‘İklim Politikalarında Biden Etkisi: İnkar Çağının Sonu Mu?’ isimli politika notu yayımlandı

YEŞİL GAZETE

facebook sharing button
whatsapp sharing button
twitter sharing button
linkedin sharing button
email sharing button
print sharing button

2019/20 Mercator-İPM Araştırmacısı Sinan Erensü ve İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin‘in hazırladığı “İklim Politikalarında Biden Etkisi: İnkar Çağının Sonu Mu?” başlıklı politika notu okurlarla paylaşıldı.

Politika notu, Amerika Birleşik Devletleri‘nde (ABD) eski Başkan Donald Trump yönetiminin iklim konusuna olan tahripkar tutumlarına, yeni Başkan Joe Biden‘ın parti içindeki adaylığı sırasındaki zayıf iklim vaatleri ve ardından iklim için yapacağını açıkladığı güçlü adımlara, 100 günlük başkanlık döneminde iklim konusunda neler yaptığına dair ABD’nin son zamanlardaki iklim politikalarına odaklanıyor.

‘Trump döneminin kalıcı etkileri olabilir’

Notta, Trump döneminde çevre politikalarında atılan geri adımlara değinilirken; bunların tamamının kısa sürede geri getirilmesinin mümkün olmayabileceği dile getirdi.

Bunun yanında, Trump’ın iklim eylemine karşı bir başkan olmasının sağladığı meşruiyet nedeniyle bu dönemin uzun vadede kalıcı etkileri olabileceğinden bahsedildi:

Donald Trump’ın 2016’da ABD başkanlık seçimlerini kazanarak başkan olması ile toplumdaki iklim mücadelesi karşıtlığı arasında iki yönlü bir ilişki vardı. Bir yandan Trump’ın seçilmesi iklim değişikliğini inkar edenlerin ve iklim eylemini durdurmaktan yana olanların zaferiydi.

Diğer yandan Trump’ın başkanlık dönemi sadece iktidarda olmanın getirdiği yapabilme imkanıyla değil, aynı zamanda yarattığı moral tahribatla da iklim krizini inkar kampını güçlendirdi. Donald Trump’ın dört yıllık sıra dışı başkanlık dönemi bugün bir anomali gibi görünse de hem temel motivasyonlarından biri iklim krizini yok saymak olduğu için hem de iklim eylemine bu denli karşı bir ismin başkan olmasının sağladığı ‘meşruiyet’ nedeniyle uzun vadede bu dönemin kalıcı etkileri olabilir ve daha uzun süre üzerinde düşünmeyi hak edebilir.”

Biden, iklim konusuna odaklandı

Joe Biden’ın Demokrat parti içindeki adaylığı sırasında, iklim konusundaki açıklamalarının diğer adaylardan daha zayıf kaldığı konusu hatırlatılırken, adaylığının kesinleşmesiyle birlikte iklim konusuna nasıl hızlı odaklandığına ve bu konuda atılacak önemli adımları planladığına değinildi:

4 Haziran 2019 tarihinde ilan edilen yeni plan Biden’ı çok hızlı ve keskin bir
biçimde iklim krizi konusunda oldukça iddialı bir pozisyona taşıdı.

Yenilenebilir enerji kaynaklarına on yıl içinde 1,7 trilyon dolar gibi devasa bir kaynağın ayrılmasını öngören planın iki temel iddiası bulunuyordu: 2035’e kadar elektrik üretiminde yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçmek ve 2050’ye kadar Amerikan ekonomisinin tamamını karbonsuzlaştırmak. Bir çırpıda söylenen bu hedeflerden ilki Amerikan elektrik üretimi içerisindeki payı yüzde
60 civarında olan kömür ve doğal gaz santrallerinin 15 yıl içinde kapatılması, ikincisi de yılda 5,1 milyar ton civarı seyreden karbon emisyonunun 30 yıl içerisinde sıfırlanması anlamına geliyordu.”

Vaatlerinden vazgeçmedi

Notta, Joe Biden’nın göreve geldiğinde iklim konusunda verdiği vaatlerden vazgeçmediği ve öncelikli gündem konularından birinin iklim krizi olacağını ispatladığı kaydedildi:

Biden iklim değişikliği konusunun en önemli gündemlerinden biri olduğunu Beyaz Saray’da göreve başlar başlamaz imzaladığı Başkanlık Kararnameleri ile de ispatlamaya çalıştı.

Biden, makamındaki ilk gününde ABD’yi Paris İklim Anlaşmasına geri getirdi, çevre örgütleri ve Amerikan yerlileri tarafından yıllardan beri protesto edilen KeystoneXL petrol boru hattının ruhsatını iptal etti ve Kuzey Kutbu’nda petrol ve gaz sondajı yapılmasını yasakladı. İlk güne damgasını vuran bu kararlardan tam bir hafta sonra Biden Beyaz Saray’da ‘iklim günü’ başlığı altında ulusal kanallar tarafından da canlı olarak yayımlanan bir etkinlik düzenledi.

Konuşmasına ‘bugün Beyaz Saray’da iklim günü, yani aynı zamanda istihdam günü’ diye başlayan Biden, seçim sürecinde sahiplenmediği Yeşil Yeni Mutabakatın temel eksenine bir anlamda sahip çıkmış oluyordu. Konuşmasında iklim krizini varoluşsal bir tehdit olarak tanımlayan Biden, seçim vaatlerinin (2035’te elektrik sistemini, 2050’de ekonomiyi sıfır karbon yapmak dahil olmak üzere) tamamının arkasında olduğunu hatırlattı.”

‘Daha yolun çok başında’

Paylaşılan notta, Biden’ın başkanlığa geldiği günden beri attığı adımlar çok yerinde bulunsa da yeni yönetimin yolun henüz çok başında olduğu da anımsatıldı:

İklim krizine dair atılan bu hızlı ve iddialı adımlar oldukça etkileyici olsa da Biden yönetiminin gerçek bir fark yaratmak için daha yolun çok başında olduğunu kabul etmek gerekiyor. Bugüne kadar yapılanların çoğunun – hepsi oldukça yerinde olsa da – Trump’ın olumsuz izlerini silmekle ve geleceğe dair birtakım perspektif ve temennilerle sınırlı olduğunu belirtmek gerekiyor.”

Politika notunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Tarih: 23.04.2021 Okunma: 201