TÜRKİYE’NİN EĞİTİM MUCİZESİ 2. DÜNYA SAVAŞIDIR.

Lütfiye Kader - 09.10.2021

TÜRKİYE’NİN EĞİTİM MUCİZESİ 2. DÜNYA SAVAŞIDIR.

150 yıl öncesindeki telefonlarımız değişti. Bugün ayfonlar androit telefonlarımız var.

150 yıl önceki arabalarımız değişti. Bugün hibrit arabalarımız var.

150 yıl önceki evlerimiz değişti. Bugün akıllı evlerimiz var.

Günümüzdeki okul sınıf ortamlarımızla, 100 yılı aşkın süre içinde sınıf ortamları arasında öğrenme metotlarımızda fazla bir değişme yok. Gerçekten çok acı ve utanç verici bir durum!

 II. Dünya Savaşı, Tarihteki en büyük ve en yıkıcı savaştı.  

   Dünya çapında, tahminen 55 milyon ölümle sonuçlandı. Türkiye; 1939’dan 1945'e kadar süren 2. Dünya savaşına girmiş olsaydı, biz Dünya’ya model olan Köy Enstitüleri eğitim devrimini hayata geçiremeyecektik.(1939-1945) II. Dünya savaşının olduğu o yıllarda Almanya, Japonya İtalya ile ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB kendi aralarında tepişiyorlardı. Bizim çimlerimiz üzerinde tepinmedikleri için, biz bu fırsatı iyi değerlendirdik. Yani  “atı alan Üsküdar’ı geçti “ deyimiyle,  köy enstitülerinin vasıflı insan yetiştirme projesini hayata geçirdik. Dünya eğitim sistemlerini organize ederken yeni cumhuriyetin yöneticileri,  1936 ‘da İlköğretim (umum) genel müdürlüğünde getirilen İsmail Hakkı Tonguç’un ve 1938’de Maarif vekili olan Hasan Âli Yücel’in çabalarıyla, tamamen Türkiye'ye özgü olan bir eğitim projesini hazırlıyorlardı. Sonra da 17 Nisan 1940’ta çıkarılan 3803 sayılı Köy Enstitüleri Köy Enstitüsü projesi olarak yaşama geçti. 

Köy Enstitüleri sistemi, üretim içinde eğitim temeline dayanıyordu.

  Öğrenciler işi üretirken eğitim de görüyordu. Ürettikleriyle hem kendi gereksinimlerini karşılıyorlar, hem de bir ölçüde gelir sağlayarak okulun harcamalarını karşılıyorlardı. Köy Enstitüsü sistemi sayesinde; 17 bin 346 öğretmen, 8 bin 675 eğitmen, bin 599 sağlık memuru, 213 yüksek köy enstitülü yetiştirildi.Türkiye'de okulun yerel koşullara uyarlanması sorunu eğitim felsefesinin özünü oluşturuyordu. Zamanın Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular. 

     Amerikalı eğitimci John Dewey 1924’de Türkiye Maarifi Hakkındaki rapor ’da köy okulları ile ilgili; öğretmen yetiştirme şeklinin köy hayatının temeli olan çiftçilerin ihtiyacı doğrultusunda olması ve köylere süratle okul yapılması gerektiği gibi konulara değinmiştir. Mezunların aynı anda hem okul öğretmenleri hem de toplumun eğitmeni olması bekleniyordu. Öğrenciler aslında kendi okullarını, evlerini, kışlalarını, iş yerlerini vb. inşa ettiler ve birlikte yaparak ve yaşayarak üretim ile eğitimi kaynaştırdılar. Okuma yazma oranı Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda %5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun %80'lik bölümü köylerde yaşıyordu. Oysa Köy Enstitüleri'nin kurulması ve yaygınlaşması konusunda pedagoji uzmanı Halil Fikret Kanad'ın önemli çalışmaları vardı. Kanat'ın, zorunluluktan değil özveriyle öğrenci yetiştirecek köye göre öğretmen fikrini savunmuştu. Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak, hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin %50'lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.  Bu okullar da Demokrat Parti döneminde 27 Ocak 1954'te kapatılmıştır. Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy enstitülerinde 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmişti. Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu ve Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler bu okullarda yetişmişlerdir.

