Türkçülük Milli Mücadelenin bir parçasıdır, Afet Ilgaz

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 07.01.2011

Afet Ilgaz, Yeniçağ, 07 Ocak 2011

Başbakanın “Türkçü de değilim Kürtçü de değilim” beyanının fikir olarak doğru bir şey olduğunu zannettiler. Kürtçü olmamak elbette doğru bir şeydi. Kürt’ün kökeninin ne olduğu konusunda daha çok yazacağım ve “kral çıplak” diyeceğim ama şimdi mesele o değil. Elbette Kürtçü olmayacağız, o ırkçı ve ayrılıkçı demektir ve emperyalistlere bağlı bir bilgi ve algı yanılgısıdır ama Türkçülük Milli Mücadelenin içinde yer alan bir fikir akımıdır.
Ahmet Arvasi Bey’in 22’nci ölüm yılı vesilesiyle her tarafta mevlitler okunuyor, anma toplantıları düzenleniyor. Ben de ART kanalında Özcan Yeniçeri ile Ümit Özdağ’ın programının bir kısmını dinleyebildim ve bir cümle beni çok etkiledi. Tamamı şöyle “Dünyada iki Türk kalsa biri benim. Bir Türk kalsa o benim”. Bunlar bir zamanlar da belki zor söyleniyordu ama şimdi iyice zorlaştı. Artık Türk lafını, aşağılamak için söylemiyorsanız, söyleyemezsiniz.
Bunu neden yazıyorum. Çünkü artık haber kanallarını dinleyemiyorum, dört beş milli kanal dışında. AKP sözcülerinden ve Başbakan’dan kaçmak için başka kanalları çevirdiğimiz günlere hasret kaldık. Ötekinde muhakkak bir ayrılıkçı oturmuş ve ayrıca yukarıdan bakan tavırlarla konuşmakta oluyor. Başbakanın ve bunların da olmadığı bir kanal aramayın, orada da muhakkak AKP’lilerden biri çıkmış son tahliyeleri açıklamakta oluyor. Bana da sağlık programlarını izlemek veya hiç izlememek kalıyor.
Bu zatlar, o güzelim  “Pembe İncili Kaftan” hikayesini de mi okumadılar? Hadi okumadılar diyelim duymadılar mı? Ömer Seyfettin’in adını bilmezler mi? Onun adına konulmuş, hem de muhafazakar kesim tarafından konulmuş ödülü de mi bilmezler? Genç Kalemler’i hiç duymadılar mı? “Genç Kalemler” Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının başlattığı bir akımdı. Genç Kalemler derginin adıydı. Bu milli edebiyatın simge dergisiydi. Türkçeye, Türklüğe dönüş anlamı taşıyordu. Edebiyat kitaplarınızdan da çıkarın öyleyse milli edebiyatı, Genç Kalemler’i, Ömer Seyfettin’i! Çanakkale tepelerine yazılmış  “Dur yolcu bilmeden gelip bastığın bu toprak...” diye başlayan yazıyı da silin.  “Ne mutlu Türküm diyene”  yazısını silmeye zorlanıyorsunuz ya. Balkan savaşındaki yenilgimizi ve bunu takip eden faciayı alt edebilmemiz için başlatılan bir hareketti bu. Türklük, bugünkü gibi, Balkanlardaki ayaklanmalarla ve Türklere yapılan soykırım benzeri eziyetlerle başlayan ve Türk aydınlarının derdi haline gelen bir kendine gelme, silkinme, doğrulma hareketiydi. Şimdi de böyle edebiyatçılar var mı? Var var. Az ama var.


Hani siz Hz. Ömer
hikayelerini severdiniz!

“Şefkat-der” le yapılmış bir röportaja rastladım bir yerde. İnsanın kanını donduracak bilgiler verdiler, hem sokaklarda yatanlar, evsizler, hem de dernek yöneticisi zat. Yüz binlerce evsiz var ve bunlar davul zurnayla (kameralarla yani) toplanıyor, birkaç gün sonra kara, kışa yeniden bırakılıyorlarmış. Bir  “evsiz”  haber verildiği zaman Belediye’den şu cevap alınıyormuş:  “Eksi dört derece olmadan evsizleri toplayamıyoruz” . Sizin trilyonluk köşklerinize de, arabalarınıza da, yalılarınıza da, uçaklarınıza da, kuyumcu dükkanlarınıza da ve villalarınıza da...
Hani siz Emir ül Müminin Hz. Ömer’in halkına duyduğu şefkati öven hikayeleri bilir ve söylerdiniz. Hani Hz. Ömer taş kaynatıp torununa içirmek için hazırlanan yaşlı kadına, sırtıyla taşıyarak un götürmüştü...

Tarih: 07.01.2011 Okunma: 664

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?