‘Arı yoksa hayat da yok’

YEŞİL GAZETE

facebook sharing button
whatsapp sharing button
twitter sharing button
linkedin sharing button
email sharing button
print sharing button

Haber: İdris Yılmaz

Küresel iklim değişikliği ve eko-yıkım sebebiyle, dünyanın her geçen gün yokoluşa doğru sürüklendiği artık bir sır değil. Bundan sadece insanlar değil, hayvanlar ve doğa da geri dönülmez biçimde etkileniyor. Bilim insanları, bitkiler arasında tozlaşmayı sağlayarak ekosistemdeki yaşam döngüsünü başlatan arıların tehlikede olduğuna ve sayılarının hızla yok olduğuna yıllardır dikkat çekiyor.

Çin Bilimler Akademisi Zooloji Enstitüsü araştırmacıları tarafından gerçekleştirilen ve Current Biology dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmada, dünyadaki arıların yoğun olarak yaşadığı bölgeleri ilk kez haritalanarak, onların tehlikede olduğu bölgeleri ortaya çıkarıldı. Ayrıca, arı popülasyonunun azalmasının, yakın bir gelecekte büyük kıtlıklara ve insani krizlere neden olacağı belirtildi.

İklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler arasında yer alan Türkiye de arılar ve arıcılık, kuraklık ve habitat yıkımı nedeniyle tehdit altında. Zengin bitki örtüsü nedeniyle bölgenin en iyi balını üreten Hakkarili arıcılar , geçtiğimiz yıllarla kıyaslandığında bu yıl bal üreticiliğinde ciddi bir gerileme olduğunu ifade ediyor. Arı ölümleri ve arıların kovanlarını terk etmesi yüzünden bal üretiminin sekteye uğradığını belirten arıcılar, yörede özellikle bu yaz yaşanan kuraklığa dikkat çekiyor. Uzmanlar ise, önü alınamayan doğa tahribatlarına dikkat çekiyor.

Hakkari ve Van’ın Bahçesaray ilçesindeki Arıcılar Birliği başkanlığını yürüten Muhammed Allahverdi bölgelerindeki durumu, “Arıcılar mayıs ayından itibaren hasat dönemini bekliyorlardı. 2020 yılının bal hasadına başlamış bulunuyoruz.  Ancak bu yıl, Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi bölgemiz de kurak bir mevsim geçirdi. Dolayısıyla sezon da kötü geçti.  Yöremizdeki pek çok arıcı, yeterli bal da elde edemedik” sözleriyle anlatıyor.

Marünüs köyünde arıcılık yapan Tevfik Kurt ise şunları söylüyor: ‘Ailem Hakkari’nin Marinüs köyünde arıcılık yapıyordu. Burada yoğun badem ağaçları ve zengin bir bitki örtüsü olması sebebiyle daha iyi verim elde edebiliyorduk. Fakat bu yıl iyi verim aldığım söylenemez. Bölgede organik bal ürettiğimiz için insanlar gönül rahatlığıyla alıp tüketmek istiyor ama taleplere karşılık veremiyoruz. Arılarımızın çoğu bu yıl ya öldü ya da küsüp kovanlarını terketti. ”

HES ve maden ocakları doğal yaşamı tehdit ediyor

Van Çevre Derneği (ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık, küresel bir ekoloji felaketinin yaşandığı günümüzde insanlar, hayvanlar ve bitki örtüsüne etki eden bu kötü girişe dur denilmesi ise geç bile kalındığı düşüncesinde. Bilinçsizce kullanılan zirai ilaçların hem bitki örtüsünü hem de toprağı kirlettiğine dikkat çeken Kalçık, bölgede hızla artan HES ve maden ocaklarının da başta arıcılık olmak üzere birkaç ekosistem bileşenine zarar verdiğini belirtiyor:

