İsmail Bekar: İklim krizi yangın aktivitesini artıran en önemli etken

YEŞİL GAZETE


facebook sharing button
whatsapp sharing button
twitter sharing button
linkedin sharing button
email sharing button
print sharing button

Türkiye’nin dört bir yanında peş peşe yangınlar meydana gelirken, akıllara ilk yangınların neden çıktığı sorusu geldi. Doğal nedenlerle mi çıktı yoksa kundaklama sonucu mu meydana geldi konusu sık tartışılan bir konu oldu.

Yeşil Gazete‘ye Türkiye’de meydana gelen yangınlarla ilgili açıklamalarda bulunan yangın ekoloğu İsmail Bekar, önemli bir konuya dikkat çekip “Neden bu yangınlar bu kadar büyüyorlar?” sorusunu sormanın daha doğru olduğunu belirtip, iklim krizinin yangınlar üzerindeki etkisine işaret etti.

‘Bunu konuşmak kimseye fayda sağlamıyor’

İsmail Bekar, aynı anda birden fazla yangının çıkabileceğini, insanların bu konuya fazla odaklandıklarını ifade etti. Bekar, yangının çıkış sebebinin zaten itfaiye ve polisin çalışmaları sonucu ortaya çıkacağını da ekledi:

Muğla, Antalya, Adana sıcaksa, kuraklık varsa neden aynı anda yangınlar çıkmasın ki? Tabi aynı anda sistematik bir şekilde bazı yerlerde yangın çıkıyorsa o zaman onun arkasından başka bir şeyler çıkabilir.

Ama yangının çıkış sebebi zaten itfaiye ve polisin çalışmaları sonucunda ortaya çıkacak. Yangın söndürme çalışmaları bittikten sonra itfaiye çalışmasını tamamlayacaktır ve bu yangın kundaklama sonucu çıkmış, bu yangın doğal sebeplerden çıkmış diye belli edecektir. Dolayısıyla bu noktaya odaklanmanın ben çok bir faydasını görmüyorum. Üzerine spekülasyonlar yapmanın da bir faydasını görmüyorum. Çünkü elimizde şu anda bir veri yok. Bunu konuşmak kimseye fayda sağlamıyor.”

İklim krizi, yangını artıran en önemli etken

Yangının nedeni yerine iklim krizi ve iklim krizinin etkilerini konuşmak gerektiğini belirten İsmail Bekar, iklim krizinin yangınlara etkisinden şöyle bahsetti:

Bizim odaklanmamız gereken şey neden bu yangınlar bu kadar büyüyorlar? Neden şu anda bu kadar kurak mevsimler yaşıyoruz? Dolayısıyla burada iklim değişikliği ve iklim değişikliğinin etkileri işin içine giriyor.

Sıcaklıkların artması doğrudan yangınla ilişkili bir şey. Yaz mevsimleri daha sıcak geçiyor ve daha sık sıcak hava dalgaları yaşamaya başlıyoruz. Yağış örüntülerinde değişiklikler yaşanıyor. Bunların hepsi doğrudan yangınla ilişkili faktörler olduğu için Amerika’da mesela yangın mevsimlerinin uzadığı belirtiliyor. Bu ne demek? Karlar daha erken eriyor. Karların daha erken erimesi vejetasyonun daha erken öne çıkmasını ve dolayısıyla yangının daha erken çıkma ihtimalini ortaya çıkartıyor.

Aynı şekilde Türkiye’de yangın çıkma olasılığı olan günlerin artacağı bekleniyor. Dolayısıyla iklim değişikliği bu şekilde yangınların artacağı yönünde bir geleceğe doğru bizi taşıyor. Sıcaklıkların artması, yağışların azalıp artması, değişmesi tarzı örüntüler yangın çıkma olasılığını artırıyor.”

‘İnsan aktivitelerinin artması da bir etken’

Bekar, iklim krizinin yanında insan aktivitelerinin artmasının da yangın riskini artırdığını kaydetti:

Bunun yanında bir de insan aktiviteleri de var. Sonuçta Türkiye’de çıkan yangınların çoğu ne yazık ki insan kaynaklı. Fakat insan aktivitelerinin, plansız yapılaşmanın ya da çeşitli turistik aktivitelerin olması da bu sıcak ve kurak ortamı tetikleyen unsur oluyor. Burada önemli olan nokta yanma potansiyelinin artmış olması.

