Şahin: Felaketlerden gizlenerek korunamayız, iklim kriziyle yüzleşmemiz lazım

YEŞİL GAZETE

YEŞİL GAZETE
whatsapp sharing button
twitter sharing button
linkedin sharing button
email sharing button
print sharing button

Son bir hafta içinde Türkiye’de aralarında Tekirdağ, Manisa, İnegöl, Bolu, İzmir’in de bulunduğu pek çok il, şiddetli sağanak, dolu, sel, fırtınaya teslim oldu. Dün de İstanbul’da adeta can pazarı yaşandı. Bir anda bastıran sağanak yağış ve dolu yüzünden çok sayıda ilçede sel baskınları yaşandı, insanlar yaşadıkları evlerin bodrumlarında mahsur kaldı, Suriyeli bir kişi hayatını kaybetti.

Konuyla ilgili medyaya konuşan meteoroloji uzmanlarının, bu tür olayların her zaman olabileceği,   son yaşanan fırtınanın ‘süper hücre’lere sahip bulutlardan kaynaklandığı iddialarını ve iklim değişikliğinin yaşanan bu felaketlerdeki etkisini İstanbul Politikalar Merkezi İklim Çalışmaları Koordinatörü ve Yeşil Gazete yazarı Dr. Ümit Şahin’le konuştuk.  

Şahin yaşadığımız sağanak, dolu, fırtına ve hortum olaylarının nedenini şöyle açıklıyor:  

“İklim değişikliği bu tür aşırı iklim olaylarının sıklığı ve şiddetini artıyor. Dolayısıyla sel, aşırı yağış, hortum, fırtına gibi doğa olaylarını daha sık görüyor ve daha sert yaşıyoruz. Zira, küresel ısınma her bölgede ve her yerelde ekstrem olayları çoğaltma etkisi yaratıyor. Böylece bir yerde uç olan olay hortum, kasırga ya da orman yangınıysa örneğin, bu tür olayların sayısının, etkisinin ve şiddetinin arttığına tanık oluyoruz. Örneğin, Türkiye’de daha önce de denizde hortum çıkardı, ama artık geçen sene Antalya’da, dün İstanbul’da olduğu gibi karaya vuran, hasar yaratan hortumlara rastlıyoruz.”

Bir yerdeki ortalama sıcaklığın görülme olasılığının dağılımı, normal koşullarda belli bir skala içinde gerçekleşiyor. Ancak bu ortalamada 1 derecelik bir artış; bunun yaratacağı aşırı nem ve aşırı yağış gibi ekstrem olayların olma ihtimalini 10 kat, hatta bazen 100 kat artırıyor. Dünya Meteroloji Örgütü, yılbaşında, 2010-2020 yılları arası dünya ortalama sıcaklığının 14,7 derece olarak tespit edildiğini, bunun da 20. yüzyıl ortalamasının 0,8 derece üstünde olduğunu açıklamıştı.  

Ölçümlerin yapıldığı dönemden bu yana dünyanın en sıcak 10 yılı geride bıraktık. Son 170 yılın beş yıllık serilerine bakıldığı zaman ise arkada bıraktığımız beş yıl, en sıcak seri. Ortalamalar, 1850 ile 1900 yılları arasını kapsayan sanayi öncesi döneme göre, 1,1 derece daha sıcak ölçüldü.

‘Bu tür ekstrem olaylar küresel hale gelebilir’

Şahin sıcaklıkların 2 veya 3 derecelik artışı durumunda olabilecekler konusunda endişeli:

“2 veya 3 derecelik bir artıştan sonra ne gibi felaketler yaşayabileceğimizi tahmin etmek kolay değil. IPCC, 3 derecelik bir artıştan sonra, bu tür ekstrem olayların bölgesel olmaktan çıkıp küresel hale geleceği uyarısı yapıyor. Orman yangınları neredeyse küresel hale geldi. 2-3 derecelik bir artıştan sonra bu yangınların hiç kesilmeden süreceği, devasa kasırgaların çıkabileceği bir dünya ise hayli muhtemel.

Kuzey Kutbu’nda kar olmazsa ve kutup açık deniz haline gelirse ne olacağını da bilmiyoruz. Öyle bir durum milyonlarca yıl içinde hiç olmadı. Ama şimdiden bildiğimiz bir şey var, aşırı sıcaklıklar yüzünden kutuptaki jet-stream denilen akımların şekli bozuldu. O yüzden de kutup soğukları artık Avrupa’nın derinliklerine iniyor. Hiç buz olmadığında ne olacağını tahmin etmek zor değil. Yine Gulf Stream akıntısı, buzulların erimesine bağlı olarak durabilir. “

‘İklim krizi, pandemi gibi acil gündem haline getirilmeli’

Ümit Şahin’in yapılabileceklere ilişkin önerileri ise şöyle: “Bizim sadece bu tür felaketler olduğunda iklim konuşmaktan vazgeçmemiz lazım. Tıpkı bugün pandeminin ana gündem olması gibi, iklim değişikliği dünyanın acil gündemi olmalı; sağlık, çevre, ekonomi ve tüm alanlardaki bütün politikalarımızı iklim krizini çözmeye yöneltmemiz gerekiyor. “

Önümüzdeki birkaç yılın insanlığın son şansı olduğuna dikkat çeken Dr. Şahin’in sıradan vatandaşlara yönelik çağrısı da var:

“Artık başımızı kuma gömmeyelim. İklim değişikliğinin getireceği felaketlerden gizlenerek korunamayız, yüzleşmemiz lazım. Herkes bütün hayatını, yaşam biçimini değiştirmek zorunda. Ulaşım, tatil, beslenme vb. bütün her şeyin dönüşmesi, tüm ekonomik sistemin değişmesi elzem. Bizim vatandaşlar olarak hükümetlere baskı yapıp bu konuda harekete geçmelerini sağlamamamız gerekiyor. Felaketlerin olmasını beklemeden ve felaketleri magazinleştirmeden, krize karşı gerçek politikaların hayata geçirilmesi için vaktimiz daralıyor.”

Tarih: 26.06.2020 Okunma: 1456