BU NASIL BİR BENCİLLİKTİR?

İsmail Hakkı CENGİZ - 10.11.2010

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Dünden devam

Dünkü yazımızda, Türk-Çin ilişkilerini irdelemiş, Semih İdiz’in, Milliyet’teki, “Çin ile ilişkilerde Doğu Türkistan gölgesi yok artık” başlıklı yazısıyla şoke olduğumuzu belirtmiştik. Konuyla ilgili görüşlerimizi de iletmiştik ama yarım kalmıştı.

Nitekim Semih İdiz’in, yazısının son bölümünü de alamamıştık. Yazının son bölümü şöyle:

Sonuçta iki ülke de Doğu Türkistan sorununun Türk-Çin ilişkilerini gölgelemesine izin vermeme iradelerini ortaya koymuş bulunuyorlar. Başbakan Erdoğan’ın Sincan’daki olaylardan dolayı Çin’i ‘adeta soykırım uygulamakla’ suçladığı, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün ‘Çin mallarının boykot edilmesi’ için yaptığı ve TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun da bunu desteklediği günler böylece geride kalmış oluyor.”

Görüldüğü gibi; İdiz, Türk-Çin ilişkilerinde, “Doğu Türkistan’ın gölgesi”nin kalkmasından ziyade sevinç duyuyor.

Lâkin biz sevinç duyamıyoruz. Sevinmek bir yana büyük bir üzüntü içindeyiz. Istırap duyuyor, azap içinde kıvranıyoruz. Çünkü daha 1 sene evvel, kendilerine Başbakan’ın tabiriyle “soykırım uygulananlar”ın topyekûn “terörist” olarak nitelendirilmesine ruhen ve kalben isyan ediyoruz.

Bu nasıl bir anlayıştır? Milyonlarca Müslüman Uygur’a soykırıma varan zulüm yapılırken onları görmezden gelmek, hatta “terörist” ilân etmek nasıl bir vicdan rahatlığıdır?

Öte yandan, hayretler içerisindeyiz… Dışişleri Bakanı hakikaten Çin hükümetine bir güvence verdi mi? Bundan Türk Hükümetinin, bilhassa Başbakan Erdoğan’ın haberi var mı?

Verilen “güvence”ye göre, Uygurların insan haklarına kavuşması için yapılacak gösteriler, eylemler “terör” eylemi muamelesi mi görecek?

Meselâ; “Müslüman Uygurlara zulüm yapılıyor” diye afiş açanlar zindanlara mı atılacak?

Dünyanın her yerindeki esir milletler için “hür ve müstakil” yaşama hakkı Birleşmiş Milletlerce kabul edilen bir hak olduğu halde, Uygurlar söz konusu olunca bu hak neden görmezden geliniyor?

Uygurların Türklüğü ve Müslümanlığı bir yana, sadece insan olmaları, temel insan hak ve hürriyetlerine kavuşmaları için mücadelelerinin desteklenmesini gerektirmiyor mu?

Bu hususta, uyarının Çin’e yapılması icap ettiği açık değil mi?

Ekonomik ilişkileri geliştireceğiz diyerek, milyonlarca kişiye yapılan insan hakları ihlallerini görmezden gelmek nasıl bir bencilliktir?

Bu görüşler çerçevesinde, Semih İdiz’in yazdıklarını çok yadırgadık. Kendisinden düzeltme bekliyoruz. “İnsan hakları”nı savunan bir entelektüel olarak, uzaktaki insanlara yapılan insanlık dışı muameleler hakkında, sadece insan olmanın gereğini yapmasını bekliyoruz.

x   x   x

AĞZIMIZLA KUŞ TUTSAK FAYDASIZ

Avrupa’da toprağı olan ülkeler fiilen bütünleşti… Artık hiçbiri diğerinden vize istemeyecek. Zaten bir Bosna-Hersek ile Arnavutluk kalmıştı… Onlardan da vizeyi kaldırdılar.

Geriye kim kaldı?

Bir tek Türkiye! Türklerin AB üyesi ülkelere girişi ise eziyet olmaya devam edecek. Çünkü vizesiz giremeyeceksiniz.

Halbuki Türkiye; son 15 yıl içinde AB üyesi olan Doğu Avrupa ülkelerinden çok yıllar önce AB’ye giriş başvurusunda bulunmuştu.

Budur Avrupa’nın adaleti…

Budur Avrupa’nın samimiyeti…

x   x   x

AB, Türkiye’ye vize uygulamak için “geri kabul anlaşması”nı onaylamadığı bahanesini kullanıyor.

Bu anlaşmanın içeriği neymiş? Şu: Avrupa, Türkiye üzerinden giden kaçak göçmenlerin Türkiye'ye iadesini mümkün kılacak bir anlaşma istiyor.

Peki, Türkiye bunu neden kabul etmiyor?

Çünkü Türkiye eğer, geri-kabul anlaşmasını imzalarsa, Avrupa'dan geri gönderilen göçmenlerin sayısı yüz binlerle ifade edilebilir.

Türkiye’nin başına örülmek istenen çorabı görüyor musunuz?

Umarım, Türkiye hiçbir zaman “geri kabul anlaşması” tuzağına düşmez.

Eminim ki, Türkiye bunu bile kabul etse, ileri sürecekleri başka bahanelerle Türkiye’ye vizeyi yine kaldırmayacaklardır.

 

Önceki yazılar

Tarih: 10.11.2010 Okunma: 621

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?