Orman değiliz, artık lunaparkız -1

YEŞİL GAZETE

facebook sharing button
twitter sharing button
whatsapp sharing button
linkedin sharing button
messenger sharing button
email sharing button
snapchat sharing button

Gençlik yıllarımdan itibaren sanırım en çok dinlediğim iki müzik grubundan birincisi Pink Floyd ikincisi ise MFÖ’dür. Her ne kadar Mazhar Alanson’un son zamanlardaki bazı davranışları bende hayal kırıklığı yaratmış olsa da grubun şarkılarını bundan bağımsız olarak düşünüyor ve dinlemeye devam ediyorum. Yazımın başlığını onların bir şarkısından esinlenerek koydum. Şarkının adı Milli Park. 2006 yılında çıkardıkları AGU adlı albümde yer alıyor. Şarkı sözlerinin bir bölümünü aşağıda aktarıyorum:

“…

Korkunçtur yalnızlığımız
Bir oyun oynanır oyalanırız
Orman değiliz artık milli parkız
Korkunçtur yalnızlığımız
Bir oyun oynanır oyalanırız
Orman değiliz artık milli parkız

…”

Evet, bazı ormanlar gerçekten de artık milli park. Ne yazık ki, bir süredir bazı ormanlar da lunapark olarak düşünülüyor neredeyse. Nasıl diye mi soruyorsunuz? O halde okumaya devam edin.

Milli parkların 150’nci yılı

Doğa korumanın tarihsel derinliklerine girecek değilim ama milli parkların bu açıdan çok önemli bir aşama olduğunu söylemeliyim. Dünyadaki ilk milli park bundan 150 yıl önce ABD’de ilan edildi. Idaho, Montana ve Wyoming eyaletlerinde yer alan bu milli parkın adı Yellowstone.

Türkiye’nin ilk milli parkı ise 1958 yılında 6831 Sayılı Orman Yasası’nın 25’inci maddesine göre ilan edilen Yozgat Çamlığı Milli Parkı. O zamanlar ne bağımsız bir Milli Parklar Yasası ne de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası vardı. Her iki yasa da 1983 yılında yayımlandı. O zamanlar, zaten, doğa korumayı konuşan geniş kesimler de yoktu. Şimdi söyleyeceğim şey mesleki tutuculuk ya da kendi mesleğini beğenmişlik olarak algılanabilir ama doğa koruma meselesi Türkiye’de uzun yıllar boyunca ormancılığa mahsus bir konu olarak kaldı ne yazık ki. Ormancılar ta 1924 yılında yayımlanan “Türkiye’de Mevcut Bilumum Ormanların Fenni Usulü İdare ve İşletilmeleri Hakkında Kanun”a, bazı orman alanlarının muhafaza (koruma) ormanı olarak ayrılması ve bu ormanlarda odun üretimi yapılmamasının yasaklanmasına ilişkin 8’inci maddeyi koydurmuştu. Ancak bu madde 1950 yılına kadar uygulan(a)madı.

Türkiye’nin ilk korunan alanı 1937 yılında çıkarılan 3116 Sayılı Orman Yasası’na göre 1950 yılında ilan edilen Belgrad Ormanı Muhafaza Ormanı oldu. Yukarıda da belirttiğim gibi, 1956 yılında yayımlanan ve halen yürürlükte olan 6831 Sayılı Orman Yasası’nın 25’inci maddesine göre ilan edilen milli parklar, tabiat parkları ve tabiat anıtları Türkiye’nin korunan alan sisteminin temellerini oluşturdu. 1983 yılında bağımsız bir Milli Parklar Yasası yayımlanırken aynı yıl yayımlanan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası ile Türkiye’de korunan alan sistemi ormancılık dışında ikinci bir eksen kazanmış oldu. Daha sonraları özel çevre koruma bölgeleri ya da Ramsar Sözleşmesi kapsamındaki sulak alanlar gibi farklı nitelikteki korunan alanlarla Türkiye’deki korunan alan sistemi genişledi.

