Padişahımın Demokrasisi

İsmail Hakkı CENGİZ - 06.06.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

    

 

            Anayasa Mahkemesinin Türbanla ilgi olarak verdiği karar, hukukî değil siyasiymiş!

            Eeee…

            Sonra, demokrasiye de uygun değilmiş!

            Hangi demokrasiye?
 

            Meselâ demokrasinin vazgeçilmez kurumları olan siyasî partilerin demokrasi anlayışlarına, demokratik uygulamalarına(!) mı uygun değilmiş?

            Vakıa, Anayasa Mahkemesinin son kararı muhalefetteki partilerle alâkalı değil. Fakat “demokrasi” hakkında, en çok muhalefet konuştuğuna göre, önce onların demokrasi karşısındaki konumlarını irdeleyelim.

            Demokrasinin olmazsa olmaz unsurları sayılan siyasi partilerimizden ikisinin; MHP ve CHP’nin liderleri ne kadar demokrat? Demokratik usullerle mi o koltuklara oturmuşlar? Demokrasiyi içlerine, zihin ve ruhlarına sindirmişler, benimsemişler, özümsemişler mi? Demokratik teamüllerle mi liderliklerini sürdürebiliyorlar? Genel başkanlığı ne zaman bırakmayı uygun görürler, acaba? Yetkili organları demokratik yöntemlerle mi teşkil edildi? Teşkilatlarının il, ilçe başkan ve çevreleri demokratik yollarla mı seçilip, görevlerini sürdürebiliyorlar? Şu andaki milletvekilleri demokratik usullerle mi aday olup seçildi, yoksa tek seçici padişah, affedersiniz genel başkan mı milletvekili olmalarını tensip buyurdu?

            MHP ve CHP’liler, genel başkandan en yeni üyeye kadar hiçbirinizin “demokrasi”yi ağzınıza almaya hakkınız yok. Ta ki, en başta genel başkanlarınız, bütün yetkili organlarınız demokrasinin kurallarıyla kendilerini gönülden bağlayana kadar.
 

            Gelelim bu karar dolayısıyla en çok feveran ve feryat eden AKP “kurmayları”na, medyadaki avukatlarına…

            Karar, demokrasiye aykırıymış!

            Hangi demokrasiye?

            Sizi milletvekili seçtiren padişahın, affedersiniz genel başkanınızın demokrasisine mi?

            Sizi ve çevrenizdekileri münhal kadrolara atayan padişahın, affedersiniz genel başkanın demokrasisine mi?

            Size el kaldır deyince ellerinizi kaldırtan, susun deyince susturan padişahın, affedersiniz genel başkanın demokrasisine mi?

            Sizlere gazete, televizyon, radyo, köşe, program sunuculuğu ayarlayan padişahın, affedersiniz genel başkanın demokrasisine mi?

            Bir kere genel başkan koltuğuna oturduktan sonra, artık onu, Allah geçinden versin, ölümden başka hiçbir gücün oradan kaldıramayacağı padişahın, affedersiniz genel başkanın demokrasisine mi?
           

            Bazen, memleketimin siyasi parti başkanlarını padişah zannediyorum ya; bu zannımla, bize, “astığı astık, kestiği kestik” diye öğretilen rahmetli padişahlarımıza haksızlık ettiğimi hissediyorum.

            Neden biliyor musunuz?

            Cemil Meriç der ki; “Hükümdarların haklarını korkunç derecede sınırlayan bir vesika vardır: Kur’an. Hiçbir Anayasa bu kadar âmir değildir, çünkü gönülden bağlamaktadır. Bütün değişikliklerin üstündedir. Çünkü Tanrı kelâmıdır.”(Sosyoloji Notları Ve Konferansları, İletişim, S.235)

            Osmanlı Padişahlarını korkunç derecede sınırlayan, gönülden bağlayan bir kurallar bütünü vardır. Bizim postmodern padişahlarda o da yok.