Köy enstitüleri bize, 80 yılda küçük bir dokunuşla oluşturduğu milli benlik ve vatanseverliğin ulus olma bilincinin tabakasını o kadar sağlam kazandırmıştır ki bunu ne kadar seyreltsek, sulandırsak da, aslında ulus olma mayası tuttu.

Haftada 44 saat ders görüyorlardı. Bugün ilkokul ve ortaokullarda toplam ders saati 26 saat ile 29 saat aralığında değişmektedir. Ortaokullarda seçmeli ders olarak 6 saat de eklenince en fazla 35 saat oluyor.  O dönemde yeni cumhuriyete can suyu veren köy enstitüleri, bugün aynı ruh ve inançla başka gelişim ve üretim yollarını araştırmak ve bulmak zorundadır.

Yetişmiş insan gücünü elde edebilmemiz, akıl ve bilimin ışığında olmalıdır.  Bunun için öğretim programları yapılırken;  işin mutfağından yetişmiş sosyoloji, matematik, fizik, kimya, felsefe, biyoloji, tarih, dil bilimci, bilişim alanlarında liyakatle seçilen uzman ve akademisyenlerden oluşan kurulların oluşturulması 5 yıllık, 15 yıllık,  30 yıllık hedef ve planların hazırlanması gerekmektedir.

Hazırlanan öğretim programları asla siyasallaşmamalıdır. Hangi yönetim gelirse gelsin, eğitim vizyonumuz ve anlayışımız sadece çağa uygun olarak düzenlemelerin dışında değişmemelidir. İstikrar, yapılan işlerin sonucunu almamızı ve doğru yol haritalarını oluşturmamızı sağlar.

Yetişmiş insan gücü mü? Petrol zenginliği mi? Yeni Dünya’daki yerimiz neresi olmalı?

Şüphesiz, yetişmiş insan gücü bu Dünya’nın yöneticileri ve yönlendiricileri olacaktır. 21. YY ‘ın T-İnsan modeli, robot devri başat olacaktır ama aynen Köy Enstitüleri ruhunun bağımsız, özgürlükçü, barışçıl, üretken ve insanı bir değer olarak kabul eden fakat yeni Dünya’da pek de savunulmayan bu özelliklerimizin, kutup yıldızı gibi parlayıp yol gösteren bir rehber olacağına inanıyorum.

                                                                                                              05.10.2021

      Lütfiye Kader

    Emk.  Uzm. Fen.Bilimleri.Öğretmeni                       

                                             

 

Tarih: 09.10.2021 Okunma: 639

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

i. Hakkı Cengiz

09.10.2021 - 19:45

Köy Enstitüleri, zamanına göre çok yaratıcı, çok ileri, çok verimli harikulade bir buluş ve uygulamaydı. Çok güzel özetlemişsiniz. Oradan ilham ve hız alarak, dijital dünyanın eğitim sistemi kurulmalıdır. Kemal Tahir, "Bozkırdaki Çekirdek" adlı eserinde Köy Enstitüleri macerasını muazzam bir şekilde anlatır. Elinize, emeklerinize sağlık, değerli Hocam. Selâmlar...

Lütfiye Kader

09.10.2021 - 23:59

Teşekkür ederim İsmail bey. Eğitim sistemimizin, ulusal kimliği ve öğretim Birliği korunarak, yetişmiş insan gücü yaratma hedeflerimiz yeni Dünya''da çağın gereklerine uygun olmalı. Bunun için insana yatırım yapmak zorundayız. Değerli görüş ve katkınız için teşekkür ederim.

Canan Oğuz

10.10.2021 - 21:20

Kesinlikle her kelimesine katılıyorum.Kaleminize sağlık.

Lütfiye Kader

10.10.2021 - 23:49

Teşekkür ederim Canan hanım. Yorumunuz ve görüşünüz için🙏