Zaman, Tayip Erdoğan ve Cemil Meriç

İsmail Hakkı CENGİZ - 16.06.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

  

  
 

       Bundan 24 asır önce, Eflatun demiş ki; “bir devlette ya filozoflar yönetici olmalı veya yöneticiler filozof olmalı. Ancak bu şartta bir devlet adil ve iyi yönetilir, halk huzur ve refah bulur.”

            Tabii yukarıdaki sözler ideal bir devlet ve devlet yönetiminde gerçekleşir. Biz böyle bir halin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını biliyoruz.

            Bunu bildiğimiz için filozof olmayan ancak filozoflara ilgi gösteren, değer veren devlet yöneticilerinin olduğunu gördüğümüz zaman seviniyoruz.

            Filozof dendiği zaman herhangi bir Türk’ün ismine rastlanmaz. Belki de yoktur. Filozof kavramını “düşünür” kavramıyla eşanlamlı sayıyorum ve bana göre yegâne Türk düşünürü Cemil Meriç’tir, diyorum. Yine bana göre, yegâne Türk düşünürü hak ettiğinin yüzde biri kadar bile tanınmıyor.
 

            İnternette gezerken “Zaman Gazetesinde       gördük ki; Üsküdar'da bulunan Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde "Üsküdarlı bir entelektüel Cemil Meriç" başlıklı anma programı gerçekleşmiş. Tabii bu haber bizi çok sevindirdi. Haberdeki daha da sevindirici taraf ise Başbakan’ın da anmaya katılması ve bir de konuşma yapmış olmasıydı.

            Sayın Başbakan konuşmasında şunları dile getirmiş:

            “Türkiye için birçok gerçeği Meriç'in daha önceden ifade ettiğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, ‘35- 40 sene evvel söyledi dedi ki: 'düşünce hürriyeti düşünce namusu, gerici ilerici gibi mülevves yani kirli kelimelerin esaretinden kurtulmakla başlar' Cemil Meriç bizim dünyamızdan hasretle gitti. Bugün ne yazık ki hala ülkemizde düşünceye hürriyet hakkı verilip verilmeyeceği konuşuluyor. Ne yazık ki hala siyasetçiler, aydınlarımız bile o mülevves kelimelerin etkisinden kurtulamadı’ dedi.

            'Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye çalışan zavallılar, karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi' tabii ki Cemil Meriç'i kendi eserleri anlatır, onun özellikle; 'Bu Ülke, Kültürden İrfana, Umrandan Uygarlığa, Işık Doğudan Gelir, Mağaradakiler, Bir Dünyanın Eşiğinde ve Kırk Ambar' adlı eserlerini ben doğrusu bütün gençlerimiz tarafından okunmasını arzu ediyorum’ diyerek gençliğe çağrıda bulundu.

            Cemil Meriç, zor bir zamanda bu ülkenin vicdanı olmayı seçti, sağ geleneğin de sol geleneğin de açıklarını bize göstererek, bizi ön yargılardan kurtulmaya çağırdı. Kısaca Türkiye'de düşüncenin ve tefekkürün çıtasını yukarı çekti. Sloganların değil ilmin, irfanın yolumuzu nasıl aydınlatacağını bize gösterdi’ diyerek Meriç"in düşüncelerinin önemine değindi.

            Başbakanın böyle düşünmesi bizi gayet memnun etti. Çünkü biz de yıllardan beri bu düşünceleri savunuyoruz. Fakat bu söylediklerini 6 senedir hayata geçirmediği, kendisini eleştirenleri, karikatürünü çizenleri mahkemeye verdiği hatırımıza geldi ve habere şöyle bir yorum yaptık.

            “Cemil Meriç, eserlerini defalarca okuduğum, en beğendiğim, en güvendiğim yazar... Türk tarihinin yegâne düşünürü. Düşüncenin HASBAHÇESİ.

            Şimdi; düşünce hürriyetine inanıyorsanız benim şu yazdıklarımı da yayımlarsınız. Sayın başbakanın ‘düşünce hürriyeti’ konusundaki söylediklerini samimiyetsiz buluyorum.  6 senedir iktidardasınız, neden gerekli düzenlemeleri yapmadınız? Partinizdeki en küçük bir aykırı düşünceye tahammülünüz var mı? Yer bitti.”

            Sonuç ne oldu dersiniz?