Karadeniz’de mesela bu kadar çok yangın görmüyoruz. Neden? Çünkü orada bir yanma potansiyeli yok. Ama bu yanma potansiyelini Akdeniz’de görebiliyoruz. Dolayısıyla sıcaklıkların, insan aktivitelerinin artması bunları artıran bir etken oluyor.

Yangın, ekosistemden tamamen ayrılmalı mı?

İsmail Bekar, bazı ekosistemlerde yangına bağımlı bitkiler yaşadığını, ekosistemden yangın çekildiğinde işleyen bir dişlinin bir çarkının çekilmiş olabileceğini ve bunun ekosistemlerin bozulması için bir tetikleyici anlamına gelebileceğini ifade etti:

Uçak veya helikopter her şeyin çözümü değil. Evet, belki daha fazla uçağımız olsa daha hızlı söndürebiliriz yangınları ama örneğin çözüm bu olsa, özellikle dünyanın yangın ekolojisi hakkında gelişmiş ülkelerinde büyük yangınlar görmezdik. Burada önemli olan bir diğer noktada şu: Yangınları acaba ekosistemlerden tamamen ayırmalı mıyız?

Türkiye’de Akdeniz ekosistemi dediğimiz bölge Çanakkale’den başlayan Adana’ya kadar giden kıyı kesimdir. O ekosistem zaten yüz binlerce yıldır yangınla beraber yaşamayı öğrenmiş. Buradaki bitkiler buna adaptasyon sağlamış bitkiler. Dolayısıyla siz bu ekosistemden yüz binlerce yıldır var olan yangını bir anda çekerseniz siz aslında bu ekosisteme kötülük yapmış olursunuz. Çünkü bu ekosistemde yangına bağımlı bitkiler yaşıyor.

Mesela bazı bitkiler çimlenmek için yangına, sıcaklık şokuna ihtiyaç duyuyorlar. Bazısı dumandaki o kimyasallara ihtiyaç duyuyor. Bazı çam kozalakları yangın sonrası o sıcaklık şokuyla patlayarak içindeki tohumları toprağa saçıyor. Bu şekildeki çeşitli adaptasyonlar yangının yokluğunda çimlenmeyi azaltacak. Dolayısıyla siz o ekosistemden yangını çektiğiniz zaman işleyen bir dişlinin bir çarkını çekmiş oluyorsunuz ve ekosistemde ciddi değişimlere yol açabilirsiniz. Bu da doğal ekosistemlerin bozulması için bir tetikleyici olur.”

‘Daha büyük yangınlara fırsat tanıyoruz’

“Bu tabi ki yanan bütün yangınları bırakalım yansın demek değil” diyerek yangınların kontrol altına alınmak zorunda olduğunu vurgulayan Bekar, yangının sıklıkla görüldüğü ekosistemlerde kontrollü bir şekilde yangın çıkartıldığını ve böylece yangının tamamen ekosistemden atılmadığını, daha da büyük yangınların çıkmasının önlendiğini belirtti:

Amerika’da mesela kontrollü yangınlar var. Yangının sıklıkla görüldüğü ekosistemlerde çeşitli görevliler gelip bilerek ve isteyerek yer örtüsünü yakıyorlar. Neden? Oradaki yanıcı maddeyi azaltarak hem ekosistemden yangını tamamen atmıyorlar hem de daha büyük yangınların çıkmasını engelliyorlar.

Bu ne demek? Siz 10 tane uçak, 20 tane helikopter aldınız ve Antalya Manavgat’tan yangınları bir sene engellediniz, iki sene engellediniz. Üçüncü sene de engellersiniz ama dördüncü sene öyle bir yangın çıkar ki önünü alamazsınız, söndüremezsiniz. Çünkü buradaki ekosistem yanmaya eğilimli bir ekosistem.

Dolayısıyla, orada her sene çıkan yangınlarla yanmayan maddeler biriktikçe daha sonra daha büyük yangınların çıkmasına sebep oluyor. Yangınları Akdeniz ekosistemlerinden elimine ettiğimizde ekosisteme zarar veriyoruz. Biz aslında kendimizi yangından korurken daha büyük yangınların oluşmasına fırsat tanıyoruz.”

Tarih: 31.07.2021 Okunma: 204