TEMA: Maden ihalelerinin büyük bölümü korunan alan, tarım alanı ve içme suyu havzasında

YEŞİL GAZETE

facebook sharing button
whatsapp sharing button
twitter sharing button
linkedin sharing button
email sharing button
print sharing button

Maden ve Petrol Arama İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) tarafından Türkiye genelinde çıkılan maden ihalelerini eleştiren TEMA Vakfı,  2019 Temmuz ayından bu yana 2 bin 685 noktada ihaleye çıkıldığını ve bu alanların toplamının Kayseri ilinden daha büyük bir alana (1 milyon 759 bin 125 hektar) denk geldiğini belirtti. Vakfın  Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç; “Madencilik faaliyetlerinden kanunlarla korunan tek bir doğa koruma alanının olmadığı ülkemizde, ihaleler, doğa, tarım ve yaşam alanlarını tehlike altına atıyor” dedi.

Bir açıklama yayınlayan TEMA; ihale alanlarının büyük bölümünün korunan alan (En az bir koruma statüsü ile koruma altına alınmış doğa koruma alanı), birinci sınıf tarım alanı, büyük ova, mera ve içme suyu havzası gibi Türkiye’nin bugünü ve geleceği için canlı tür çeşitliliğinin, tarımsal üretimin ve içme suyu ihtiyacının teminatı olan alanlarda olmasına dikkat çekti. Vakıf, ihale edilen bu alanlarda madencilik faaliyetlerinin başlaması halinde pek çok bölgede doğal yaşamın, insan yaşamının ve tarımsal üretimin devamlılığının mümkün olmayacağını vurguladı. .

‘Kanunlarla korunan tek bir doğa koruma alanı dahi yok’

İhalelerin belli alanlarda yoğunlaşmasının doğal varlıklar, tarım alanları ve içme suyu havzalarıyla ilgili kaygıları artırdığı belirtilen Vakıf açıklamasında, tespit edilebilen rakamlara göre sadece geçen bir yılda Sivas’ta 135, Kütahya’da 106, Maraş ve Antalya’da 86, Afyon’da 69, Muğla’da 64, Elazığ ve Uşak’ta ise 56 alanda maden ihalesine çıkıldığına dikkat çekildi. 

MAPEG ihalelerinin büyük bölümünü kömür ve metalik madenciliğin yapıldığı IV. Grup madencilik ruhsatları oluşturuyor. Her iki tür madencilik faaliyeti de geniş alanlarda doğal alan, toprak ve su yıkımına neden olan ve kontrolü zor olup kirlilik yaratan uygulamaları içeriyor. İhaleler Türkiye’nin kömür odaklı enerji politikalarının yanı sıra yeni dönem madencilik politikalarının yönünü de işaret ediyor.

Maden Kanunu’nun 2001 yılından bu yana 21 kez değiştirildiğini vurgulayan Deniz Ataç şunları söyledi: 

Yaşanan değişikliklerle her defasında daha fazla doğa ve tarım alanı, su varlığı ve kültür mirası madencilik faaliyetlerine açık hale getirildi. Bugün maalesef ülkemizde kanunlarla madencilik faaliyetlerinden korunan tek bir doğa koruma alanı, tarım alanı ya da içme suyu havzası bulunmuyor.

Mevcut maden mevzuatı; tüm doğal yaşam alanlarını, gıda güvencemiz olan tarım ve mera alanlarını, anayasa ile koruma altına alınan ve temel bir insan hakkı olan sağlıklı bir çevrede yaşama ve temiz suya ulaşma hakkını tehdit ediyor. Doğal varlıkların, tarım alanlarının ve içme suyu havzalarının kanunlarla madencilik faaliyetlerinden tamamen korunması sağlanmalıyken; çıkılan ihalelerle daha fazla alanı madencilik faaliyetlerine açmak ülkemizin toprağını, suyunu ve doğal varlıklarını korumak için faaliyet gösteren bizleri endişelendiriyor. Doğaya, insana ve tarımsal üretime dost bir kamu yararı anlaşıyla bu uygulamalardan dönülmesi, doğa koruma alanlarının, tarım alanları ve içme suyu havzalarının kanunlarla maden faaliyetlerinden tamamen korunması, arazi kullanım planlarının yapılması konusunda gerekli adımların atılması için yetkilileri hareket geçmeye davet ediyoruz”

 

Tarih: 05.09.2020 Okunma: 488