            Düşünce hürriyetinden bahseden, Başbakanın düşünce hürriyetiyle ilgili sözlerini takrar takrar veren Zaman Gazetesi benim şu küçücük, boşluklar dâhil 500 karakterlik düşüncemi yayımlamaktan kaçındı.

            Demek ki, Zaman gazetesinin de Sayın Başbakanın da “düşünce hürriyeti”nden anladıkları kendileri gibi düşünenlerin hürriyeti!

            Tabii ki üzüldük.

            Noktayı üstat Cemil Meriç koysun:

            “Düşünceyi seviyorsan bütün tecellileriyle seveceksin.”

            *                      *                      *

 

         Paksüt Olayı

         Herkes, herkesle görüşüyor bir şey olmuyor da bir Anayasa Mahkemesi üyesi, bir Kuvvet Komutanıyla görüşünce neden kıyamet kopartılıyor, anlamak imkânsız!

             AKP’ye davanın açıldığı günlerde Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, AKP’nin bazı bakan ve ileri gelenleriyle kebapçıya gitmişti. Orada gülüş-çığrış kebaplarını yediler. Kebaplarını yerken Yüce Mahkemenin başkanı, davasına bakacağı partinin bazı mensuplarının sırtını bile sıvazlıyordu. Bunların bir mahzuru olmayacak ama iki yüksek bürokrat görüşünce “elden gitti demokrasi, katledildi hukuk” olacak.

            El insaf!

            Fakat haberdeki bir olgu çok önemli… Osman Paksüt; “görüşme”yi kabullenmeden önce inkâr etmiş. Yani habere göre yalan söylemiş. Bu doğruysa, mahkeme üyeliğinden istifa etmesi lâzım… Hâkimler tamamıyla doğru ve dürüst olmalı…

            Tabii bizim memlekette istifa etmesi gerekenlerin hiçbirisinde bu icraatı göremediğimiz için herhalde burada da göremeyeceğiz.

            *                      *                      *
 

        İzmir Çevre Yolu

        Başbakan dün İzmir’deydi. Çevre yolunun açılışını yaptı. Bu, İzmir-Çanakkale çevre yolunun ikinci açılışı…

            Bir buçuk yıl önce, Şubat 2007’de de, yine kendisi bu yolun açılışını yapmıştı. Açılıştan 4 ay sonra o yolu kullandık; bir de baktık ki, daha Çiğli’ye varmadan çevre yolu bitti, şaşırıp kalmıştık.

            Umarım, bu açılışla yolun tamamı bitmiştir.

            Kısmetse yakında bakar, sonucu size iletirim.

 

        Olacak İş Değil Ama Oldu

         Bu bir mucize değil de nedir?

            85’nci dakikaya kadar mağlup sürdürdüğün maçı, kalan 5 dakikada 2 gol birden atarak galibiyete çevirebiliyorsunuz.

            İşin en inanılmazı da; bu kaleciye gol atılamaz dediğiniz muhteşem bir kaleciye 10 dakika içinde 3 gol atılabilmesi.

            Futbol millî takımımızı tebrik ediyorum.

            Ders; demek ki, son dakikaya kadar her şey değişebilir. Mücadeleyi bırakmamak lâzım.

          

        Üstatlardan

           

            Beden Yalıtımı

         İnsan bir binadır, et, kemik ve kandan,
         Eğitim kolonlar, öğretim kirişler...
         Maneviyat ile yalıtım yapmazsak,
         Ocağa kar yağar, yüreğe kir işler.

         22.05.2007 Ekrem Şama


         www.ekremsama.com  

 

            Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın

Tarih: 16.06.2008 Okunma: 585

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Kadir

21.04.2008 - 17:04

Sürüleşenler ve köleleşenler sürüyle... Bu insanlar durup düşünmeyeceklermi? Kolaylıklar...

özgür deniz

21.04.2008 - 17:08

akletmiyor musunuz sorusunun muhatabı olduklarını idrak ettikleri gün başlarlar belki akletmeye canımabim.sağol varol.muhabbetle.

Kadir

21.04.2008 - 17:04

Sürüleşenler ve köleleşenler sürüyle... Bu insanlar durup düşünmeyeceklermi? Kolaylıklar...

özgür deniz

21.04.2008 - 17:08

akletmiyor musunuz sorusunun muhatabı olduklarını idrak ettikleri gün başlarlar belki akletmeye canımabim.sağol varol.muhabbetle.