MİLLİYETÇİLİK BİRLEŞTİRİCİDİR, KURTARICIDIR

İsmail Hakkı CENGİZ - 02.02.2013

 Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Milliyetçiliğe taarruzlar korkunç... Sanki “yedi düvel” üstümüze geliyor...

Sayfalardan, sitelerden...

Hakkını yemiyelim, en tahrip edici hücum elbette ekranlardan...

Gelsin!

Korkmuyoruz... Milliyetçilik öyle bir ateştir ki, en ağır hücumları, en öldürücü silahları tunç göğsünde yakar, eritir.

Milliyetçilik ayırıcı değil; kapsayıcı, kuşatıcı, kucaklayıcıdır. Daha önce, başka niteliklerini yazdığım milliyetçiliğin, bu makalemde birleştirici özelliğini açıklamaya çalışacağım...

x   x   x

Milliyetçilik; birleştiricidir... Çünkü milliyetçilik, “toplum menfaatini, şahsi menfaatin önüne koyar”.  Milliyetçi, kendinden önce milletini düşüneceği için, insanlar arasında “din”, “mezhep”, “etnik köken”, “cins” ayrımı yapmaz.

Devlet yetkilisi milliyetçi ise, devlete alacağı kişinin sadece “liyakatına” bakar... Onun kökenine, hatta babasının bir hain olup olmadığına bile bakmaz... Bu konudaki en çarpıcı ve manidar icraat için, Yılmaz Özdil’in, Hürriyet’teki, 30 Ocak tarihli “Ulusalcı” başlıklı yazısına bakınız!

O yazıda, milliyetçiliğin “âlicenaplığını” da görecek, duygulanacaksınız!

x   x   x

MİLLİYETÇİLİK KURTARICIDIR

Bugün ülkenin ve dünyanın en büyük problemi “BENCİLLİK”tir... Pek çok insanın, bilhassa yetki ve kudret sahiplerinin sadece şahsî menfaatlerini düşünmesidir. Bunun panzehiri milliyetçiliktir. Yukarıda yazdığımız gibi, milliyetçi kendisinden önce ülkesini-milletini düşünür. Daha büyük bir kalabalığın menfaatini kendi menfaatinden önce ve üstün görür...

Elinde yetkileri olan bir memur, milliyetçiyse, “rüşvet” yemez, “iltimas” yapmaz... Çünkü bunların, toplum düzenini dinamitleyen, öldürücü birer illet olduğunun idrakindedir.

Milliyetçi, “bugün git, yarın gel” demez...

Hizmet verdiği kimseler arasında ayrım yapmaz...

Vaktini boşa harcamaz... Çevresine sorun olmaz, sorun çözer...

Ülkem-milletim der de başka bir şey demez...

x   x   x

Çağımızın başka devasa bir meselesi de meslek ahlâkının çökmesidir. Düşünün ki herhangi bir alışverişte sürekli bir “kazık” yeme endişesi içindeyiz. Bunun çözümü de milliyetçiliktedir.

Eğer milliyetçiliği doğru-dürüst anlatabilseydik, bütün bir ticaret erbabını, esnafı, şuurlu milliyetçiler olmaya özendirebilseydik, şimdi hiçbir kaygımız olmazdı...

Çünkü bir esnaf milliyetçiyse, müşteriyi kazıklamaz, bozuk mal satmaz... Çünkü kazıklama, hasis menfaatine uygun görünse bile, toplum menfaatine aykırı olduğunun şuurundadır.

x   x   x

Diyebilirsiniz ki, “Biz ‘milliyetçi’ tüccardan kazık yedik veya ‘milliyetçi’ memurun rüşvet aldığını gördük!”

Sahte “milliyetçi”dir... Din tüccarı olduğu gibi “milliyeçiliğin” de ticaretine yapmaya kalkanlar olabilir. Nasıl ki sahte dincilerin olması “İslâm”ın değerini düşüremeyecekse, sahte milliyetçilerin çıkması da milliyetçiliğin değerini düşüremez.

Elbette mlliyetçilerin bir vazifesi de içlerindeki sahtekârları temizlemektir.

Bu da milliyetçiliğin yükselen bir değer olmasıyla mümkündür.

Ve yükselecektir...

Başka bir kurtuluş yolu gözükmemektedir.

 

x   x   x

GÜNÜN ÇİZGİSİ, LEMAN’dan, 23 OCAK


NOT: Resim gözükmüyorsa, firefox’tan açmayı deneyin

Tarih: 02.02.2013 Okunma: 697

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?