            Bizim siyasî parti genel başkanlarını bağlayan, sınırlayan hiçbir kural, kaide, kanun, tüzük, yönetmelik, kayıt, şart yoktur.

            Çünkü onlar, demokrasinin olmazsa olmaz unsurlarının genel başkanlarıdır. Çünkü onlar demokrattırlar!
 

            Bırakın, bu demokrasiye aykırıdır, teranelerini.

            Senin anladığın demokrasiye karşılık, bu karar fazla bile demokratik!

            Hem de bir hukuk devletinde!

            Hem de hukukî bir karar!

Tarih: 06.06.2008 Okunma: 643

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Osman Yıldız

29.11.2007 - 10:15

İsmail bey

Doğru sorgulama mantığı ile yola çıkmışsınız. Fakat yanlış olan şu:

Üniversite eğitimi belki reşit olmayan yaşta başlayabilir. Yalnız eğitim bittiğinde kişi hem ekonomik olarak iş yapabilir, hemde yaş olarak reşit yaşta olur.

Eğer nihai eğitim olarak görülen noktada birey halen daha hür iradesi ile türban takmak istiyorsa buna müdahale edilmesi insanlık ayıbıdır.

"Hadi kızlar okula" kampanyaları yürütüp, dur sen başörtüsü takıyorsun diyerek kızları cahil bırakmaya yönelik davranışlar kabul edilemez.

Sosyalleşmiş, iyi bir eğitimden geçtiği halde birey halen daha doğru olarak türbanı görüyorsa o bireye hiç kimsenin karışmaması gerekir.

İş sahaları konusuna gelince:

İşlerin kuralları vardır. Kılık kıyafete değil, liyakata bakılırsa zaten sorun kalmaz.

Ama türban konusu öyle bir konu ki herkes kullanıyor. Amaç kadınlar cahil kalsın. Onları tepe tepe kullanalım. Başkası bence yalan.

Üniversite bitirmiş, ekonomik özgürlüğü olan bir kadını kullanmak zordur. Ama cahil kalmış kadını basit masallarla kandırmak çok kolaydır.

Umarım empati yaparak konulara yaklaşırsınız

uluHakan

01.12.2007 - 00:25

Türban denilen vakıanın herkes tarafından bu kadar kullanılıyor olması zaten çözülmesi istenmeyen bir konu olduğunun işaretidir.Türbancılar da karşı taraf ta bu konuyu acımasızca kullanıyorlar.Türban hedeflenmiş bir gündemin siyasi sembolü olmuştur.Bu öylesine topluma işlenmiştir ki gerçek niyetler gizlenmiş,türban artık müslümanlığın,namusun,iyiliğin işaretiymiş gibi algılanılması istenir olmuştur.Her türlü herzeyi yiyen iffetsiz kadınlar,toplum baskısından ya da işin ticaretinden dolayı türban takar böylece temizlik ifade etmeye çalışır durumdadırlar.Milletin malıyla gemicikler alınır,Gucci'den giyinilir,devletin harcırahıyla aile gezileri yapılır,lüks ve safahat içinde yaşanılır,ama türbanı takarsın kimse başka yerini yada yaptıkları görmez.İşte türban bu hale getirilmiştir.

Türban tüccarları kendi rantları için herşeyi ve herkesi acımasızca kullanırlar.Tesadüfen kurulan bir jüri,yine tesadüfen son dönemlerde hep olduğu gibi yine bir İmam Hatipliyi birinci seçerler,bile bile kürsüye çıkarırlar,sonra yasa ve yönetmelik uygulanır,mağdur bir insan yaratılır bunun üzerinden rant sağlanır.

O çacuk,çacuk masumluğundan çıkar artık herkesçe özellikle de devlet tarafından mağdur edilmiştir,bunun için militanlaşmak ve mücadele etmek gerekir.Her gittiği yerde bu olay gündeme getirilir ve bu çocuk hep konuşturulur.Konuştukça devlet suçlanır ve o çocuğa merhamet eden insanların duyguları siyaseten ranta dönüştürülür.

