Çok Tuhaf Bir Durum

İsmail Hakkı CENGİZ - 06.03.2008

 

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

Sekiz gün süren, “kara harekâtı” boyunca Genel Kurmay Başkanlığı kamuoyuna sürekli bilgi vererek, bizleri her aşamadan haberdar etti.

Tabii bu, harika bir duyarlılık. Çünkü vatandaş merak ediyor, endişe ediyor. Bu merak ve endişeye medyanın haber yapma kaygısı da katılınca, bilgilendirmek zaruret halini alıyor.

Çok ayrıntılı bilgiler verildi. Çoğumuzun doğru anlamadığı ve bize lâzım olmayacak askeri terimler kullanıldı.

Hatırlayacaksınız, “hava harekâtı” esnasında da yine ayrıntı verilmiş ve şöyle bir cümle de sarf edilmişti: “PKK kampları, artık bizim için BBG evi gibi.” Bu kadar ciddi bir konuda, bir magazin deyimini kullanmak ne derece doğrudur?

Sonra neden “harekât” terimi kullanılıyor. Alıştığımız “operasyon” kavramı yeterli olmuyor mu? Terimler üzerinde duruyorum, çünkü pek çok muhabir “harekât”ı, “hareket” biçiminde yanlış kullandı.

Ayrıca, düşünün, 1974’teki Kıbrıs çıkartması için kullandığımız “harekât” kavramı, burada uygun mudur? Kıbrıs’ta karşımızda bir devlet vardı ve harekât sonunda yeni bir Türk devleti kuruldu.

* * *

Kamuoyu önündeyseniz, sizin hakkınızda birileri bir şeyler söyler. Bazen över, bazen yerer. Övülürken iyi de tenkit edilince kötü mü?

Muhalefet de hükümeti eleştirirken, söyledikleri, Genel Kurmay’a da dokunuyor. Asker de muhalefeti, terörle mücadelesine “hainlerden daha fazla zarar vermekle”, suçluyor.

Bu hadisenin bir adım öncesinde, “Harekatın erken bitirildiği” eleştirilerine karşı Gn. Kur. Bşk., önce dağıtılan sonra toplanan “Ulusa Sesleniş” kaseti konusunda Başbakanı savunur duruma düşmüştü. Arkasından da, “ben onun avukatlığını yapmak durumunda değilim …” anlamında, bana çok tuhaf gelen bir cümle sarf etmişti.

Bunun da birkaç adım öncesine giderseniz, şunu hatırlayacaksınız: 27 Nisan 2007’deki Gn. Kur. Bşk.’lığı bildirisinden sonra, başbakan, birkaç defa “Gn. Kur. Bşk. Bana bağlı” demişti. Böyle bir şeyi söyleme gerekliliği başlı başına tuhaf bir durum.

Sayın Başbakana şunları sormak lâzım: Size bağlı olan kurumların başındakilerin, “27 Nisan” benzeri bildiriler vermesi, olağan mıdır? Arada sırada, size bağlı başka kurumlardan da böyle bildiriler alıyor musunuz? Yine, size bağlı kurumların, müstakil olarak, muhalefetle karşı karşıya gelmeleri normal mi?

* * *

Başka tuhaf durumlar da var.

Askerin iç politikada çok önemli etkileri olduğu inkâr edilemez.

Silahlı Kuvvetlerle karşı karşıya gelen hiçbir siyasi parti iflah olmuyor(du). Hele bir partiye, Silahlı Kuvvetler tarafından muhtıra verilmişse, o partinin siyasi hayatı sona eriyor(du).

22 Temmuz seçimlerine kadar bu böyleydi. Söz konusu seçimlerde, bütün millet yeni bir olguya tanık oldu.

Artık, Orduyla karşı karşıya gelen parti puan kazanıyor, hem de büyük puan(!).

Şimdi CHP ve MHP büyük puanlar kazandı mı?

Onu maalesef yakında göremeyeceğiz. Çünkü bu yakınlarda seçim yok.

Ne var?

Çok tuhaf bir durum var.



Kutlama


Fenerbahçe’yi yürekten tebrik ediyorum.

Kazandıkları; mücadeleyi bırakmamanın, azmin, kararlılığın, kendine güvenin bir zaferiydi.

Volkan’ı iki kere kutluyorum. Gözümde bir kahraman gibi büyüdü.



BİR DUA (Fatma Gökmen’den)

Allah'ım!

Aşağılıktan, Aşağılanmaktan,
Miskinlikten, Cehaletten ve Faydasız Bilgiden,
Kabul Edilmeyen Duadan, Nimetlerinin Zeval Bulmasından,
Ansızın Bastıran Azabından, Gelip Çatan Gazabından
SANA SIĞINIYORUM.



İki Şey (Utku Çelebi’den)

İki şey kişiyi gözden düşürür:

  1. Demagoji (Laf kalabalığı)

  2. Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek).




Yeşilırmak Vadisinden



ONLAR DA ANILIR / BABA

Sabah vakti ansızın kapımı çalıversen,
Sessiz şahinler gibi odama dalıversen,
Göz göze gelip bir an eşikte kalıversen.
Kaygısız koşar gibi onulmaz bir seraba,
Çocukluk düşlerime alıp götürsen baba.

Usul usul yanıma gelip yaklaşıversen,
Durgun nehirler gibi birazcık taşıversen,
Kır düşmüş saçlarımı görünce şaşıversen.
İçi gülen gözlerle, desen:-Çocuk merhaba!
Çocukluk düşlerime alıp götürsen baba.

Bayrama gider gibi elimden tutuversen,
Bir elini omzuma hafifçe atıversen,
Şu çocuksu gönlümü biraz avutuversen.
Veda edip özleme kedere ıstıraba,
Çocukluk düşlerime alıp götürsen baba.

(Taşova, 17.06.2007)
 

Ali Rıza Atasoy

Tarih: 06.03.2008 Okunma: 581

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İsmail SÖNMEZ

19.02.2008 - 11:43

Yazınız çok güzel olmuş, ama bu yorumların yazıyla ne alakası var. Bu yorumların buradan kaldırılması lazım. Hoşca kalın.

elebik

19.02.2008 - 22:10

Dün tekelin özelleştirlmesine başkaldıran işçinin, tazikli su püskürten,eğlencesine püskürten , polislere karşı yumruğunu kaldırıma vuran adama takıldım.Yumruğumuzu vurabildiğimiz nokta...! Polislerin tek vazifesi! Çocukluktan kalma, su püskürtmeli tabanca kompleksini yenememiş!Yendiği ne var ayrıca tez konusudur.Memlette polis Adalete karşı koyuyorsa, İçi sızlamadan yapıyorsa bunu... iYİ AKŞAMALAR

İsmail SÖNMEZ

19.02.2008 - 11:43

Yazınız çok güzel olmuş, ama bu yorumların yazıyla ne alakası var. Bu yorumların buradan kaldırılması lazım. Hoşca kalın.

elebik

19.02.2008 - 22:10

Dün tekelin özelleştirlmesine başkaldıran işçinin, tazikli su püskürten,eğlencesine püskürten , polislere karşı yumruğunu kaldırıma vuran adama takıldım.Yumruğumuzu vurabildiğimiz nokta...! Polislerin tek vazifesi! Çocukluktan kalma, su püskürtmeli tabanca kompleksini yenememiş!Yendiği ne var ayrıca tez konusudur.Memlette polis Adalete karşı koyuyorsa, İçi sızlamadan yapıyorsa bunu... iYİ AKŞAMALAR