Bu dünyada
herkese yer var.
TRT VERDİĞİ ÜCRETİ NEDEN AÇIKLAMIYOR?
TRT Haber’de yayınlanan Çıkış Yolu programının yorumcuları Ergun Babahan ile Ekrem Dumanlı’ya aylık 30 bin, 50 bin TL gibi astronomik ücretler verildiğine ilişkin bazı çıktı. TRT’den yapılan açıklamada, “Gazetecilere verilen ücretleri 5-10 kat abartarak kamuoyunu yanlış bilgilerle yönlendirmeye çalışmak, bilinçli bir yıpratma faaliyetidir. Kaldı ki, program yapımcılarından biri, resmi dilekçeyle TRT’ye başvurarak, hiçbir şekilde TRT’den ücret talep etmediğini belirtmiştir” ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, “TRT Haber Kanalının 18 Martta yayın hayatına başladığını, bu çıkışın
başarılı bulunarak pek çok kişi tarafından takdir edildiği belirtildi.
Yüzlerce TRT çalışanının
emeklerine saygı duyulması gerektiğinin belirtildiği açıklamada, bu konunun
TBMMye taşınmasının da Türkiye açısından üzücü bir durum olduğu” görüşüne yer verildi.
Görüldüğü gibi, açıklamada pek çok
ayrıntı var ama söz konusu 2 şahsa ne ücret ödendiği yok. Yapımcılardan biri
ücret talep etmemiş olabilir ama sonuç ne; ücret veriyor musunuz, vermiyor
musunuz? Ödediğiniz ücret astronomik
değilse neden kaç para verdiğinizi açıklamıyorsunuz?
İnsanın aklına gelen 2’nci soru da şu: TRT milletin malı olduğuna göre, neden
sadece iktidar yandaşlarına program yaptırılıyor ve programlara sadece
yandaşlar çıkarılıyor?
Millî irade, millî irade deyip
duruyorsunuz ya… Hani milli iradeye
saygı? 2007 seçimleri ölçü alsanız bile, halkın yarısından çoğu AKP iktidarına karşı… Eeee, milletin yarıdan çoğunun fikirleri neden
milletin yayın kurumunda asla temsil imkânı bulamıyor?
Yani, insan hiç olmazsa göstermelik 1-2
muhalife yer verir. Belli ki, sizin
“millî irade”den anladığınız milletin sesini kesmek!
*
* *
TÜRKİYE’DEKİ KAÇAK ERMENİLER
Geçen hafta, Başbakan, ülkedeki 100 bin
kaçak çalışan Ermeni’nin sınır dışı edilebileceğini söylemişti. İşin ahlâkî
boyutu ayrı bir tartışma konusu… Zaten tartışıldı da…
Hafta sonunda, bizzat Ermeni sözcüsü tarafından
yapılan açıklamada kaçak ermeni sayısının 100 değil 20 bin olduğu söylendi.
Sözcü, Başbakan’ı da kendilerinin yanılttığını itiraf etti.
İyi de, gerçek rakam 20 binse, neden ve nasıl tam 5 kat fazla telaffuz
edilmiştir? Bu sorunun cevabı ortada yok.
Doğrusu, 100 bin rakamı bize de abartılı
gelmişti. Lâkin 20 bin de küçültülmüş bir rakam gibi geliyor. Öteden beri
söylenen rakam 40–50 bin civarında kaçak Ermenistanlı olduğuydu. Bize 50 bin
civarı en isabetli rakam gibi gözüküyor.
Bununla beraber gerçek rakamın
azaltılması veya abartılması kafamızda bir soru işareti oluşturdu. İnsan, ne
dümenler döndürülmeye çalışılıyor, sualini sormadan edemiyor!
* * *
SİLAH MI, REFAH MI?
Yapılan hesaplamalara göre;
Bir adet F–16 uçağı
almak yerine 100 odalı, 5
ameliyathaneli, yoğun bakım üniteli ve 400 hasta kapasiteli iki hastane açılabilir…
Bir adet
Leopard tankı almak yerine, 7 tam teçhizatlı ilkokul açılabilir…
Bir adet Awacs uçağı
almak yerine 50 bin yoksul öğrenciye on yıllık eğitim
bursu verilebilir…
Rakamları görünce aklınıza ne geldi?
Bizim aklımıza; biz
külliyen geri zekâlı mıyız, yoksa zirvelerde birileri kitleleri geri zekâlı
yerine mi koyuyor; sorusu geldi!
* * *
TAHLİYELER HEP AYNI HÂKİMDEN
Yandaş medya, tutukluluklara yapılan
itirazı haklı bulup tahliye eden mahkemeleri böyle taciz ediyor, etki altına
almaya çalışıyor…
Aynı medya; 34 kişinin tutuklanma
talebiyle sevk edildiği tek kişilik mahkemede hâkim, 33 kişiyi tutuklayınca “rekor tutuklama” diye övgü manşetleri
atmıştı. 34 kişiden, hastaneye sevk edilen biri hariç 33’ünün, tek hâkim
tarafından tutuklanmasında bir anormallik yok ama onlardan birkaçının 3 kişilik mahkeme heyetince tahliye
edilmesi “tuhaf!” öyle mi?
Üstelik hukukun aslî kuralı “tutuksuz yargılama” olduğu halde!
Yahu,
yandaşlık insanın gözlerini bu derece mi kör eder?
Tutuklattırma arzusu neden bu kadar
isterik halde?
Acaba, nasıl olsa davaların sonucundan
bir şey çıkması imkânsız, subaylar şimdi ne kadar hapis yatarlarsa o kadar
kârdır endişesi mi?
Yazık,
sadece gözler değil vicdanlar da kör olmuş!
* * *
UYSA DA UYMASA DA
Ulusal irade...
Çorlu’dan
Alper Muslu AKP’ye doğru bir teşhis koyuyor:
“AKP, partilerin kapatılmasını demokrasiye aykırı buluyor. Ancak Meclis’e yeni partilerin girmesini de istemiyor. Mesela görünüşte BDP kapatılmasın istiyor ama Meclis’e girmesin diye de yüzde 10 barajını kaldırmıyor. DP ve DSP’nin Meclise girme ihtimali de onları rahatsız ediyor. Hem ‘milli irade’ diyorlar, hem de milli iradenin Meclis’e yansımasını engelliyorlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu...”
Melih Aşık, 27.10.2010/Milliyet
Arşiv