Tarımda atık sorunu: Ne olacak bu kadar plastik çöp?

YEŞİL GAZETE


facebook sharing button
whatsapp sharing button
twitter sharing button
linkedin sharing button
email sharing button
print sharing button

Türkiye’nin tarımsal üretimi, tarımsal ürünlerin yanında ciddi anlamda çöp üreten bir üretim şekline dönüşmüş dersek yanlış yapmış olmayız. Pestisitinden, fide ambalajına, ipinden filesine, kasasından sera poşetine ve sulama borusuna kadar ciddi bir plastik çöp söz konusu. Özellikle erken hasat yapabilmek için uygulanan alçak tünel sera örtü poşetleri adeta bir katasrofi! Karpuz, kavun, kabak, yeşillik, aklınıza ne geliyorsa hepsinde bu sera poşetleri ya bir kat ya da iki hatta üç kat kullanılıyor. Üstelik ilk iki kat da çoğunlukla toplanamıyor! Nedeni de uzun süre güneşe maruz kalması ve bu örtü poşetlerinin kullanım esnasında yırtılması. Sonuç? Adeta plastik tarlası!

Tarımsal faaliyetlerden kaynaklı plastik atıkları iki grup altında değerlendirebiliriz. Bunlardan ilkini tehlikeli madde (pestisit vb) ile kontamine olmuş ambalajlar oluşturur. Diğeri ise tehlikeli olma potansiyeli olmayan (pestisit ve benzeri kimyasallar ile kontaminasyonu düşük olduğu için) agroplastik uygulamalarından kaynaklı plastik atıklardır (sera örtü, damla sulama boruları, bağlama iplikleri, kasalar, fide plastikleri vb.).

Yıkamak, temizlemek mümkün değil

Bu iki tür plastik atığın tabii olduğu mevzuat da doğal olarak ayrılıyor. Örneğin pestisit ambalajları tehlikeli atık yönetmenliğine göre değerlendirilmektedir. Yani içerisinde pestisit bulunan her türlü ambalaj tehlikeli atık statüsündedir. Bu ambalajları yıkasanız da temizleseniz de tehlikesiz hale gelmeleri pek mümkün olmuyor. Bu sebeple AB ülkeleri bu şekilde olan ve yıkanarak pestisit konsantrasyonu %0.1’in altına indirilen pestisit ambalajlarını yarı tehlikeli atık statüsünde değerlendiriyor.

Bizde ise buna dair özel bir düzenleme olmasa da atık sınıflandırmasında belli başlı bazı tehlike durumlarına göre çeşitli kontaminasyon limitleri belirlenmiş ancak bunun nasıl denetleneceği ya da bu seviyeye nasıl geriletileceğine dair pek bir şeyden bahsedilmemiş. Aslında pestisit ambalajlarına özel olarak bir düzenlemeye kesinlikle ihtiyaç söz konusu. Çünkü ortada sağlık riski yaratması muhtemel bir kimyasal var! Bu sorun diğer tarımsal plastikler için söz konusu değil. Ancak buna rağmen o plastiklerin yönetiminde de çok büyük problemler söz konusu.

Hali hazırda tarımsal faaliyet yürütülen neredeyse tüm topraklarda tarımsal faaliyette kullanılmış plastiklere mutlaka rastlayabiliyorsunuz. Bunların kullanımının azaltılması, kullanılanların toplanması ve geri kazanımı gibi faaliyetler ise oldukça zayıf. Bu plastikleri üretenlerin bunların toplanıp geri alınmasına yaklaşımı da ibretliktir. Üretirkenki motivasyonlarını nedense toplanmasında ve geri kazanımına katkı sağlamada pek göremiyoruz. Çünkü tüm endüstrilerde olduğu gibi plastik endüstrisinde de üretilip satıldıktan sonraki akıbet sanayiciyi ilgilendirmiyor. “Ben üretir satar zehirlerim gerisi beni alakadar etmez” mantalitesi hakim. Bu durum da ne yazık ki tarımsal plastiklerin bir çukur içerisine toplama ve yakma, zirai dona karşı ısı kalkanı oluşturmak amaçlı soğuk mevsimlerde arazi içerisinde/yüksek sera içerisinde yakma ve araziye ya da en yakın sulama kanalına terk etme şeklinde yönetil(eme)mesi durumunu ortaya çıkarmaktadır. Hatta bazı alanlarda mevsimlik tarım işçilerinin bu plastikleri ısınmak amacıyla yaktıklarına bile şahit olabiliyoruz.

Kontamine pestisit ambalajları büyük risk

Bütün bu yöntemler kendi içerisinde ciddi riskler barındırıyor. Yakma sonucu ciddi bir kimyasal yük çevreye salınmaktadır. Bu yük içerisinde sadece plastikten kaynaklı olanlar değil pestisitlerin de yanarak ciddi bir kirlilik yükü yaratması söz konusudur. Ayrıca çevreye terk edilen pestisit ambalajları kontamine oldukları için hem plastik hem de pestisit kirliliğinin uygulama yapılmayan alanlara taşınmasına neden olmaktadır. Yasal olmamasına rağmen geri dönüşüme gönderilen ambalajların ise hangi standartlara göre yıkandığı ya da yıkanıp yıkanmadığı belli değildir. Bu durum da üretilen ambalajların geri kazanımı esnasında tekrar üretilen ürünlere bu pestisitlerin nüfuz etme ihtimalini doğurmaktadır. Bu konuda herhangi bir denetim de ne yazık ki söz konusu değildir.

