Bu dünyada
herkese yer var.
Muhalefetteyken düzenle kavgalıydılar. İnsanları
ezen, fakiri daha fakir, zengini daha zengin eden bir düzen vardı. Bu düzen
değişmeliydi. Bu düzen; adaletsiz, haksız, hukuksuz bir düzendi. Hürriyetleri
kısıtlayan, fikir ve ifade özgürlüğüne geçit vermeyen, baskıcı bir düzendi.
Fikir üretmeyen, yasak üreten bir düzendi. Yasaklar kaldırılmalı, fikir
özgürlüğü sağlanmalıydı. Hakça bir düzene geçilmeliydi.
Sosyal ve ekonomik sistem de berbattı. Yoksulluk ve yolsuzluk
üreten bir rüşvet ve kayırma düzeniydi. Bu düzene keskin bir neşter atılmalı,
yolsuzluk, yoksulluk ve rüşvet yok edilmeliydi.
Bir de “Dokunulmazlık” diye, suçluları koruyan bir
ayrıcalık vardı, kaldırılmalıydı.
Kısaca “aydınlığa açık, karanlığa kapalı” bir düzen
kurulmalıydı. Eşitlikçi, özgürlükçü, insanî bir düzen…
* * *
Dediler ki; “İktidara
gelince ilk işimiz dokunulmazlıkları kaldırmak olacaktır.”
Allah’ın hikmeti işte!
Halk, sistemle kavgalı olan bu siyasî partiye, bütün vaatlerini
gerçekleştirmeye yetecek kadar büyük bir destek ve iktidar verdi. Hem de tam 3
kere…
Yıllar geçti… İlk yapacağımız iş dedikleri
“dokunulmazlıklar”ı kaldırmak bir yana, ona en sıkı sarılan parti oldular.
Bugün, “dokunulmazlıktan” bahsetmek mi, Allah korusun!
* * *
3 “Y”yi Yok Etmek
“3Y” ile sembolize ettikleri Yoksulluk, Yolsuzluk ve
Yasakları yok edeceklerini söylemişlerdi.
Birinci Y’yi, yani yoksulluğu yok etmeye çalışmak bir
yana, azaltmaya bile uğraşmadılar. Onun yerine “sadaka, kültürümüzde var!” diyerek adeta sadakaya muhtaç olanların
sayısını artırmaya çalıştılar. Öyle ya; yoksul
sayısı artsın ki, yardım karşılığı oy takası yapacağımız seçmez sayısı da
artsın!
Ve bugün sokağa çıktığınızda içler acısı fakirlik manzaraları
karşılıyor sizi… Çocuklar, çocuklar… Çöp toplayan, çöple oynayan, ayakkabı
boyayan, mendil satan çocuklar… Yoksulluk ne güzel yok edilmiş!
Yoksulluk yok edilince tabii yeni zenginlerimiz oldu.
En fazla da siyasetin uç noktalarındaki zenginlerimiz. İlk defa bu devirde
Cumhurbaşkanı ve Başbakan eşlerinin 65.000 dolarlık yüzükler taktıklarını
işittik. İktidardakilerin, 17-18 yaşlarındaki çocukları “uluslar arası işadamı” unvanları kazanıp, milyonlarla oynadılar.
Bir de devletin biraz daha zenginleştiği kesin.
Başbakanlıkta birkaç tane özel uçak olduğu halde, geçen hafta, dünyanın en lüks
ve uzun menzilli özel uçağını sadece 60 milyon dolarcık küçük bir ücretle filoya
katıverdiler.
* * *
İkinci
Y’yi, yani yolsuzluğu yok etmek için ne yaptılar?
İhale yasasını tam 14 kere değiştirdiler. “Aydınlığa
açık, karanlığa kapalı” bir ihale sistemi kuruldu mu?
Hem de nasıl?
Gayet açık! 100 liralık bir işi 200 liraya ihaleye
çıkarıyorsun. Eskiden “mücahit” olan,
şimdiki “Dini bütün müteahhit” işi
175 liraya alıyor. 100 liraya taşerona devrediyor ve tek taş kaldırmadan 75
lirayı cebine indiriveriyor. Aydınlığa açık, karanlığa kapalı düzen işte böyle
olur.
Rüşvet üreten düzen de sayelerinde “düzeldi”. Bir dairede müdür, müdür yardımcıları ve hemen
bütün memurlar “rüşvetten” gözaltına alındıklarında, onlardan sorumlu bakan ne
demişti: “Abartmayın canım. Bahşişle
rüşveti karıştırmayın. Bizim memurlarımız rüşvet almazlar. Bahşiş almışlardır!”
Artık, aydınlığa açık, karanlığa kapalı ülkemizde
rüşvet alınıp verilmiyor. Rüşvet tarihe karıştı. Şimdiki düzen; eski kara
düzende olduğu gibi artık, rüşvet üretmiyor.
Ya ne üretiyor?
Bahşiş!
* * *
Üçüncü Y’ye
gelince… Yani Yasaklar ne kadar yok edildi?
Yasakların da nasıl yok edildiğine dair pek çok
gösterge var da, sadece televizyonlara bakmak yeterli. Televizyonlar ne kadar özgürleştiğimizi
gösteriyor! Bakın bakalım bir tane siyasî mizah var mı? Yine bakın bakalım,
sansürlenmeyen 1 tane sahne var mı?
Sonra karikatür dergilerine bakın! Daha doğrusu
çizerler hakkında açılan davalara bakın… İktidarı eleştirenlere karşı açılan
davaların çokluğuna bakın…
Turistik yörelerdekiler de dâhil, içki yasaklarından
bahsetmiyorum bile…
Tekrar hatırlayın, bu parti “yasakları yok edeceğim” diye gelmişti.
İktidarın nimetlerinden alabildiğine yararlanan,
dokunulmazlıklara ve yasaklara can simidi gibi sarılan düzenin büyük partisini ve hamisini tanıdınız mı?
Arşiv