Çocuk sahibi olmak, kendini aşabilmekle güzelleşir, CEYHAN

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 15.10.2010

Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”

                                                                                                   

Lâedri

 

 

Hiç birimiz kendi isteğimizle dünyaya gelmedik. İsimlerimizi kendimiz seçmedik. Oysa çocuk sahibi olmayı kendimiz seçiyoruz. İster doğum yoluyla, isterse de evlatlık alarak bir çocuğa sahip olmak, sahiplik değil adanmadır. Sahip olduğumuz için istediğimizi yapamayız. Çocuğa karşı veya çocuğun algısının açık olduğu ortamdaki her bir davranış, her bir söz, yıllar sonra yeşererek bahçenizi saracak bitkilerin tohumlarıdır. Bu tohumdan nasıl bir bitki çıkacağı ağırlıkla bize bağlıdır.

Bilinçli ve sorumlu insan, eğer kendisini adamayacaksa çocuk sahibi olmamalıdır. Milyarlarca insanın yaşamakta her geçen gün daha da zorlandığı Mavi küremizde her bir çocuk, bir sorumluluktur. Çevreye sorumluluktur, topluma sorumluluktur ve en önemlisi çocuğun kendisine sorumluluktur.

Kendisi ve eşi çocuğa birlikte sorumlu olamayan, kendisini adamayanların çocukları, gelecekte bir gün bir başkasının çocuğu ile aile kurduklarında ancak kendilerine yapılan kadarını eşlerine yaparlar. Ve ancak kendi ailelerinden gördükleri kadarını çocuklarına verirler.

Bu öyle adanmadır ki; ilk yapılacak iş çocuk için kendini aşmaktır. Çocuk için kendini aşmak, uğruna mücadele edilecek en önemli aşktır. Alışkanlıklardan, değer yargılarından, baskılardan, günlük korkulardan, kişisel hedeflerden, gelece dair hayallerden çocuk için soyutlanabilmek demektir. Çocuk için kendini aşmak, çok uzun bir yoldur; bir yaşam boyu olduğu kadar, kendi ölümünden sonra arkada kalacak çocuğu ve hatta torununu düşünecek kadar uzun soluklu ve erdemlidir.

"Biz senin yaşındayken arabayı rüyamızda göremezdik" denmez. O bizim dünyamızdı. Çoktan siyah beyaz fotoğraf oldu.

"Bu senin yaptığını ben yapsam babam beni kulaklarımdan tavana asardı" denmez. Çocuk dedesine olan düşüncesini de sorgular, kendi babasının dedesine karşı gelemeyecek kadar zayıf oluşunu da sorgular.

"Ben devlet okulunda okudum. Bak işim gücüm yerinde. O da devlet okulunda okusun!" demek yanlış değildir. Anne-baba için doğru da olabilir. Görecelidir ve ölçümü çok da olanaklı değildir. Günümüzde iyi eğitim, maalesef, maddi olanaklara bağlıdır. Bir çocuğu özel okulda okutmak, bir ev sahibi olmaktan vazgeçmek demek olabilir. "İyi bir araba almak" hayalini çok ötelemek olabilir. Ancak günümüzde Milli Eğitim'in devlet değil, hükümet politikaları ile paralel olması nedeniyle sistem çok da sağlıklı sayılmaz. Köylerde yaşayan çocuklar için Milli Eğitim e de bağlı olsa, okul, bir hazinedir. Aydınlıktır. Şehirlerde, özellikle büyük şehirlerde eğitim seçeneklerle zenginleşmiştir. Keşke böyle olmasa ve herkes eşit koşullarda kaliteli eğitim alsa.

Anahtar sözcük, olabildiğince iyi eğitimdir. Devlet okulu, özel okul fark etmez. Özel okul, iyi okul demek değildir. Okulun yetmediği yerde iyi aile, bilinçli aile, sorumlu ve sevgili aile devreye girecektir.

Bu mavi ve güzel küremizde bilgi, güçtür. Güç ise özgür iradeli ve onurlu insan olarak yaşamanın vazgeçilmez bir gereğidir. Bu güç, ezici güç olarak algılanmamalıdır. Baskıyı yapan ister bir birey olsun (eş gibi, sosyal çevre gibi) isterse bir düşünce biçimi; iyi eğitimli insanın bunu değerlendirecek ışıklı gözlere, berrak bir akıla, sosyalliğe, karşı olduğu şeyleri söyleyecek özgüvene sahip olacağı açıktır.

Sadece eğitim için dahi kendini aşmaya değer. Kendini aşabilmek, öncelikle içten bir özeleştiri ister. "Kendininkini değil, çocuğun dünyasını" anlayabilmeyi ve yaşayabilmeyi getirir. Onun masal kahramanları bizimkinden farklı olacaktır. Keloğlan ona hiç bir şey ifade etmeyecek. Onun sevdiği şarkılar, şarkıcılar bizim için dayanılmaz olacak. Ama çocuk iyi okuyacak, müzik bilgisi olacak, sanat bilgisi olacak. Bunun için de olabildiğinde seçim yapabilecek ve dayatmalara direnecek donanımla yetiştirilecektir. Daha da güzeli bu çocuk, çocukluğunda anne babası ile paylaştıkları ile büyüyecektir. En iyi iki arkadaşı hep onlar olacaktır. Sırlarını ve dertlerini paylaşacak, saklamayacaktır.

Benim babamın hep söylediği gibi; "ben babamdan ileriyim, oğlum benden ileri olacak; yoksa bir yerde yanlış yaptım demektir."

Buradaki "ileri" ifadesini iyi eğitim, bilgi, kültür, sağlık olarak değerlendirmek gerekir. Maddi zenginlik söz konusu olamaz. Hepimizin isteği sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirmektir.

Özeleştiri sonrasında ikinci adım, eksikleri gidermektir. Bu bizim sorumluluğumuzdur. Biz de eksiklerimizi eğitimle gidermek zorundayız. Gerekirse danışmanlık almak durumundayız. Kitap okumak, araştırmak zorundayız.

Çocuğu mutsuz olanın kendisinin mutlu olabilmesi, herhalde bencillik göstergesidir. Biraz bencillik de gereklidir. Çünkü anne baba iyi ve mutlu değilse, kendini aşma güdüleri de zayıflayacaktır. O zaman anahtar kavram, olabildiğince kendini aşmak, bu konuda kendine dürüst olmak ve çocuk için tüm bunlara değeceğini bilmektir.

Ceyhan

25.09.2010 İstanbul

 

 

Arşiv

Tarih: 15.10.2010 Okunma: 714

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?