Bu böyle süregider,

Şimdi bu zihniyet varoldukça,anlamaktan,algılamaktan,analitik düşünmekten mahrum yığınlarca topluca adrese teslim oy verdiği müddetçe Üniversiteye türbanlı gitsen ne olur gitmesen ne olur.başkalarını hakları seninkilerin başladığı yerde biter nasılsa....

Selam ve Dua ile...

Söz

05.12.2007 - 19:29

Kişisel olarak düşündüğümde türbanın (eşiti olarak gördüğüm başörtüsü, yemeni vs.) hepsinin serbest bırakılmasını savunuyorum. Bu konuyu daha önce tartıştığım benimle bir çok konuda aynı düşünen arkadaşlarımla da uyuşmadığımı biliyorum. Hatta bir defasında sende artık böyle söylüyorsan pes demişlerdi.

Haber kanalınızın varlığını bugün öğrenmiş bulunmaktayım. Muhalif haber yazan kanalların rahat bırakılmadıklarını da (kanal türk) biliyorum.

Bu türban meselesi halledilemediği sürece AKP.nin sürekli bulunduğu yerde kalacağı kaygısı ile de meselenin çözümü taraftarıyım. Keşke daha önceki hükümetler çözmüş olsalardı bugün kü duruma gelinmezdi.

Bildiğim birçok insanın islamla ilgili yaşamadığı bir gerçektir. Bunlar içki içer (ramazan ayı hariç) ve hatta kumar dahi oynar. Birçok şey daha sıralayabilirim. Çoğunun eşleri de kapalıdır. Konu bu meseleye gelince; bu konunun savunucularını desteklemektedirler. Bu türban yüzünden Atamın kurduğu değerler tehlike altına girmekte nerdeyse kimse bunu göremiyor. Bizim herşeyimiz bize özgü bazı sünnetler farzların bile önüne geçmiştir. Bunu herkes biliyor. Örnekler vermeye gerek yok. Bu konuda daha yazacak çok şey var ama tiyatroya gidebilmek için bilgisayarın başından ayrılmak zorundayım. Hoşcakalın.

Osman Yıldız

29.11.2007 - 10:15

İsmail bey

Doğru sorgulama mantığı ile yola çıkmışsınız. Fakat yanlış olan şu:

Üniversite eğitimi belki reşit olmayan yaşta başlayabilir. Yalnız eğitim bittiğinde kişi hem ekonomik olarak iş yapabilir, hemde yaş olarak reşit yaşta olur.

Eğer nihai eğitim olarak görülen noktada birey halen daha hür iradesi ile türban takmak istiyorsa buna müdahale edilmesi insanlık ayıbıdır.

"Hadi kızlar okula" kampanyaları yürütüp, dur sen başörtüsü takıyorsun diyerek kızları cahil bırakmaya yönelik davranışlar kabul edilemez.

Sosyalleşmiş, iyi bir eğitimden geçtiği halde birey halen daha doğru olarak türbanı görüyorsa o bireye hiç kimsenin karışmaması gerekir.

İş sahaları konusuna gelince:

İşlerin kuralları vardır. Kılık kıyafete değil, liyakata bakılırsa zaten sorun kalmaz.

Ama türban konusu öyle bir konu ki herkes kullanıyor. Amaç kadınlar cahil kalsın. Onları tepe tepe kullanalım. Başkası bence yalan.

Üniversite bitirmiş, ekonomik özgürlüğü olan bir kadını kullanmak zordur. Ama cahil kalmış kadını basit masallarla kandırmak çok kolaydır.

