Hükûmete güvenmek, insana huzur veriyor

İsmail Hakkı CENGİZ - 14.03.2016

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Evet, son altı ayda, ortalama, ayda bir patlama oldu… Bunların üçü başkentte, devletin beyninde gerçekleşti… Her birinde 10’dan 103’e kadar toplu can kayıpları meydana geldi…

Lâkin patlamadan önce yakalananları düşünün… Her bir patlamaya karşı en az 5 eylemin engellendiğini biliyoruz.

Devlet, çoğunu eylemden önce yakalıyor… Elbette yakalanamayanlar da olacaktır. Dünyanın hiçbir yerinde terör sıfırlanamamıştır. Bunları İçişleri Bakanı Efgan Ala söylüyor.

Ala başka çok şeyler söylüyor. Olayı aydınlatıyor, vatandaşı rahatlatıyor.

Diyor ki; “Terörist saldırıyı milletçe lanetliyoruz ve bunu yapanların hiçbir zaman amaçlarına ulaşamayacağını teyiden tekrar söylüyoruz. Bu millet çok problemlerin üstesinden gelmiştir. Bu tür saldırılar milletin azim ve kararlılığını hiçbir zaman ortadan kaldıramayacaktır.”

Sayın Bakan’ı dinledikçe moraliniz yükseliyor, kaygılarınız azalıyor. O vakit, dinlemeye devam edelim: “Bu saldırı sonucunda yapılan şu ana kadarki tahkikatlarda ciddi bulgular elde edilmiştir. Sanıyorum yarın bu araştırmalar neticelenir ve kesin kanaate varıldıktan sonra bulgular tamamlandıktan sonra açıklanır.”

Şu sözleri ise insana azim ve kararlılık aşılıyor: “Terörle mücadelede kararlılığımız hiçbir zaman bu tür saldırılarla engellenemeyecektir ve terör bu ülkenin ayağında pranga olmaktan bertaraf edilecektir. Bu ülke ayağındaki bu prangayı da vakur duruşla ve etkili mücadeleyle ayağından söküp atacaktır. Elbette bu tür terörist saldırılarla Türkiye'nin yolunu kesmeye çalışanlar da bilsinler ki Türkiye'nin yolunu kesemeyecekler. Türkiye yoluna büyük bir kararlılıkla, azimle devam edecektir”

Gayet açık ki hükûmet vaziyete bütünüyle hâkim… Suçluları, sorumluları bulacak kudrette… Ayrıca, terörün maksadını da biliyor ve hedefine ulaşmasını önleyecek şuur ve uyanıklıkta.

Öte yandan, “sağlık ve acil müdahale” konusunda da tamamen hazır ve etkiniz. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Olayın ilk anından itibaren yaklaşık olaydan 1,5-2 dakika sonra ambulans hizmetleri anında müdahalede bulundular. 24 hastanemize yaralılar taşındı. Şu anda 14 hastanemizde yaralılar var” dedi.

Yine, Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamalara göre, 19’u ağır 125 yaralı var fakat “kan sıkıntısı” yok. Daha evvelden yeterince kan depolanmış. Daha önceki toplu katliamlarda da aynı açıklamalar yapılmış; “Kan alma ihtiyacı olmadığı, sağlık birimlerimizde yeterince kan stoku bulunduğu” bildirilmişti.

Olay sonrası kameraların karşısına geçen üç Bakan’ı dinlerken, -Adalet Bakanı hiç konuşmasa da, duruşundan, suçluların cezasının verileceği azminde olduğunu anlıyorsunuz-insanın göğsü imanla doluyor. İnsana bir güven geliyor. Korkuyu üzerinizden atıyorsunuz.

İnsan hükûmete güvenince, içi huzurla doluyor.

 

x   x   x

Suriye-İzmir-Almanya hattı… Anlaşma nasıl uygulanacak?

Önceki gün, İzmir’de korkunç bir hadise oldu…

 “Sığınmacıların” perişan, yürek yakan halleri, her an televizyonlarda, gazetelerde, sosyal medyada. O görüntüler, aynı zamanda, vicdanlara, zihinlere tutulan ayna… O görüntüler, iflas etmiş insanlığın, sefil vicdanların yansıması.

Önceki gün, İzmir’de korkunç bir hadise oldu: Bir seyyar satıcı, motosikletinin selesine elledi diye bir çocuğu kovaladı. Yakaladı ve kaldırıp yere çarptı. Hadise, İzmir’in en kalabalık yerinde, Kemeraltı’nda meydana geldi. Görüntüler, haber sitelerinde var. Çocuk, 5-6 yaşlarında, bir Suriyeli! Çevredeki başka esnaflar seyyar satıcıya hücum ederken, ağzı, burnu kanayan çocuk da arkadaşları tarafından ara sokaklara kaçırıldı.

Bir bölük “çevre gönüllüsü ve İzmir sevdalısı” olarak, o gün biz de oralardaydık. İzmir’in tarihî ve antik mirasının bulunduğu Kadifekale-Kemeraltı arasını yaya olarak gezelim dedik. Ara sokaklarda dolaşırken, Suriyelilerin ve çocuklarının içler acısı hallerini gördük. Lâkin o sokaklardaki Türklerin durumu da Suriyelilerden farklı değil ki.

İşsiz-güçsüz gençler gördük, belki de bir kısmı madde bağımlısıydı.

Okula giden ve gidemeyen çocukları gördük. Ne yazık ki oralardaki çocukların, gençlerin istikbalini parlak hayal edemiyorsunuz. “Fırsat eşitsizliği”nin çıplak, yalın, en gerçekçi hali yaşanıyor o sokaklarda! Tabii şunu görüyor, şunu düşünüyorsunuz: Kendi eğitim, işsizlik, sağlık problemlerini çözememiş bir Türkiye’nin milyonlarca Suriyeliye verebileceği ne olabilir?

Bunları gördüklerinden olacak, Suriyeliler, Türkiye’de kalmak istemiyor Avrupa’ya geçmek istiyor. Bunun için ölümü göze alıp, kırık dökük teknelerle, botlarla yola çıkıyorlar. Önemli bir kısmı da Avrupa’ya ulaşıyor.

Avrupa ise, asla ve kat’a “kontrolsüz sığınmacı” istemiyor.

Çözüm:

Bişekilde, oraya ulaşanların geri gönderilmesi!

Nereye?

Tek ülke var: Türkiye!

O vakit, başlasın pazarlıklar. Kim hakkında? Kendilerine hiçbir şey sorulmayan göçmenler hakkında.

Neyse ki Avrupa medyasından onlara da mikrofon uzatanlar çıkabiliyor. Ne diyor sığınmacılar:

“Bizler birer oyun kartıyız. Kimse bizi insan yerine koymuyor. Oysa bizim de hayallerimiz var, bir hayatımız var, çocuklarımız var. Hayır. Onlar bize birer sayı, para kaynağı olarak bakıyorlar.” (Euronews, 11 Mart 2016)

Bu isyan haksız mı?

Anlaşma sağlansa bile, kendilerine hiçbir şey sorulmayan göçmenlere rağmen, uygulanabilir mi?

 

x   x   x

GÜNÜN ÇİZGİSİ, Twitter'dan...  Yollayan M. FATİH GÜLER: Şu arkada elini sallayan var ya, işte o memleketin resmidir.




Tarih: 14.03.2016 Okunma: 693

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?