SCS için yazıyorum.

Osman YILDIZ - 03.08.2011

Bugün 3 Ağustos 2011

Herkese yeniden merhaba

Bugünden itibaren mümkün olan her zaman diliminde SCS için yazmaya başlıyorum.

Önce SCS yi anlatmayacağım.

İnsanların tapındığı para ile olan ilişkilerimi düzenlemek amacıyla yazmayı bırakmıştım. Haksız ve hukuksuz bir şekilde 14 ay cezaevine tıktıkları için bütün planlarım alt üst oldu. Şu an neler yapabileceğimi planlamaya çalışırken, geçen zamana tahammülüm olmadığı için SCS için yazacağım.

Öncelikle SCS yi anlatmak için yazdığım kitap versiyonlarından 1 tanesinin girişini yayınlıyorum.

Dünyanın en zor olan işini yapmaya soyundum.

Dünyanın en zor olan kitabını yazıyorum.

İnsanlar kendi hazları için insanları aldatıyorlar.
(Burada ve bundan sonra kullanılacak olan aldatmak kelimesi sadece cinsellik veya eşlerin bir birini aldatması anlamında değildir.)
Aldatan, aldatıldığının bile farkında değil.

Öyle ki; hani şu gazetelerin 3. sayfalarında yer alan her anne ve babanın ürpererek okuduğu cinsten haberlerde ki:

“7 yaşındaki çocuğa şeker vererek kandırıp inşaatın bodrumunda tecavüz etti” gibisinden aldatılıyoruz. Aldatıyorlar.

            Bu kitabın konusu aldatılmak değil.

            Ben bu kitabı aldatılan insanların, masum 7 yaşındaki çocuk gibi ne yapacağını bilmeyen halinden kurtulabilmesini sağlamak için yazmıyorum.

            Alacağı şeker sonucu, katlanacağı ömür boyu sürecek azabını önlemek içinde yazmıyorum.

            Basit örnekte tüyleri diken diken olan bizler, şu an oluşturulmuş bulunan yalanlarla dolu dünyada nasıl tecavüzlere uğradığımızın farkında bile değiliz.

            Doğa kanunu kabul edilen “Büyük balık küçük balığı yutar” sözü aynen insanlar içinde geçerlidir.
Herkes ama herkes egosu, kişisel hazları için yakalanmadan aldatabilme hakkını kendinde gördüğü her noktada aldatıyor.

Sözüm ona bu aldatılmaları önlemek için kurgulanan din, hukuk, görgü, anane v.s. gibi olguların çoğu daha kolay aldatmak için kullanılan bir araç haline gelmiş durumda.

Oluşturulmuş bu kurallar öyle bir noktaya ulaşmış durumda ki;

İnsanlar mutlak emin oldukları hallerde bile “Kral Çıplak” diyemiyorlar. Çünkü “Kral Çıplak” demeye kalkan olursa beynini kendince en iyi kullanacağına inandığı kişiye kiraya vermiş olanlar anında linç girişimine kalkıyorlar.

Bu cümlelerimle din konusunu kast ettiğimi düşünenler olabilir.
Hayır.
Kanımca Dini inanç insanların insanları aldatmaları noktasında en az faktörü olan yapı olarak kalıyor.
İnançlar noktasına gelene kadar yapılan aldatmaların boyutu o kadar büyük ki, insanlar maruz kaldıkları tecavüzlerin farkında bile değiller.

            Tüm bunlara karşın bu kitabın konusu bu yazdıklarım değil.

            Kitap bu konu için yazılmıyor da neden böyle bir giriş yapıyorum.

            Bu kitapta anlatılanların anlaşılabilmesi için insanların öncelikle ben dahil hiç kimsenin gerçekler konusunda kişisel çıkarlarını bırakarak doğru söylemeyeceğini bilmeleri gerektiğini anlatmaya çalıştım.

Bu kitabın ana konusuna gelince:
İnsan ne için yaratıldı veya İnsan ne için yaşar sorularına bir kısım TIP mensuplarınca verilen  “İnsan beyni ÜREMEYE programlanmış olarak yaratılmıştır.” Cümlesindeki,  “ÜREME” konusudur.

Saygılarımla

Not: Kim olursanız olunuz. Lütfen http://http://www.scs.gen.tr adresine girerek yazılanları inceleyip Facebook veya Twitter üzerinden görüşlerinizi yazınız.

Tarih: 03.08.2011 Okunma: 851

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?