Umarım empati yaparak konulara yaklaşırsınız

uluHakan

01.12.2007 - 00:25

Türban denilen vakıanın herkes tarafından bu kadar kullanılıyor olması zaten çözülmesi istenmeyen bir konu olduğunun işaretidir.Türbancılar da karşı taraf ta bu konuyu acımasızca kullanıyorlar.Türban hedeflenmiş bir gündemin siyasi sembolü olmuştur.Bu öylesine topluma işlenmiştir ki gerçek niyetler gizlenmiş,türban artık müslümanlığın,namusun,iyiliğin işaretiymiş gibi algılanılması istenir olmuştur.Her türlü herzeyi yiyen iffetsiz kadınlar,toplum baskısından ya da işin ticaretinden dolayı türban takar böylece temizlik ifade etmeye çalışır durumdadırlar.Milletin malıyla gemicikler alınır,Gucci'den giyinilir,devletin harcırahıyla aile gezileri yapılır,lüks ve safahat içinde yaşanılır,ama türbanı takarsın kimse başka yerini yada yaptıkları görmez.İşte türban bu hale getirilmiştir.

Türban tüccarları kendi rantları için herşeyi ve herkesi acımasızca kullanırlar.Tesadüfen kurulan bir jüri,yine tesadüfen son dönemlerde hep olduğu gibi yine bir İmam Hatipliyi birinci seçerler,bile bile kürsüye çıkarırlar,sonra yasa ve yönetmelik uygulanır,mağdur bir insan yaratılır bunun üzerinden rant sağlanır.

O çacuk,çacuk masumluğundan çıkar artık herkesçe özellikle de devlet tarafından mağdur edilmiştir,bunun için militanlaşmak ve mücadele etmek gerekir.Her gittiği yerde bu olay gündeme getirilir ve bu çocuk hep konuşturulur.Konuştukça devlet suçlanır ve o çocuğa merhamet eden insanların duyguları siyaseten ranta dönüştürülür.

Bu böyle süregider,

Şimdi bu zihniyet varoldukça,anlamaktan,algılamaktan,analitik düşünmekten mahrum yığınlarca topluca adrese teslim oy verdiği müddetçe Üniversiteye türbanlı gitsen ne olur gitmesen ne olur.başkalarını hakları seninkilerin başladığı yerde biter nasılsa....

Selam ve Dua ile...

Söz

05.12.2007 - 19:29

Kişisel olarak düşündüğümde türbanın (eşiti olarak gördüğüm başörtüsü, yemeni vs.) hepsinin serbest bırakılmasını savunuyorum. Bu konuyu daha önce tartıştığım benimle bir çok konuda aynı düşünen arkadaşlarımla da uyuşmadığımı biliyorum. Hatta bir defasında sende artık böyle söylüyorsan pes demişlerdi.

Haber kanalınızın varlığını bugün öğrenmiş bulunmaktayım. Muhalif haber yazan kanalların rahat bırakılmadıklarını da (kanal türk) biliyorum.

Bu türban meselesi halledilemediği sürece AKP.nin sürekli bulunduğu yerde kalacağı kaygısı ile de meselenin çözümü taraftarıyım. Keşke daha önceki hükümetler çözmüş olsalardı bugün kü duruma gelinmezdi.

Bildiğim birçok insanın islamla ilgili yaşamadığı bir gerçektir. Bunlar içki içer (ramazan ayı hariç) ve hatta kumar dahi oynar. Birçok şey daha sıralayabilirim. Çoğunun eşleri de kapalıdır. Konu bu meseleye gelince; bu konunun savunucularını desteklemektedirler. Bu türban yüzünden Atamın kurduğu değerler tehlike altına girmekte nerdeyse kimse bunu göremiyor. Bizim herşeyimiz bize özgü bazı sünnetler farzların bile önüne geçmiştir. Bunu herkes biliyor. Örnekler vermeye gerek yok. Bu konuda daha yazacak çok şey var ama tiyatroya gidebilmek için bilgisayarın başından ayrılmak zorundayım. Hoşcakalın.