İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...125...

Özgür DENİZ - 25.04.2021

Maalesef individüalist mantalite bizi esir almış. Kolektif telakiyi, dolayısıyla kolektif mücadeleyi kaybetmişiz. Zihinlerimiz işgal edilmiş ve yalanlar boca edilmiş zihinlerimize. Kendi yaptığımızı başkalarına yansıtıyoruz ve onları toplum nezdinde madara etmeye tevessül ediyoruz. Hak arayanı muhtelif yaftalarla tesirsiz bırakmaya ve toplum gözünden düşürmeye yelteniyoruz, bu da olmazsa susturmaya gidiyoruz. Kendi dışımızda ki dünya umurumuzda değil. Yağmur yağarken küpümüzü doldurma sevdasına düşüyoruz her daim ve altta kalanın, soyulanın canı çıksın diyoruz. Ki, haddizatında kendimiz kendimizin umurunda değiliz. Ben yaşıyorsam âlem ölsün bana ne diyoruz hal-i pür melalimizle. Hem dürüst değiliz, hem onurlu yaşamayız hem de kendi dışımızdaki dünyadan bir kıvılcım isabet etse yandım anam diye bağırırız riyakârca. Bu yüzden de münferit kalıyoruz devasa dünya içinde zalim düşmanlara karşı. Birer birer dağıtıyorlar otağımızı ve koparıyorlar bağımızda ki güllerimizi ve düşürüyorlar bizi yine birer birer tuzaklarına. Birey olarak beynimizde ve üzerimizde ne kadar toplumsal sorumluluk varsa hep başkalarına hamlediyoruz ne sırtımızı dönüyoruz topluma karşı, böylece de artık sorumluluklardan kurtulduğumuzu düşünüyoruz. Kendi dışımızda hiçbir şey düşünmüyoruz. Korkunun ihanet olacağı mevkilerde bile korkudan ödümüz patlıyor. Elbette politikacıları kastediyorum burada. Çünkü politikacı olduysan ve siyaset meydanına çıktıysan korkuyla yürüyemezsin, yürürsen sana yol vermiş olanlara ihanet edersin. Martin Luther Kıng’in dediği gibi; ‘’an gelir, sessizlik ihanet olur.’’ Zira politikacı olarak ödevin; behemehâl toplumun hakkını aramaktır, toplumu uyandırmaktır, ona yol göstermektir, gerçekleri onun önüne koymaktır, korkuyorsan, susuyorsan, soruların içinde ölüyorsa o vakit defolup gideceksin bu meydandan. Toplumsal olan hiçbir şey bizi ırgalamıyor. Oysa hayvanlar gibi değiliz biz, diğerlerimizi parçalayarak ya da diğerlerimizin parçalanmalarını izleyerek bir yaşam yaşayamayız. Ancak birbirimizi koruyarak, birbirimize müzahir olarak, birbirimizin acılarını ve sevinçlerini paylaşarak, birbirimizin dertlerine derman olarak var olabiliriz. Kendimizi nasıl düşünüyorsak, diğer insanları da düşünmeliyiz. Birimiz acı çekerse, o acı birgün gelir bizi de bulur, birimiz ölürse diğerimizin yaşamasının da anlamı kalmaz. Tek başına tokluktansa hep birlikte tokluk, tek başına mutluluktansa hep birlikte mutluluk, acıysa da yine birlikte demeliyiz. Çünkü tek başına olan ne varsa hepsi utanç vericidir. Yani hayatın bizim etrafımızda dönmesinden utanç duymalıyız. Güçsüz olanı güçlü olanın inisiyatifine terk edipte bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyemeyiz. Çünkü senin parçanı sokan yılanın aynı zamanda soktuğu sensindir ama ancak acısını hissettiğinde anlayacaksındır. Acısını da en güçsüz olduğun zaman hissedersin yani yapacağın hiçbir şey olmadığında ve o acıyla sürünürsün. Çünkü insan haddizatında milyarlarca beden de tek ruh, tek ruhla ayakta duran milyarlarca bedendir! Lütfen artık zihinlerimizi işgalden kurtaralım ve kendi aklımızla düşünmeye cüret edelim, zira bilelim ki; aydınlık kendi aklını kullanmaya cüret etmekle başlayacaktır İmmanuel Kant’ın dediği gibi.

 


Tarih: 25.04.2021 Okunma: 260

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?