MEB 15 Temmuz'u anlamamış

Kerem Yıldırım/AYDINLIK

Kerem Yıldırım/AYDINLIK

Her politik hareket bir ideolojik yatakta gelişir. Politik hareketin başarısı kendisini var eden ideolojik iklimin hegemonyasıyla sınırlıdır. Yani, ideolojik hegemonya ne kadar etkiliyse politik hareket de o kadar etkili olabiliyor. Politik olan ideolojik olana bağlıdır. İdeoloji-politika ilişkisini daha da yalınlaştıracak olursak; ideoloji kavramını toprağa, politika kavramını ise o toprakta yetişen bitkilere benzetebiliriz.

***

Fetullahçılık, Sünni/Selefi İslamcı ideolojinin yatağında yetişen Nur tarikatının içinden çıkan bir cemaatti. Cumhuriyet Devrimi sırasında diğer tarikatlar ve cemaatler gibi yeraltına çekildi. 1950'den sonra yeniden Demokrat Parti şemsiyesi altında ortaya çıktı. 27 Mayıs sonrasında CIA'nın örgütlediği Komünizmle Mücadele Dernekleri'nde faaliyet yürüttü. 12 Mart darbesi ardından devlet içinde örgütlenmeye başladı. 1974'ten itibaren Milliyetçi Cephe hükümetleri iktidarlarında da devlet örgütlenmeleri artarak sürdü. 12 Eylül darbesiyle "altın çağını" yaşadı. Devleti(emniyet, ordu yargı, eğitim vs.) ele geçirme atılımı bu döneme denk geliyor. 12 Eylül sonrası Özal'ın ANAP'ına sığındı. ANAP yükselirken Fetullahçılıkta yükseldi. Cemaat bu dönemde özel okullarını, dersanelerini ve hastanelerini kurdu. Cemaatin/Örgütün uluslararası örgütlenmesi de bu dönemde başladı. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra CIA ve Özal'ın desteğiyle ilk önce Kafkasya'ya(Türki cumhuriyetler) ardından da Asya ve Afrika'ya açıldı. Özal'ın devri bitti, Doğruyol hükümet kurdu. Örgüt bu sefer de Tansu Çiller'in himayesine girdi. Cemaatin/Örgütün bir terör çetesine ya da kontgerillanın vurucu gücü haline dönüşmesi Çiller döneminde oldu. Susurluk raporunda geçen Çiller Özel Örgütü'nün içinde Fetullahçılar vardı. Fetullahçılar bu dönemin ardından birçok siyasi cinayet(Hablemitoğlu, Zirve yayınevi, Rahip Santoro, Danıştay saldırısı, Hrant Dink) işledi.Yargıdaki örgütlenmesiyle Ergenekon/ Balyoz operasyonlarıyla TSK'ya ve yurtseverlere kumpas kurdu. AKP iktidarının 2002-2012 yılları arasında en etkili olduğu dönemi yaşadı.

***

Fetullahçılık diğer cemaatlere nazaran, Cumhuriyet'e karşı mevzilenen bütün politik çelişmeleri sinsice değerlendirdi ve Cumhuriyet düşmanlığını biçimsel olarak gizledi. Zaten İslamcılığın politika yapma tarzında var olan takiyeyi diğer cemaatlerden bir üst noktaya taşıyan Fetullahçılık, biçimsel olarak laikliğe “uyum” sağladı. Cemaatin kadroları esas amaçlarını gizlemek için kendilerini çağdaş bir görünümle kamufle etti.

CIA, 1950 sonrasında laikliğe ve "komünizm tehdidine" karşı Türkiye'deki bütün tarikatları destekledi. Çünkü Atatürk Devrimi rotasındaki Türkiye, ABD’nin emperyalist sömürü zincirini yapısı(ulus devlet) itibariyle engelliyordu ve ABD’nin baş düşmanı Sovyetler Birliği’nin de müttefikiydi. Bu nedenlerden dolayı Türkiye Atatürk Devrimi rotasından saptırılmalıydı. ABD'nin Atatürk Devrimi karşısında kullanacağı ana güç İslamcılık'tı ya da tarikatlardı. Çünkü Atatürk Devrimi en çok Ortaçağ kurumları olan tarikat ve cemaatleri hedef almıştı.

CIA Türkiye’deki bütün tarikatları ve cemaatleri desteklenecek güçler olarak gördü. Fetullahçılık da işte bu sürecin sonunda azmanlaştı ve “paralel devlet” haline geldi.