Korun(a)mayan korunan alanlar

Bu köşede 18 ve 25 Nisan 2020 tarihlerinde “Korunamayan korunan alanlar” başlıklı iki bölümden oluşan bir yazı dizisi yayımlamıştım. Gündem ve kişisel olarak katıldığım bazı etkinlikler beni yine bu konuya dönmeye yöneltti. Son 10 günde, önce ülkenin önde gelen özel sektör kuruluşlarından birinin 50 kadar beyaz yakalı çalışanı ile İzmir ormanlarında ve korunan alanlarında bir farkındalık gezisi yaptık. Karagöl Tabiat Parkı’nda çadırlarda geceledik. Sonra FAO[1] tarafından desteklenen “Türkiye’de Bozkır Ekosistemlerinin Korunması ve Sürdürülebilir Yönetimi Projesi” kapsamında gerçekleştirilen “Korunan Alanlarda Yönetim Etkinliğinin Değerlendirilmesi Eğitimi” programına eğitimci olarak katıldım. Eğitime Türkiye’nin değişik bölge ve illerinden ve değişik görev pozisyonlarından 100 civarında korunan alan yöneticisi katıldı. Onlarla hem eğitim programı çerçevesinde hem de serbest zamanlarda görüş alışverişinde bulunma şansı yakaladım.

6 Haziran’da eğitim programı başlarken Türkiye’nin 46 milli parkı vardı. Bir gün sonra, 7 Haziran 2022 tarih ve 31859 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5710 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Konya ili sınırlarında yer alan 1.147 hektar büyüklüğündeki Derebucak Çamlık Mağaraları 47’nci milli park olarak ilan edildi. Eğitim programının son gününde, yani 10 Haziran 2022 tarih ve 31862 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5724 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile milli park sayımız 48’e çıktı. Bu kez tabiat parkı olarak korunan alan sistemi içerisinde yer alan ve Bolu ili sınırlarında bulunan Abant Gölü’nün koruma statüsü değiştiriliyor ve 1262 hektar büyüklüğündeki alan milli park olarak ilan ediliyordu.

Ne güzel işte, milli parkların sayısı artıyor, korunan alanlar genişliyor denilebilir. Ne var ki, Türkiye’de, her konuda olduğu gibi bu konuda da perdenin önü ve arkası, ilk bakışta görünen ve ilk bakışta görünmeyen yönler var. İlk bakışta görünmeyen yönleri, konu bütünlüğünü sağlamak üzere bu dizinin ikinci yazısına bırakıyorum. İlk bakışta görünen yönlere dönersek, evet milli park sayısı arttıkça korunan alan miktarı da artıyor. Ancak, her ne hikmetse, Türkiye’de koruma-kullanma dengesi açısından korumanın ağır bastığı tabiatı koruma alanları, muhafaza ormanları ve yaban hayatı geliştirme sahaları gibi korunan alanlar değil de kullanmanın ağır bastığı tabiat parkları ve milli parklar gibi korunan alanlar artıyor. Korumanın ağır bastığı korunan alanlar ise bırakın artmayı, azalıyor.[2] Üstelik Türkiye’deki korunan alanların toplam yüzölçümüne oranı dünya ve Avrupa ortalamalarının çok gerisinde.[3]

Konunun perde arkasını ikinci bölümde anlatacağım. Ormanların değişik değişik adlar altında nasıl adeta birer lunaparka dönüştürüldüğünü o zaman daha iyi göreceksiniz. Takipte kalın.

*

[1] BM Gıda ve Tarım Örgütü
[2] Bu konuda daha kapsamlı bilgi için Türkiye Ormancılar Derneği tarafından kısa süre önce yayımlanan “Türkiye Ormancılığı 2022: Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması” adlı rapordaki ‘4.4 numaralı Korunan Alanlar ve Rekreasyonel Kullanımlar’ başlıklı bölüme başvurulabilir. Rapora ulaşmak için tıklayın.  
[3] Bu konuda kapsamlı bilgi için buraya bakabilirsiniz.  

Tarih: 19.06.2022 Okunma: 469