[Cadı Kazanı] Doğanın dini yok

YEŞİL GAZETE


facebook sharing button
whatsapp sharing button
twitter sharing button
linkedin sharing button
email sharing button
print sharing button

Geleneksel Karadeniz mimarisini ve yerleşim şeklini bozup dere yataklarına ucube kasabalar kuran yönetimler, iklim değişikliğinin  sonuçlarını kat ve kat yaşamaya başladı.

Yumurta kapıya dayandı artık. Yumurtanın gelişi engellenemez  ama kapı sağlamlaştırılabilir. Oysa kapıyı sağlamlaştırmak yerine her seferinde gösteriş ve oy uğruna, sadece kapı kolu değiştirilip yerine altın yaldızlı olanı takılıyor. Altın gözleri kamaştırsın ki kapının çürüklüğü anlaşılmasın.

Yeni altın yaldızlı bir kapı kolumuz daha oldu, adı da “%21 Büyüme!”.. Meğerse o kadar  yangın, sel ve pandemide  biz büyümüşüz de haberimiz yok! Çocuklar bile artık eski masallara inanmayıp gariplikleri sorgularken, büyükleri  “büyüme” masalıyla uyutmak hala mümkün  görülüyor demek ki.

“Kara büyüme” buram buram fosil yakıt, beton, gıda zehiri,  müsilaj, kısaca iklim krizi kokuyor.

Yorgan gitti kavga bitti mi?

İklim krizinin sonuçlarının daha yüzde birini bile yaşamamışken yangınlar, seller, fırtınalar, hortumlar  unutuldu, yeni masallar anlatılmaya başlandı. Karar vericiler iklim değişikliğine karşı ne yapacaklarını değil, kapı kollarını nasıl yaldızlayacaklarını anlatmaya başladılar bile. Genelgeler, eylem planları, kalkınma planları, cumhurbaşkanlığı yıllık programı, dizim dizim dizildi ama laf çok eylem yok, hedef hiç yok…

Büyük bir sabırla bu metinleri okumaya çalıştım. Çalıştım diyorum; çünkü acaba bir iki tane ayakları yere basan; 2030 yılına kadar fosil yakıtlar tedavülden kalkacak ya da 2030 yılında artık denizleri kirleten hiç bir işletme, fabrika olmayacak veya 2040 yılına kadar benzinli arabalar yok edilecek….ya da 2030 yılına kadar elektrik üretiminin en az yarısı yenilenebilir olacak…..gibi bir kararlılık görebilmeyi ummuştum.

Havanda su döven cümle yığınlarından başka umutlanacak hiçbir şey yok ne yazık ki. Sadece, “planlıyoruz ….öngörüyoruz…. tebliğ hazırlanacaktır….gerekli mevzuat çalışmaları amaçlanmaktadır….” denilmekte.

Bu büyümenin, kalkınmanın yeşili hangi yeşil?

Yeşil deyince sadece renk olarak bir yeşil ve tabii paranın yeşili algılanıyor olmalı ki, Avrupa Birliği’nin “Yeşil Mutabakat” metni yayımlandıktan sonra Ticaret Bakanlığı‘nın liderliğinde hazırlanan “Yeşil Mutabakat Eylem Planı 2021″de paçaları tutuşturan en önemli şey,  Yeşil Mutabakat uygulandığında birliğe ihracat yapamama korkusu. Kuraklık ve su sorunu da kapıya dayanmışken bu neyin telaşı acaba?

Garabetlikler bununla da bitmiyor tabi, eğer 60 sayfalık eylem planını okumaya sabrınız yeterse, yıllık program ve kalkınma planını saymıyorum bile, biz hangi gezegende yaşıyoruz acaba diye derin bir düşünceye dalabilirsiniz.

Hukuk, sukuk olunca…

Bütün garabetlikleri anlatmak sabrınızı zorlayayacağı için bir tek zurnanın zırt  dediğini yazıyorum.

Eylem Planı hdeflerinde önce şu cümleye rastlıyorsunuz:

Türkiye’nin uluslararası yeşil finansman ve yeşil yatırımlardan alacağı payın artırılması ve bu doğrultuda ülkemizde yeşil finansmanın gelişimini sağlayacak ekosistemin güçlendirilmesi, sürdürülebilir, kaynak-etkin ve yeşil bir ekonominin gelişiminin desteklenmesi için önem taşımaktadır.”

Sonra da iklim krizi için yapılması gerekenlerin başına konan “yeşil” kelimesinin farklı bir rotasının da olduğunu görüyorsunuz. Çoğunuz belki de hepiniz  aşağıdaki paragrafı okuduğunuzda hiçbir şey anlamayacaksınız:

“…..Bu kapsamda, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi tarafından hazırlanacak olan Yeşil Sukuk Çalışma Raporunda, başta yeşil sukuk olmak üzere dünyada kullanılan İslami yeşil finans ürünlerinin tanıtılması; dünya genelinde ve seçilmiş ülkelerde İslami yeşil finansa yönelik artan ilginin kaynakları ile bu yerlerde İslami yeşil finansın gelişim potansiyeli; Türkiye’de katılım yeşil finans ve yeşil sukukun arz ve talep potansiyeli; İstanbul Finans Merkezi projesinin yeşil sukuk arz ve talebine yönelik etkileri; mevcut yeşil sukuk mekanizmaları ayrıntılı olarak incelenerek, Türkiye için yeşil sukuk modeli önerileri, dünyada ve Türkiye’de yeşil sukuka ilişkin mevcut mevzuat ile Türkiye’de mevzuatın geliştirilmesine yönelik önerilerin yer alması planlanmaktadır.”

Evet ben de“yeşil sukuk” terimini ne olduğunu bilmiyordum, ilk kez duydum ve tabii araştırdım. Size bulduğum en akademik anlamını açıklıyorum:

“Yeşil sukuk, bir yandan çevresel amaçlara hizmet ettiğinden ve bir yandan da Şeriat’a uyumluluk gösterdiğinden oldukça geniş kapsamlı bir yatırım alanını kapsamaktadır. Bu  anlamda yeşil sukuk tanımlanırken bu iki husus  yani  çevreye duyarlılık ve  Şeriat’a uyumluluk vurgulanmakta,  bir  arada ele  alınmaktadır.”(*)

Çevresel amacın nasıl bir şeriat özlemi olabilir bilmiyorum, tek bildiğim doğanın dini değil, doğanın bilimi var.

İklim krizi herkese; müslümanına, hıristiyanına, musevisine de aynı sonu yaşatacak!

*

Olanca kötülüğün, karanlığın içinde her şeye rağmen ışık vardır ve ışığa zaten en çok ‘karanlık zamanlar’da ihtiyaç duyarız. Her doğum bir mucize, her insan yeni bir başlangıçtır ve insanlar bir araya gelip ortak eylemde bulunabildikleri sürece umut da vardır. Dünya sevgisini mümkün kılan, içinde yaşadığımız dünya için sorumluluk alıp ortak eylemde bulunma yetimizdir.” (Hannah Arendt) 

(*)Mehmet ElaOsmaniye Korkut Ata University

Tarih: 12.09.2021 Okunma: 247