“Bölgede çalışan bir çok maden ocağında filitrasyon sistemine rastlamak mümkün değil. Yaşanan bu durum elbette arıcılığı, hayvancılığı ve tarımı önemli derecede etkiliyor. ÇEVDER olarak hazırladığımız raporlarla yaşanan doğal tahribatların ekosisteme verdiği zararlara dikkat çektik. Bilinçsizce inşaa edilen maden ocakları, zirai ilçlama ve gübrelemenin önüne geçilmezse malesef çok daha kötü günlere hazırlıklı olmamız gerekebilir”

Arılar yok olursa yaşam biter

Dünya gıda üretiminin %90’ını sağlayan 82 bitki türünün polinatörler tarafından, bunların da %63’ü arılar sayesinde tozlaştığını ifade eden çevre aktivisti Nasri Sonkur ise arıların verdiği mesajı şöyle iletiyor: 

“Herhangi bir yolla erkek çiçeklerde üretilen polenlerin aynı türün başka bir çiçeğinin dişicik tepesine taşınmasına tozlaşma (polinasyon) denir. Polinasyon, meyve ve tohum üretiminin temeli olup türlerin büyük çoğunluğunda bu olmadan meyve ve tohum üretimi mümkün değildir. Arılar, yok olursa bitkiler de çoğalamayacak ve bir süre sonra yok olacaklar. Bu, doğanın çölleşeceği ve kuraklıkların artacağı anlamını taşıyor. Bugün arılar aslında bize bir mesaj veriyor ve bizleri uyarıyor. Bize düşen onları dinlemek ve gereğini yapmaktır.”

İki ilde 200 ailenin geçim kaynağı

Arıcılığın ekosisteme olduğu gibi bölge ekonomisinide önemli katkı verdiğine dikkat çeken Sonkur bugün sadece Van ve Hakkari’de 200 ailenin arıcılıktan geçimini sağladığını kaydediyor. Arıcılığın sadece bölge değil, ülke ekonomisine de katkısına vurgu yapan Sonkur ”Neredeyse arıcıların bir çoğu arılarının ölmesinden veya küsrek kovanlarını terk etmesinden şikayetçi. Aslında arılar küsmüyor, bozulan ekodenge nedeniyle yönlerini kaybediyor, yani kovanlarına dönmüyor. Yaşanan bu durum üretimi azaltırken maliyetin de yükselmesine yol açıyor. “

Uzmanlar arıların kovanlarına dönmemesinin sebepleri arasında iklim değişikliğine bağlı sıcaklık artışıyla birlikte çiçeklerin açma takviminin şaşması, genel böcek ilaçları, tütün bazlı neonikotinoid ilaçları, parazit ve patojenlerle, ekolojik harabiyeti gösteriyor.

Current Biology’de yayımlanan çalışmanın yazarlarından Michael Orr da arıların varlığı ve dünyadaki gıda kaynaklarının korunması ve kırsal geçim kaynaklarının sürdürülmesi için çok önemli olduğu kanısında. CNN’e konuşan Orr, “ İklim değişikliği birçok tür için büyük bir tehdit oluşturuyor.  Şu anda yok edilmekte olan türlerin ihtiyaç duyduğu habitatları koruyamazsak, gelecekte büyük kıtlıklar ve insani krizlerlerle karşılaşabiliriz” uyarısında bulunuyor.

Bal mucizesi

Sonkur, bal üretiminin sekteye uğramasının kar odaklarını harekete geçirerek ucuz ve sahte bal üretilmesine neden olduğunu belirtirken, Dr. Mehmet Ali Tunç da balın faydalarını şöyle sıralıyor:

“Antiseptik ve anti bakteriyel özelliklere sahiptir. Enfeksiyonlarla savaşır ve mide sorunlarını. n giderilmesine yardım eder. Diyabeti yönetir ve kolesterol seviyesini kontrol eder. Balın içeriğinde C vitamini, B1, B2, B3, B5, B6 vitaminleri, kalsiyum, fosfat, sodyum, demir, magnezyum, potasyum, klorür bulunur. Ilık su ile tüketildiğinde vücutta depolanan yağın sindirilmesine de  yardımcı olur. “

Tarih: 24.11.2020 Okunma: 522