***

Atatürk Devrimi’nin cumhuriyeti inşa etmesiyle birlikte ülkemizde faaliyet yürüten bütün tarikat ve cemaatler, “Kemalist devlet yıkılacak elbet” şiarıyla devleti içeriden kuşatma planlarına girişti. Nurculuğun bir kolu olan Fetullahçılığın kendisini ideolojik/politik olarak gizlediğini daha önce belirtmiştik. Bu Fetullahçılığı diğer tarikat/cemaat örgütlenmelerinden ayıran temel bir özelliktir. Fetullahçıları diğer tarikat/cemaat örgütlenmelerinden ayıran bir başka ayırt edici özellik ise stratejik hedefe varmak için eğitim sistemi içerisindeki örgütlenmesidir. Fetullahçılığın nihai hedefe ulaşmak için dayanak olarak seçtiği temel örgütlenme, eğitim kurumlarıyla ve eğitimi yönlendiren kamu kurumları içinde örgütlenmedir.

Reklamdan sonra devam ediyor

12 Eylül darbesi sonrası ekonomide uygulanan liberalizasyon politikaları, kamunun ekonomideki ağırlığını tasfiye etmeyi hedefliyordu. Eğitim sistemi de bundan payına düşeni aldı. Eğitim piyasalaştırılıyordu. Parayla alınıp, satılan bir metaya dönüştürülüyordu. Bu dönem, Türkiye’de özel eğitim kurumlarının(özel okul, özel yurt, özel üniversite) atılım yaptığı dönemdir. Fetullahçılar özel eğitim kurumu açma işinde başı çekiyordu. Okulların açılışını dönemin hükümet yetkilileri yapıyordu. Eğitim sistemindeki kamu ağırlığı tasfiye edildikçe Fetullahçılık başta olmak üzere tarikatlar ve cemaatler palazlanıyordu. Atatürk Devrimlerine bağlı laik eğitim sistemi özelleştirmeci ve piyasacı politikalarla darbe üstüne darbe yiyordu. Fetullahçılar özel eğitim kurumları açmakla kalmadılar. ÖSYM gibi kritik kamu eğitim kurumlarına da adam yerleştirdiler. Kopya skandallarının perde arkası bu yerleşmelerinin ürünüdür. Üniversiteye, liselere, harp okullarına, yargıya ve polis akademisine giriş sınavlarına müdahale edip, kendi kadrolarını yerleştirdiler.

Fetullah Gülen; Cumhuriyet'i "kefere düzeni", Atatürk'ü ise "deccal" olarak tanımlıyordu. Cemaatin nihai amacı Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'i yıkıp, İslam esaslı bir devlet kurmaktı. Cemaat bu amaç doğrultusunda CIA’nın bir aletine dönüşmeyi, sınav sorusu çalmayı, cinayet işlemeyi, kumpas kurmayı ve darbe yapmayı meşru görüyor.

***

15 Temmuz’da Fetullahçılar Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak amacıyla kanlı bir darbe girişiminde bulundular. TSK’nın ve halkın ortak direnciyle darbe girişimi bastırıldı. Yüzlerce insanımız öldü. TBMM bombalandı. Neredeyse büyük bir felaket yaşayacaktık. Uçurumdan yuvarlanmaktan son anda kurtulduk.

Türkiye, hala yarım asırda oluşan bu irinden temizlenmek için uğraşırken Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir müfredat yayınladı. Yeni müfredat Atatürk’ü, aydınlanmayı ve bilimsel değerleri budarken; İslami temayülleri esas alıyor. Evrim biyoloji, Atatürk ise tarih kitaplarından çıkarılırken; ders kitaplarına şeriat kuralları giriyor.

Anlıyoruz ki; MEB'in müfredat değişikliğinin ideolojik kaynağı İslamcılık'tır. MEB'in eğitimi dönüştürme konusunda temel aldığı dünya görüşüyle, Fetullahçı terör örgütünün hedefleri birebir örtüşüyor.

Fetullahçılıkla mücadeleden kesin bir zaferle çıkmak, Fetullahçılığın ideolojik kaynaklarını kurutmakla mümkündür. Fetullahçılığın beslendiği ideolojik kaynak kurutulmadığı sürece MEB eliyle örgütün yeniden yeşermesinin önü açılacaktır.

Bu nedenle MEB'in yeni müfredatı Fetullahçılıkla mücadeleyi temelden sarsıyor. MEB'in yeni müfredatı FETÖ'yle mücadele etmek şöyle dursun, tam tersine dolaylı olarak FETÖ'ye yeni yaşam alanı açılıyor.

Henüz 15 Temmuz’un üzerinden bir yılın yeni tamamlandığı bir ortamda, Fetullahçılığın eğitim meselesini nasıl kullandığı bilindiği halde bu rezil müfredat neyin nesidir?

MEB'in yeni müfredatı Türkiye'nin geleceğini tarikatların ve terör örgütlerinin kucağına itiyor. Yaşanan budur. Devam edeceğiz.

Tarih: 20-07-2017 Okunma: 1324