Tarımsal uygulamalar dünyanın besin ihtiyacını karşılama açısından çok önemli olmakla birlikte bu uygulamalar biyolojik çeşitliliğin azalması, küresel iklim değişikliği (sera gaz emisyonu), azot ve potasyum kirliliği ve toprakların bozulması gibi olumsuz etkilere de neden olabilir. Nitekim plastikültür uygulamaları tam olarak böyle bir şeydir. Plastikültür uygulamalarında kullanılan plastikler temel olarak Polietilen (PE), Polipropilen (PP), Etilen-Vinil Asetat Kopolimer (EVA), Poli-vinil klorür (PVC), Polietilen Terephthalate (PET) ve nadiren Polikarbonat (PC), Poli-metil-metakrilat (PMMA) ve Polistiren (PS) türü plastiklerdir. Bunların da birçoğu geri dönüşüme ya da tekrar kullanıma uygun olmayan özelliktedir. Hatta bazıları ciddi anlamda kimyasal katkı maddesi barındırmaktadır.

İşte bu plastikler, tarımsal uygulamalar sonrasında toprak yüzeyinde kaldığında daha sonraki aşamalarda birçok fiziksel ve biyolojik aktiviteden kaynaklı olarak parçalanmakta ve mikroplastiğe dönüşmektedir. Tarımsal plastikler, güneş, hava sıcaklığı, nem, rüzgâr, yağmur ve dolu gibi atmosferik koşulların etkisiyle oldukça hızlı parçalanabilmektedirler. Bu özelliklerinden dolayı, tarımsal plastiklerin sökülmesi sırasında da ciddi miktarda plastik parçalanarak ortama ulaşabilmektedir.

Damlama sulamadaki tehlike

Türkiye 2020 yılı itibariyle 9.54 milyon ton plastik üretmiş ve bunun da 382 bin tonu tarımsal amaçlı kullanılmıştır. Tarımsal amaçlı plastik kullanımında ise en önemli kullanım alanı örtü altı yetiştiriciliğidir. Türkiye, örtü altı yetiştiriciliğinde dünyada ilk dörtte yer alırken, Avrupa’da ise İspanya’nın ardından ikinci sırada yer almaktadır. Her ne kadar Türkiye’deki tarımsal sulamanın %75’i salma sulama şeklinde gerçekleşiyor olsa da tek kullanımlık plastik boruların da kullanıldığı damlama sulama oranlarının da artış gösterdiği bilinmektedir. Bu durum da tarımsal plastik kullanımının artmasında bir faktör olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de kullanılan toplam sulama plastiği miktarına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bu durum diğer plastikler için de geçerlidir.

Tarımsal amaçlı kullanılan plastiklerin kullan-at yaklaşımına uygun olarak üretilmesi ve kalitesizliği, beraberinde tekrar toplanmada ciddi güçlükler oluşmasına neden olmaktadır. Bunların etkin olarak toplanamaması bu plastiklerin tarımsal topraklarda kirletici olarak kalmasına neden olabilmektedir. Özellikle plastik örtü kullanılarak gerçekleştirilen yetiştiricilik ve genel olarak plastik içeren tarımsal uygulamaların yapıldığı alanlardaki toprakların önemli miktarda mikroplastik kalıntı içerdiği belirtilmektedir. Malçlama olarak bilinen ve toprağın koyu renkli ince plastik film ile kaplanması şeklinde gerçekleştirilen bir başka uygulama ve alçak tünel sera örtüsü plastik filmlerinin ekilebilir topraklarda önemli bir mikroplastik kaynağı olduğu tespit edilmiştir. Bu ince film tipindeki plastikler (8-50 µm kalınlığında polietilen gibi) toprağa kolayca girerek biyolojik bozunma süreçlerinden etkilenmedikleri düşünülmektedir. Özellikle plastik seralar, çevresel koşulların ayarlanmasına imkân sağlamak yoluyla ürün verimini arttırmaları nedeniyle tarımsal üretimde tüm dünyada kritik bir rol oynamaktadır.

Bu durum tarımsal topraklara mikroplastik karışmasına ve plastiklerde yaygın katkı maddeleri olarak kullanılan fitalat esterlerin (PAE) toprağa kolayca sızabildiği bir durumun oluşmasını sağlamaktadır. Bu tarz potansiyel kanserojen ve endokrin bozucu kimyasalların da plastikültür uygulamalarından kaynaklı olarak tarımsal toprağa ve yetiştirilen ürünlere karışması ciddi bir sağlık sistemi yükü yaratacaktır.

Tarımsal plastik uygulamaları toprak biyoçeşitliliğine de zarar vermektedir. Yani tarımsal plastik kullanımı oldukça ciddi bir gıda güvenliği ve çevre sağlığı sorunudur. Verimliliği kısa vadede arttırmak amacıyla plastik kullanımını adeta sınırsız hale getirmek uzun vadede ciddi sorunlar yaratacaktır. Bu nedenle tarımda plastik kullanımı sınırlandırılmalı, depozito ve tekrar kullanım gibi yaklaşımlara uygun stratejiler geliştirilmeli ve beraberinde de plastiğe bağımlı tarımsal faaliyetlerden uzaklaşılmalıdır. Özellikle pestisit ambalajları için özel bir depozito sisteminin uygulanması zaruridir. Çünkü atsan atılmaz, satsan satılmaz özellikteki pestisit ambalajlarının tek kullanımlık olması ne akla ne mantığa ne de ekolojiye uygun değildir.

Tarımsal üretim, plastik tüketimi gibi bir hoyratlığa kurban edilemeyecek kadar önemlidir. Plastik olmadan yaşayabiliriz ancak zarar görmüş, kirlenmiş ve zehirlenmiş bir tarımsal üretim ile yaşamamız mümkün değildir.

Tarih: 24.07.2021 Okunma: 165