“AÇILIM” AÇLIĞA ÇARE OLUR MU?

Neslihan KORUTÜRK - 13.09.2009

Bu dünyada herkese yer var.

 

 

 

Bu ülkede üniversitede okuma hakkı kazanabilmeniz için pek çok engeli aşmış olmanız gerekiyor.

 

Hayır, asıl engel Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) değil!

 

Oraya gelmek öyle kolay mı?

 

ÖSS’ye katılmaya hak kazanabilmek için, en az 12 sene okula gidebilecek ekonomik gücünüzün olması gerekir. Elbette bu yetmez… Bu 12 senenin neredeyse yarısında özel dershaneye gidebilmeniz, o dershaneye verebilecek paranızın olması lâzım!

 

Bütün bu şartları sağladıktan sonra 1 buçuk milyon öğrenciyle yarıştıktan sonra iyi bir puan almışsanız üniversiteye girebiliyorsunuz. En iyi puanları alanlar en iyi oldukları varsayılan üniversitelere girmeye hak kazanıyor ki, bunlar da daha ziyade büyük şehirlerdeki üniversiteler oluyor.

 

Misal; İstanbul’daki bir üniversiteye girmek için oldukça iyi puanlar almanız lâzım. Eğer, İstanbul’daki bir üniversitede okuma hakkı kazanmışsanız; yukarıda sayılan engelleri başarıyla aşabildiniz demektir. Bu da sizin aslında iyi bir ekonomik gücünüzün olduğuna işaret eder.

 

Tabii şuna da işaret edebilir: Aileniz varını yoğunu harcayarak, hatta borca girerek size üniversite okuma imkânı sağlamış da olabilir. Ve işte onun gücü buraya kadardır. Bu söylediklerimizi destekleyen şu sözlere dikkat edin:

 

Marmara Üniversitesi Rektörü Necla Pur, “öğrencilerin çoğunun günde bir öğün yemek yediğini ve derste açlıktan bayılanlar olduğunu” söyledi…

 

Şu feci duruma bakar mısınız?

 

İstanbul’daki bir üniversitede okuma hakkını kazanabilmesi için, ekonomik durumları nispeten iyi olması geren çocuklarımız, günde 1 öğün yemek yiyebiliyorlar!

 

Ekonomik durumu nispeten iyi olanların hali buysa gerisinin ne halde olduğunu hesap edin artık!

 

Memleketin asıl meselesi iktisadidir. Kitleleri canından bezdiren geçim sıkıntısıdır. İnsanları yozlaştıran, suç oranlarını artıran, sosyal barışı dinamitleyen fukaralıktır. Asıl mesele; vicdanı olan herkesi isyan ettiren, korkunç adaletsiz gelir dağılımıdır. Bir zengin çocuğunun günlük harçlığı 2 bin lirayken; bu kadar parayı bir arada hayatı boyunca göremeyen milyonlarca ailenin varlığıdır.

 

Bu temel meselelere kimse girmiyor. İktidar girmiyor, medya girmiyor, iş dünyası girmiyor… Hadi, onların işlerine gelmiyor da gözden kaçırmaya çalışıyorlar…

 

Fakat insaf!

 

Muhalefet de girmiyor. Muhalefet nerede? Ne iş yapar? Halkın derdiyle niçin dertlenmez? Halkın arasına neden şöyle bir karışmaz? İktidarı şöyle bir sarsıp, kendisinin de bir iktidar seçeneği olduğunu göstermeye neden gayret etmez?

 

*   *   *

 

Tabii asıl iktidara söylenecek sözler var:

 

Açılımlar yapıyorsunuz, önümüze paketlerle çıkıyorsunuz. Bu açılımlar neyi açıyor? Vatandaşın fukaralığına, geçim sıkıntısına, işsizlik derdine bir ilaç olabiliyor mu?

 

Bu açılımınız milyonlarca aç insanı doyuracak mı?

 

Üniversiteliler günde 1 öğünden fazla yemek yiyebilecekler mi?

 

*   *   * 

 

UYSA DA UYMASA DA

 

Böylesi de var!

Bülent Arınç “Öyle partiler var ki asker ‘esas duruş’ dediğinde esas duruşa geçiyor” demiş.

Öyle partiler de var ki,  Amerika, “Rahat!” dediğinde bile esas duruşunu bozmuyor.

Fahrettin Fidan

Melih Aşık’ın köşesinden, Milliyet, 09.09.2009


 

Arşiv

Tarih: 13.09.2009 Okunma: 794

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?