemiştim. Bir gün rahmetli babam indirdi, kayıp değerli bir evrak arıyormuş, tapu gibi bir şey,o zaman gördüm içini. Sararmış birkaç kağıt görmüştüm içinde.
 
Nereden bileyim küçük yaşta elime bavul verileceğini. Boyum , verilen bavulun ancak yarısına geliyordu ki, bavulla tanıştım ve bir daha bırakamadım. Ben bu bavulu nasıl taşırım diye çok merak ediyordum ama, iş başa düşünce taşınıyormuş. Gurbette yaşayan bavulu çok iyi bilir. Bavul onlar için vazgeçilmezdir.
 
Baba ocağına giderken içinde bir yığın kirli çamaşır ve birkaç küçük hediye ile gidersiniz, aşarsınız o dağları, ovaları elinizdeki bavulla. İçine okuyacağınız birkaç kitabı koymayı da ihmal etmezsiniz bu arada. Yıllarca bu serüven böyle sürüp gider. Yıllar yıları kovalar.Bavullar eskir renkleri değişir, siyah, kahve vs. ama, fonksiyonları hiç değişmez.
 
İlk bavulu elime aldığımda bıyıklarım yeni çıkıyordu. Sakalım yoktu. Anam babam sağdı. Son göreve giderken yine elimde bavul ama bu sefer ise; ne ana, ne de baba kalmıştı. Bu sefer de çoluk çocuk ve gözü yaşlı bir eş vardı bıraktığım geride. Bavullar artık valize dönüşmüştü. Ahh şu bavulların dili
olsa da konuşsa.
 
Bu bavullar yüzünden başımıza çok olaylar gelmiştir. Unutamadığım birkaç olayı çok kısa bir anekdot olarak aktarmak isterim. İlk görev yerim, Van /Erciş'ten 1980'li yılların başında ayrılırken otobüs yazıhanesine bavulları getirdiğimi hatırlıyorum, uğurlama merasimi, sevgi seli her şeyi unutturdu. O hengamede , bavulların bagaja konulup konulmadığını hatırlamıyorum.
 
Otobüs Tatvan'a geldiğinde muavine bagajı açtırdım kontrol ettim. Bizim
bavullar kalmıştı Erciş'te. Tatvan'dan hemen telefona sarıldık, ama o gün
başka otobüs seferi yoktu. Ertesi gün gelecek olan otobüse verilmesini
sağlayabildik. Ankara'da bir gün bavulları bekledim.
 
Trakya'da görevli olduğum 1987 yılında, kışın en şiddetli ve kar yağışının İstanbul'u dondurduğu Mart ayında; mecburen bir akrabanın düğününe gidiyorduk. Büyükçekmece rampasında (Devebağırtan ) yol kapandı kaldık. Yolun ne zaman açılacağı belli değildi. Yardımsever insanlar geldi bizleri evlerine davet ettiler. Bizim de küçük çocuğumuz olduğu için öncelikli
misafirdik. Bu güzel daveti geri çeviremezdik. Otobüste eşyalarımızı bırakarak, sıcak bir yuva bulmanın mutluluğu içinde daveti kabul ettik. Ev sahibi bizlere çaydı, kahveydi, yemekti ne varsa ikram ediyor, biz de geri çevirmiyorduk.
 
Evden yolun durumu görünüyordu. Bir gözümle sürekli yolu gözetliyordum. Çünkü; eşim ziynet altınlarını da bavula eşyaların arasına koymuştu. Ne de olsa düğüne gidiyorduk. Bir an gözüm yola takıldı. Yoldaki duran araçlar hareket etmeye başlamıştı. O an kıyametin koptuğu andı. Eski topkapı'yı
bilenler çok iyi hatırlarlar o günleri. Muavin Bagajı birkaç dk.da boşaltır ve otobüs yok olur. Hak arama gibi bir kavram yok o dönemde. Bulursan alırsın bavulunu, gerisi yalan.
 
Bu bavul/ valizler hepimizin yaşamında çok renkli film kareleri
oluşturmuştur. Valiz yaşamın kendisidir. Heyecandır, korkudur, paniktir, yabancı bir yerdir, yeni yüzlerdir, yeni görevlerdir. Sonuçta vazgeçilmezdir. Ekmek kapısıdır.
 
Bazı bavullar ile sahipleri ayrı ayrı döner baba ocağına, yuvalarına, en acısı da budur işte. Bu bir şehittir. İşte o zaman, geride kalan birkaç parça eşya, kırık dökük valize arkadaşları tarafından yerleştirilir baba ocağına gönderilir. Buna yürek dayanmaz ama dayanmak zorunda. Bu ülke binlerce kez yaşadı bu olayı. Hep ateş düştüğü yeri yaktı.
 
Bazen de, yıllarca sürecek bir davanın başlangıcıdır bavul. "Balyoz" gibi.
Yıllardır süren ve toplumu ayrıştıran o meşhur davanın başlangıcı da; bir Bavul içinde evrakların gazeteciye teslim edilmesiyle ve oradan da cumhuriyet savcısına uzanan yolda yine bir bavul vardı. Sahi o bavul şimdi nerede dir? O da çöplükte ki yerini aldı mı acaba?
 
Nasıl ki her eşyanın veya her canlının bir ömrü varsa bavulun da bir ömrü vardır. Bugün öyle değişik Bavul/valizler çıktı ki körüklüsü körüksüzü, tek tekerli, çift tekerli, matruşka bebekler gibi iç içe girenler, katlanabilen, şekilden şekle girebilen birçok çeşit. Bizim kullandığımız bavullar bu kadar fonksiyonel değildi. Onlar artık görevlerini tamamladılar,iyisiyle kötüsüyle. Yeni evler de onlara da yer yok. Vefasızlık her yerde kol gezdiği gibi, o bavullar için de yol göründü ama bu sefer yalnız gidecekler. O çilekeş bavullar istemesek te çöplükteki yerlerini alacaklar, araksında bıraktıkları anılarla. 11.04.2013

Tarih: 14.04.2013 Okunma: 706

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?