ARAP-PARA BAHARI VE TÜRK RÜZGÂRI

İsmail Hakkı CENGİZ - 15.09.2011

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Kuzey yarım küre, 2011 sonbaharına girerken, Kuzey yarım kürede bulunan Kuzey Afrika siyaseten bahara giriyormuş.

Buna “Arap baharı” diyorlar…

Tabii “Arap” deyince insanın aklına ilk önce Suudi Arabistan geliyor… Akla bu ülke gelince de insanın zihnine, doğal olarak şu sual takılıyor: Bu Arap baharı, Afrika’nın kuzeyine geliyor da, adını, bizatihi “Arap” kavminden alan ülkeye, Arabistan’a niçin gelmiyor?

“Arabistan” terimi insana hemen başka bir çağrışım daha yaptırıyor: Para!

Bu ülkenin çok parası var… O kadar çok ki koyacak yer bulamıyor… Tabii neresi emniyetli? Amerika… Medyada çıkan haberlere göre; Suudi hanedanının ABD bankalarındaki parası 1,8 trilyon dolarmış… Bunun nasıl bir rakam olduğunu ifade etmek için, Türkiye’nin bütçesinin 9 katı kadar diyeyim de siz anlayın, artık…

“Arap” kelimesinin “para” kavramını çağrıştırması, elbette Arapların çok paraları olduğundan… Lâkin Allah’ın hikmetine bakın ki, “Arap” kelimesini tersten okursanız “para”ya dönüşüyor!

Fakat ne yazık ki bu, her yerdeki Arapların çok parası olduğu anlamına gelmiyor… En başta Filistin Araplarının parası yok… Filistinliler fakr-u zaruret içinde kıvranıyorlar.

Haddizatında, kendilerine “bahar” geldiği müjdelenen Kuzey Afrika Arapları olan, Mısır-Tunus-Libyalıların da fazla parası yok.

Nitekim kendilerine Türkiye tarafından uçaklarla para taşınıyor…

Peki, Türkiye’ye bu kadar çok para nereden geliyor?

Bu para, şu Amerikan bankalarında yatan petrodolarların fitre-zekâtı olabilir mi?

Bilmiyoruz… Nereden bilelim!

Bildiğimiz, Kuzey Afrika’ya gelen “bahar”ın “Türk rüzgârı”yla bir cennet-i âlâ iklimine dönüştüğüdür.   

x   x   x

AĞIZLAR KULAKLARDA

Nitekim gazete manşetlerinden ve televizyon ekranlarından bal damlıyor. Mutluluktan herkesin ağzı kulaklarında…

Çarşamba akşamı birçok televizyon kanalında bu konu tartışılıyordu. “Tartışılıyordu” dediğim, güya programlar “tartışma” programı olduğu içindir. Hatta bu “tartışma” programlarının bazılarının adı “Görüş Farkı”, “Karşıt Görüş” gibi isimler de taşıyordu. Ve fakat bir tane muhalif ve farklı görüş yoktu.

Herkes hemfikirdi!

Hangi konuda hemfikirdi?

Amerika zayıflıyordu…

Türkiye güçleniyordu…

İhtiyar Avrupa çöküyordu…

Türkiye gençleşiyordu…

İsrail yalnızlaşıyordu…

Türkiye Ortadoğu ve Afrika’da lider konumuna yükseliyordu…

Türk çağı başlıyordu…

Allah’ım, ne mutluluk verici cümleler…

Yarım asırdır bunları duyabilmek, görebilmek için yaşadım…

Ya Rabbi, bu ne büyük bahtiyarlık…

Ahhh, ahhh!

Allah’ım, ne olurdu, bana bir de bu işittiklerime inanabilme yeteneği verseydin!

Daha birkaç ay evvel “Türkçülüğe de Kürtçülüğe de karşıyız” diyen, bin yıllık Türk yurdunda, adı “Türkiye” olan bir ülkede Türkçülükle, Kürtçülüğü aynı kefeye koyan bir siyasetçinin, “Türk Çağı”nı başlatabileceğine inanabilseydim!  

 

Önceki yazılar

Tarih: 15.09.2011 Okunma: 657

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?